15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Tatil Dönüşü İzlediğim Kaos!..

Her yıl yaptığım gibi bu kez de tatilimin bir bölümünü, toplumdan, politikadan uzak, Ege’nin bâkir köşelerinden Assos antik kentinin limanında geçirdim. Ege Denizinin iki yakası tarih boyunca uygarlıkların, çeşitli kültürlerin beşiği olmuştur. Homeros’un dizelerinden, Strabon’un coğrafyasından öğrendiğimiz kadarıyla Antik Yunan ve Anadolu düşünürleri, mimarları, heykeltıraşları nedense hep Ege’nin bu iki yakasından çıkmışlar ve yüzyıllar boyunca da kendilerinden söz ettirmişlerdir.

Böylesine bir ortamda tatilimi yaparken günün kısır politik tartışmalarından uzak, Ege Denizini, karşımdaki Midilli Adasını seyrederken tarih boyunca burada yaşamış insanların neler yaptıklarını, filozoflarının neler söylediklerini düşünmüştüm. Ege’nin insanlara ilham kaynağı olduğunu ileri sürenlerin ne kadar doğru ve yerinde sözler söylediklerini bir kez daha anımsamıştım.

Zülfü Livaneli ne kadar da güzel söylemiş; “Zeytin, kekik, şarap ve yanık ezgiler diyarına ne zaman adım atsam, müthiş bir coşku kaplar beni…”

Tatilimi geçirdiğim Yelken Camp’a gelenlerin büyük çoğunluğu gerçek sanatçı, yazar, tiyatro ve sinema oyuncuları… Hemen hepsi kültürel yönden ağırlıklı, boş konuşmayan, duygusal insanlar… Kampta her türlü teknik olanaklar olmasına rağmen hemen hiç kimsenin benim gibi televizyon izlemek istemedikleri dikkatimi bu yıl da çekti… Demek ki, oraya gelenler politikanın kısır döngüsünden, kayıkçı kavgalarından, abuk sabuk, sağdan soldan çalıntı dizilerden, yemek, evlenme gibi programlardan sıkılmışlar. Televizyon izlemek istemiyorlar. Akşamları geç saatlere kadar süren sohbetlerin hemen hepsi kültürel ağırlıklı, insanın içini rahatlatan, düşündüren konuşmalar…

Meğer televizyonu, yandaş basını izlememek ne kadar da güzelmiş… Ne var ki, her güzel şeyde olduğu gibi tatilin de sonu geldi… İnşallah seneye görüşürüz diyerek, insanı rahatlatan bu ortamdan ayrılmanın günü gelip çattı…

İstanbul’a döner dönmez birden kendimi gayya kuyusuna düşmüş gibi hissettim. Geçen on günün sakinliği, huzuru bir anda yok olup gitmişti. Günlük çalışmamıza başlar başlamaz elde olmadan televizyon kanallarında zaping yapmaya, gazeteleri karıştırmaya başladım. Haklı olarak patronumuz bizden günün siyasi olaylarını yorumlamamızı istiyor.

Televizyondan izlediklerimiz, elimizdeki gazeteler bizleri dehşete düşürmekle kalmadı, aynı zamanda da üzdü. İnsan, Türkiye neden bu duruma geldi diye düşünmeden edemiyoruz… Meğer on günlük tatil boyunca değişen bir şey olmamış, yalnızca biz olanları izlememişiz. Hepsi o kadar… Aynı kısır döngü sürüp gitmiş, çözüm üreten yok, ateşe benzinle gidenler çok…

Öncelikle şehit haberleri canımızı yaktı, içimizi sızlattı… Ocaklarına ateş düşen şehitlerin aileleri ne yapar diye düşünmeye çalışırken, kendimi onların yerine koydum; gerçekten korkunç, canları ciğerleri yanıyor… Gazetelerde kalleş saldırılar sonunda şehit düşmüş rütbeli rütbesiz askerlerimizin resimleri… Hepsi birer aslan parçası gibi, gencecik insanlar… Anaları babaları kim bilir ne umutlarla onları dünyaya getirmişler, büyütmüşler ve sonra ne ile karşılaşmışlar… Şehitlerden birisinin babası haykırıyordu; “Böyle iş olmaz olsun. Oğlumu değil şehit haberini getirdiniz…”

Komşularının verdiği yol parasıyla askere giden, Van’da şehit düşen çavuşumuzun dramı ise yürekleri burkuyor. Şehidimizin cenaze törenine katılacak, gecekonduda yaşamlarını sürdüren ailenin yoksulluğunu gören Kozan Belediye Başkanı gece yarısı bir mağazayı açtırmış ve aileyi tepeden tırnağa giydirmiş... Filistin diye yeri göğü inletenler, Filistin Bayrakları ile sokaklara dökülüp gemi dolusu yardım götürmeye kalkanlar, kendi gerçek şehitlerimizin ailelerinin ne durumda olduklarını biliyorlar mı? Filistin’den önce kendi şehitlerimiz gelir diye düşünüyorlar mı? Sanmıyorum, kendi şehitlerimizin ailesine yapılacak yardımlardan politik bir çıkar yok!... Gösteri ise hiç yok…

Siyasi parti liderleri il il, ilçe ilçe dolaşarak her şeyi bir kenara bırakmış, şimdiye kadar 17 kez değişen, 12 Eylül Anayasanın referanduma açılan tartışmasına girişmişler. Kimi “Evet”, kimi de “Hayır” verin diyor… Bu arada elde olmadan düşünüyorum referandumda oy kullanacaklar gelişen olayları ne kadar özümsüyorlar diye… Türkiye’nin kaderini bu referandumun belirleyeceğinin ne kadar bilincindeler? Evet veya hayırların ileride başımıza ne işler açabileceğinin farkındalar mı? Bazıları da “Anayasanın içeriğini bilmiyorum, partim ne derse o” diyor!...

Bizi yönetenler aradan otuz yıl geçmesine rağmen 12 Eylül 1980 tartışmasına girişmişler. Aynı gün asılan biri solcu diğeri ülkücü iki gencin ardından gözyaşı döküyorlar… İbrahim Tatlıses’in ekranlarda zaman zaman ağlamasına alışmıştık ama Bülent Arınç’ın başlattığı siyasilerin ağlamasını nedense yadırgıyoruz… Koca koca adamlar ve çevrelerindekiler çocuk gibi ağlıyorlar…Gerçek gözyaşı mı, timsah gözyaşı mı bilinmez!... Ama ortada olan gerçek; bundan böyle gözyaşının da siyasetimize girmiş olması. Bizler erkek adam ağlamaz nasihatleri ile büyümüştük. Demek ki, büyüklerimiz yanılmış… Erkek adam da ağlarmış!...

İstanbul’a döndüğüm gün ilk duruşması 5 ay sonra yapılacak Balyoz darbe planı davası için bazıları muvazzaf bazıları emekli 102 komutan için rekor düzeyde yakalama emrinin çıkarıldığını basından öğrendim. Bazılarının 30 Ağustos’ta terfi sıraları gelenler olduğunu öğrenince daha da şaşırıyorum. 1.Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın, kendisi ile ilgili yakalama kararını öğrenince, Bodrum’dan İstanbul’a dönmek için havaalanına gittiğinde polisler tarafından apar topar gözaltına alınması çok çirkin bir olay olarak tarihe geçecektir. Kolay yetişmeyen bir orgenerale yapılan bu davranıştan, kendi camiasından utananlar var mı? Reva görülen bu uygulamanın hukukta açıklaması var mı? Onu da bilemeyiz.

Televizyon kanallarında yakalama veya tutuklama taleplerinin doğru veya yanlış olduğunu tartışan hukukçuları izliyorum. Doğrusu Assos’ta yapılan tatilin ardından böyle konuları insan dinlemek istemiyor. Ne yaparsınız ki, mesleğimiz bunları izleyip yorumlayacaksın diyor… Aklım almıyor, ortada bir darbe girişimi var mı yok mu bilmiyoruz ama hukuken kuvveden fiile çıkmamış bir olay suç olur mu?

Referandum hesaplaşması başlı başına bir konu… Referandum 12 Eylül hesaplaşmasına dönüştürülmüş, Kılıçdaroğlu darbelere gerekçe gösterilen 35. maddeyi kaldıralım teklifi yaparak AKP’nin bu yöndeki hesaplaşmasının önünü kesmek istiyor. İçişleri Bakanı koyunu görmeden fiyat biçilmez diyor… BDP de boş durmuyor, 12 Eylül lideri Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığından kaynaklanan tüm haklarının geri alınmasını öngören kanun teklifi veriyor.

Liderler Anayasayı halka anlatacağı yerde birbirleriyle meydanlarda kavga ediyorlar. Şimdi ortaya bir de ihanet sloganı attılar. Sen liderine ihanet ettin ben etmedim diye!.. Acaba kendilerine ihanet edildiği söylenen eski liderler ne düşünürler? Belki de kıs kıs gülüyorlardır!..

Kısacası akla ne gelirse ortaya dökülmüş… Mitolojideki pandoranın sandığı gibi…12 Eylül’de tutuklu olduğundan babasının cenazesine gönderilmeyen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile ilgili haberler bile basında… Oysa bugün AKP Bakanı olan Günay o zamanlar sol ideolojiyi benimsemişti… Bu arada Ergenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da babasının cenazesine gidemediğini bazıları nedense unutmuş…

Bakın devran nasıl değişiyor… Dün ak diyenler bugün kara diyor.

Dinsiz gündem olur mu? O da gündemde yerini almış… Onlar da başka bir âlem camide sandalye üzerinde namaz kılınır kılınmaz tartışmasını yapıyor.

Magazin basını ise tamamen başka bir âlem; iki oyuncunun balkondan sarkarak öpüşüp öpüşmediği tartışılıyor… Kim kimi öperse bize ne diyen çıkmıyor… Bazı köşe yazarları zorla öptü, bazıları isteyerek öpüştüler, bazıları da kurgu diyor…

Kısacası Assos’taki gündemden uzak bir tatilin ardından böylesine bir kaosun ortasına düşmek hiç de güzel olmuyor… Her şeyden uzak Assos’ta denizi seyretmeyi, antik çağ düşünürlerinin yazdıklarını daha şimdiden anımsamayı öylesine özlüyorum ki…

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 28 Temmuz 2010 Çarşamba 11:47:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
adnan ışık IP: 88.249.165.xxx Tarih : 30.07.2010 16:35:41

atla gel abı ben rakını hazırladım mezelere hazır yengeme selam