17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Tarihe Geçmek !...


Kültür ve Turizm Bakarı Atilla Koç’un yapmış olduğu büyük gafı sütunumuzda yeniden dile getirmenin bir anlamı yok... Günlerdir Türkiye bu olayla çalkalandı, bu konuda başta siyasiler ve basın olmak üzere herkes söyleyeceğini söyledi. Ortada büyük bir ayıp ve gaf vardı. Bazıları konuyu enine boyuna irdeledi, bazıları da Bakanın bu işte suçu yok, isim vermedi ama bazılarının isteğini yerine getirdi, bir bakıma da kalkan görevini üstlendi dediler.

Kimsenin ağzı torba değil; konuşuyorlar... Sakal-ı Şerif’in yurt dışına götürüleceğini, Siirt’teki şeyhlere Ramazan nedeniyle gösterilmek istenildiğini bile söylediler. Basın olayı öğrenince de bundan vazgeçildi denildi. Bunun doğru olup olmadığını da bilemeyiz. Herkes kendince yorum yapıyor!..

Ne var ki, Bakan, Sakal-ı Şerif’i havalimanına getirtmesini kapatacağı, unutturacağı yerde yine beklenmedik bir söz söyledi ve şimdiye kadar yapmış olduğu gaflara bir yenisini daha ekledi. Böyle bir olayın tarihte ilk defa olduğunu belirterek “Ben de tarihe geçtim” diye basına demeç verdi. Ardından da sanki kuşkumuz varmış gibi Müslüman olduğunu yineledi. Oysa toplum, Kültür ve Turizm Bakanının gaflarına göreve getirildiği günden beri alışmıştı.

Rus turistlerle ilgili söylediği söz...
Formüla I yarışlarına araçların arkasından su dökmek...
Fransız TV 5’in Türkiye’nin Güneydoğu’sunu Kürdistan diye göstermesine, “Bardağın dolu tarafına bakın” demesi...

Tarihe geçmek bu kadar kolay mı?

Sözlükler, yüzyıllar boyunca unutulmayacak işler yaparak tarihe geçileceğini; önem ve değer kazanılmakla ulaşılacağını yazıyor. Bu da gösteriyor ki, tarihe geçebilmek için önemli, kalıcı işler yapılmalıymış...

Belki de bazıları birkaç yıl sonra unutulacağı korkusunu yaşıyor.. Acaba, Bakan bunları biliyor da, ben unutulacak adam değilim, en iyisi öyle bir gaf yapayım ki beni kimse unutmasın, herkes hatırlasın mı demek istiyor? Bilinmez...

Tarihe baktığımızda dünyaya sayısız bilim adamı, siyasetçi, asker, edebiyatçı, müzikolog ve gerçek sanatçıların geldiğini görüyoruz. Onların hiç biri unutulacak nitelikte insanlar değildir ve hepsi de büyük işler başarmışlardır. İstesek de, istemesek de onların isimlerini kafalarımızdan silip atamayız. Gelin görün ki, bu büyük adamların yanı sıra yaşamlarında bir hiç olan insanlar da çıkmış ve onların isimleri aradan yüzyıllar geçse bile hatırlanıyor. Oysa hatırlanmaktan hatırlanmaya da fark var...

Geçtiğimiz günlerde bunların en güzel bir örneğini Oktay Ekşi ile Murat Bardakçı verdi:
İslamiyet’in ilk yıllarında meşhur olmak isteyen bir kişi, Kabe’nin yakınındaki Zemzem kuyusuna giderek herkesin gözü önünde kuyuya işemiş ve böylece tarihe geçeceğini sanmış.Tarihe geçmesine geçmiş ama kimse onun ismini bilmiyor ve yalnızca Zemzem Kuyusuna işeyen adam anlamında Arapça “Ebu Bevval” olarak tanıyor.

Hz.Muhammet’in amcası Hz.Hamza, Bedir Savaşı’nda Ebu Süfyan’ın karısı, Hind’in babası Utbe’yi öldürmüştür. Hind, kölelerden Habeş usulü mızrak atmakla ünlü Vahşi’ye Hz. Hamza’yı öldürecek olursa büyük mükafat vereceğini vaat etmişti. Uhut Savaşı sırasında Vahşi’nin attığı mızrak Hz.Hamza’yı şehit etmişti. Savaş sonrasında Hind, şehitlerin kulak burun gibi bazı uzuvlarını keserek boynuna asmış, ardından da Hz.Hamza’nın karnını yararak çıkardığı ciğerini çiğnemleşti. Bu olaydan sonra Hind, tarihe geçmiş kadınlar arasında yer almıştır.

Sultan IV.Murat bir gün tebdil kıyafet gezerken, yaz kış demeden bir ağaç kovuğunda yaşayan bir meczup Padişaha selenmiş; “Murat Murat ananı bana versene” demiş. Bu olaydan sonra meczupa ne olduğunu tarihler yazmıyor ama, bu sözü ile de tarihe geçtiği de gerçektir.

I. Dünya Savaşı öncesi, askeri manevraları denetlemek için Bosna’da bulunan Avusturya veliaht prensi Franz Ferdinand’ı öldüren Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip savaşın çıkmasına neden olan adam olarak tarihe geçmiştir.

Dünyanın yedi harikasından Ephesos Arthemis mabedi Antik Çağın en ünlü yapılarından idi.
M.Ö 365’de Ephesos’da yaşayan Erostetenes isimli bir kişi ismini tarihe mal etmek için mabedi yakmıştı.

Tarihte böyle saçma sapan işler yapanlarla ilgili pek çok örnek vardır.

Tarihe geçmek ve gaf yapmak üzere yazımı Osmanlı tarihinde geçmiş gerçek bir olay ile son vermek isterim:
Sultan Abdülaziz’in bir gün huzurunda hokkabaz oynatılıyormuş. Sadrazam Ali Paşa’da orada imiş. Padişah oyun sırasında sadrazama dönerek “Paşa, hokkabazın başındaki pamuklu kavazeyi siz giyseniz bakalım endamı zarifinize yakışacak mı?” demiş.
Paşa’nın bu soğuk şakadan fena halde canı sıkılmış;
” Ferman hükümdarımızındır bizler zaman olur sadrazam kavazesi zaman olur hokkabaz kavazesi giyeriz.”
Sadrazam, bundan sonra cebinden mührü hümayunu çıkarıp padişahın önüne koymuş, bu arada hokkabaz kavazesini giymeği çalışırken padişah yaptığı potu anlamış; “ Paşa bu nedir?” deyince;
Ali Paşa “Sadrazam, padişahın vekili mutlakı, devletin sadrazamı olan bir adamın nişanesi mührü hümayundur. Kendisinde mührü hümayun bulunan bir adam hokkabaz kavazesi giyerse padişahının, imparatorluğunun şeref ve haysiyetini hokkabaz oyunu gibi gülünç duruma düşürür. Onun için benim başımda hokkabaz kavazesi durdukça, mührü hümayun da sizde dursun.” demiştir.

Kıssadan hisse...




erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 13 Ekim 2005 Perşembe 22:44:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süreyya IP: 193.243.207.xxx Tarih : 17.10.2005 12:46:13
Harika bir yazı, gülmekten öldüm, tarihe geçmek o kadar da zor değilmiş birkaç soytarılık yetiyor :))). Yazılarınızı büyük bir merakla bekliyoruz.