22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

TBMM'de Abdest Alma Sorunu!...


Türkiye iç ve dış siyaset yönünden çok önemli bir devreden geçiyor. Bir yanda Güneydoğudan gelen şehit haberleri, sınır ötesi harekat için meclisten alınan tezkere, yine Güneydoğudaki askeri hareketlilik, bunlara karşı Kürt devletini kurmaya çalışan Barzani ve Talabani’nin Türkiye’ye yönelik demeçleri, Irak parlamentosunun almaya çalıştığı kararlar, ABD başta olmak üzere batının tutumu ortamı iyiden iyiye ısıtıyor. Bütün bunlar gündemi işgal ederken TBMM’de beklenmeyen bir ses yükseldi. Gerçekte bu sesin değindiğimiz konularla uzaktan yakından hiçbir ilgisi de yoktu ama Türkiye’de sessiz ve derinden, daha doğrusu adım adım ilerleyen dini baskının bir örneğini ve ona olan tepkiyi sergiliyordu.

Bu yazıyı olayın geçtiği anda yazmış, ancak gelişen olaylardan ötürü hep yayınlamakta ertelemiştim.Kenthaber’in ana sayfasındaki “İmam Yelenlerse” başlıklı yazının yayına girmesi nedeniyle diğer konuları bir kenara iterek ben de gecikmiş olsa da bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

TBMM tuvaletlerinde abdest alan milletvekillerinin ve misafirlerinin artması üzerine Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç, TBMM tuvaletlerinde bazı milletvekilleri ve konuklarının ayakkabı ve çoraplarını çıkararak, kollarını sıvayıp abdest alındığını, bu arada tomar tomar tuvalet kağıdının harcandığından yakındı. Ardından da bu görüntülerin meclise yakışmadığını dile getirerek meclis başkanlığından bu konuda bir önlem alınmasını istedi.

TBMM’nin renkli simalarından, Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in bu önerisi AKP’lilerin tepkisi ile karşılaştı. Daha doğrusu AKP’lileri anında kızdırdı.

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan;

“Herkes inancında hürdür. Biz, kimsenin inancıyla uğraşmıyoruz. Onlar da bizimki ile uğraşmasınlar.”

AKP Konya Milletvekili Kerim Özkul;

“Genç’in bundan rahatsız olması yersiz, abesle iştigal. Mescidin olduğu yelerde abdest alınması doğal. Benim alternatifim yok. Ama Genç, diğer WC’leri kullanabilir. Ayrıca, abdest alanları görmek istemiyorsa,WC’nin diğer girişini kullanır, böylece bizi görmez.”

AKP Sivas Milletvekili Selami Uzun;

“Mescit, muhalefet kulisinin olduğu tarafta. Aslında özellikle CHP’liler mağdur oluyor. Mescidi başka yere alabilirler.”
Bunun üzerine başlayan karşılıklı atışmalar TBMM tutanaklarına geçti.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol ise bir yandan Genç’e hak verirken başka bir iddiayı da gündeme taşıdı:

“Daha önce lavabolar el yıkamaya uygun yükseklikteydi. Bülent Arınç’ın Başkanlığı döneminde lavaboların yeniden yapıldığını ve abdest almaya uygun şekilde ve pisuarlar aynı seviyeye getirildi.”

Böylece Cumhuriyet tarihimizde ilk kez mecliste abdest alma sorunu gündeme gelip oturdu.

Bir gazetecinin yapacağı en doğru davranış başka bir olayda olduğu gibi bu konuda da toplumun nabzını yoklamaktı. Başbakan bile Türkiye’de bir referandum dönemi açıp, her şeyi millete soracağız dememiş miydi! Biz de öyle yaptık önümüze gelen kişilere sorup soruşturduk. Kamer Genç’ten yana olanlar ve Onu tenkit edenlerle de karşılaştık. Dikkati çeken bir nokta ise çoğunluk, daha doğrusu “ Cumhuriyet ilkelerini” benimsemiş olanlar Kamer Genç’in tepkisini haklı buluyorlardı. İmam Hatip kökenliler ile illegal tarikatların rahle-i tedrisinden geçenler ise onu utanmazlıkla suçluyorlardı.

Gel de çık işin içinden...

TBMM’de uluorta abdest alınır mı? Alınmaz mı?

Kamer Genç’in yakınışına neden AKP milletvekilleri tepki gösteriyor da diğerlerinden ses çıkmıyor?

Bu da olayın üzerinde durulacak başka bir boyutu....

TBMM Türkiye’nin sorunlarını irdeleneceği iç ve dış politikada bazı çözümler getirecek halkın seçtiği kişilerin toplandığı yer mi? Yoksa dini vecibelerin yerine getireceği mekan mı?

Merak edip bu konuyu irdelemek için öncelikle din kitaplarına, sonra da Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisine başvurdum.

Önce abdestin Arapça’da güzellik ve temizlik anlamına gelen “vudu” sözcüğünden türetildiğini öğrendim. Bununla ilgili “vudü” sözcüğü Kuran-ı Kerim’de geçmemekle beraber hadislerde yer almış... Kuran’da ise temizlenmeyi ve arınmayı ifade eden zeka ve tuhr köklerinden türetilmiş ibareler var... Türkçe’de kullanılan abdest ise Farsça “âb” (su) ve el anlamına gelen dest sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuş...

Kuran’ın Maide suresinde “Ey inanalar. Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın” ibaresi yer almaktadır.

Gerçekte abdest maddi bir temizlikten çok manevi bir arınmayı ifade etmektedir. Bununla beraber insan vücudundaki statik elektriği düzenlediği, sinir sistemi üzerinde dış etkilerin meydana getireceği rahatsızlıkları önleyeceği de ileri sürenler olmuştur. Kısacası maneviyat kadar biyolojik etkilerinden de söz edilmiştir. İslam araştırmacıları abdest almayı İslamiyet’ten önceki topluluklara kadar da indirmişlerdir.

İslam dininde durum böyle iken uluorta yerde abdest alınır mı?

Abdest almanın da bir usulü ve adabı vardır. Camide namaza başlamadan önce, evlerde abdesti bozulanların abdest almaları olağandır. Ancak her şeyin bir yeri vardır. Uluorta her önüne gelen yerde abdest alınmaz.

Bu olay beni yıllar öncesine götürdü. Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde, Eski Eserler Müşaviri Tahsin Öz’ün yanında göreve başlamıştım. Bizim odamız Başmüdür ve yardımcısının yanında idi ve diğer bürolardan farklı bir konumdaydı. Göreve başladığımın ilk Cuma gününde tuvalete gitme ihtiyacı duymuş ve gittiğimde de beklemediğim bir olayla karşılaşmıştım. Tuvalette pantolonlarını sıvamış, ayakları takunyalı, havlularını sırtına atmış, ayaklarını lavaboya sokmuş memurlar abdest alıyorlardı. Yıl 1965... Cumhuriyet ilkeleri ile yetişmiş bir genç olarak bir devlet dairesinde gördüğüm bu olay beni hayrete düşürmüştü...

Oradaki memurlar gerçekten dini inançları nedeniyle mi bu davranışı sergiliyorlardı, yoksa birilerine gösteriş mi yapıyorlardı? O gün bu gün bunu bir türlü çözemedim.

Bize öğretilenler ibadetin de kabahatin de gizli olduğu yönündeydi.

Ne var ki, bize öğretilenlerin doğru olmadığını sonraki yıllarda yaşadıklarım ve gördüklerimle öğrendim!.. Belirli günlerde bizi yönetenlerin ibadet için gidecekleri camileri, önceden basına sızdırıyor ve dini inançlarını reklam aracılığına dönüştürüyordu. Bu arada bir zamanlar Başbakan olan Necmeddin Erbakan’ın bile müritlerine abdest almak için ayaklarını yıkattığının resimleri gazetelerde boy boy çıkmıştı.

Yakın bir dostum anlatmıştı; İç Anadolu’da bir müzeye müdür olarak atanmış... Göreve başladığının ilk cumasında müzenin içerisinde bir uğultu duymuş, o sırada odasına gelen müdür yardımcısına bunun nedenini sormuş, aldığı yanıt onu epeyce şaşırtmış; “Sizi bekliyorlar, hangi camide Cuma namazını eda edeceğinizi bilmiyorlar, siz nereye giderseniz onlar da oraya gelecek...”

Allah ile kul arasında olan ibadet mi, yoksa müdüre yağcılık mı?
Bilemem...

Ne var ki, müze müdürünün Cumaya gitmek gibi bir adeti yokmuş; Ertesi haftaki Cuma günü müze içindeki uğultuda kesilivermiş, herkes kendi işi ile meşgul olmuş!...

Siyasilerden başlayarak derece derece, halka kadar inen ibadet gösterisini dikkate almayan, bunlardan çıkar sağlamaya çalışmayan insanları da sonraki yıllarda tanıdım. Orta öğrenimde aynı sırayı paylaştığım bir arkadaşımın önemli bir görevde olmasına rağmen hiçbir Cuma namazını kaçırmadığını emekli olduktan sonra öğrendim. İstanbul Kültür Müdürlüğünde görev yaptığım sırada müdür yardımcılarından birisi Cuma günleri ben biraz yürüyüşe çıkıyorum der ve kimseye göstermeden, Sultanahmet Camisinde Cuma namazını eda ederdi.

Bunlar Allah ile kul arasına kimsenin girmesini istemeyen gerçekten inançlı Müslümanlardı. Daha doğrusu inançlarını reklam etmekten kaçınan kişilerdi. Elleri öpülesi saygı duyulacak insanlardı...

Ne yazık ki, sayıları günümüzde öylesine az ki...

Kamer Genç’in TBMM’de yapmış olduğu çıkışı son derece haklı buluyorum. İbadetin yeri ayrı, yönetimin yeri ayrıdır.Tanrıya ibadeti gösteriş şekline sokarsanız; bu olmaz.

İbadeti gösterişe sokanlar acaba Hz.Muhammed’in “Beşikten mezara kadar ilim isteyiniz” sözünü gerçekten yerine getiriyorlar mı?

Yazımı Thomas Lodge’nin bir sözü ile noktalamak isterim;

“Dini inançları alet edip kullananlara kulak asma!..”


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 9 Kasım 2007 Cuma 00:30:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
balta ibo IP: 88.245.153.xxx Tarih : 12.11.2007 00:40:35

namazı gösteriş ugruna kılan kendini müslüman zannedenlere yazıklar olsun ALLAH onları bildii gibi yapsın


selim namer IP: 88.239.84.xxx Tarih : 10.11.2007 18:26:50

Yazacak birşey bulamıyorum.Devamlı yazılarınızı okuyorum.Bu defa yorum katmak istemiyorum.Yorumsuz diyelim .Yazınız bir harika çünkü. TEŞEKKÜRLER BÖYLE ANLAMLI BİR GÜNDE BU YAZINIZI OKUDUM.


feyzi gülkan IP: 88.241.237.xxx Tarih : 9.11.2007 17:48:55

Yazdılarınızın hepsine katılıyorum.Bizde din deyince akan sular duruyor.Herkes dinin yaşamalı ancak bu işi;dünyada rahat yaşamak ve birilerine göstermek için yapmamalı.Din Allah'la kul arasında gizli olmalı.Müdüre, şıha iyi görünmek için olmamalı.


TeomanTörün IP: 88.241.180.xxx Tarih : 11.11.2007 16:11:33

Rahmetli babamdan öğrendiğime göre, Cumhuriyet öncesi bile "Din derslerin"de Din'in gerçekçi amacı öğretilirmiş; abdest almanın "necasetten tathir - pislikden arınma" gereği olduğu anlatılırmış. Şimdi dinden muradedilen, Din'i şekle, ritüele boğup kul yetiştirmek ve bilinçsiz kulları istismar etmek. Haşa huzurdan kenef alanında abdest alıp üstüne milyonla necaset bulaştırmak kimin umurunda?!.


adem şahiner IP: 88.231.143.xxx Tarih : 12.11.2007 12:47:25

yahu ben anlıyamıyorum bu kamel genci kendisi ne anlar abdestten gitsin oğlunun çiçeklerini sulasın.kendisini gündemde tutmak için arada bir saçmalaması lazım.bence meclis onu kayle almamsı lazım,aldığı oy ne ki bir muhtarın aldığı oy kadar !