15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Tekel İşçilerinin Onurlu Direnişi

Türkiye’nin dört bucağından gelen Tekel işçileri Ankara’nın göbeğinde iki aya yakın süredir direnişlerini sürdürüyorlar. 4C uygulamasıyla bazı haklarının geri verilmesini istiyorlar. Basında onlarla ilgili haberleri okuyoruz, sonucun ne olacağını merak ediyoruz. Kışın zor şartları altında, Tür-İş’in önünde kurdukları çadıra benzer tentelerin altında, yaktıkları ateşlerin çevresinde ısınmaya çalışarak, çevre esnafının getirdiği yiyeceklerle yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, haklarını almak için kadın, erkek, omuz omuza çocuklarıyla hükümetin aleyhlerinde aldıkları kararları düzeltebilmek için örnek bir davranış sergiliyorlar…

Kısacası tüm güçleriyle işçilerin demokrasilerde en doğal hakkı olan grev veya bazılarına göre de direnişlerini sürdürüyorlar… Bu tür direnişler daha da yaygınlaşır mı bilemiyoruz ama belki hak verilmez alınır sözünü doğrulamak istiyorlar…

Grev veya direniş işçilerin işverenler tarafından öngörülen koşullarda reddederek toplu olarak işi bırakması anlamına gelen, bir bakıma karşı koymalarıdır. İşçilerin aldıkları ücret veya çalışma koşullarında ortaya çıkan anlaşmazlıklar, işçilerin topyekûn dayanışması, sendikalar arasındaki yetki anlaşmazlıkların yanı sıra siyasal amaçlarda ön plana çıkabilir. Dünya devrimler tarihi incelendiğinde bunun sayısız örnekleriyle, sonuçlarıyla karşılaşılmıştır.

Türkçeye Fransızca “Greve” sözcüğünden giren grev, Fransa’da iş arayanların toplu olarak bekledikleri “Greve” isimli meydandan gelmiştir. Bu tür direnişlerin kökeni çok eski yıllara, Mısır’a kadar uzanmaktadır. Mısır’da firavun mezarlarında çalışan işçilerin ücretlerinin ödenmesindeki düzensizlikler, kendilerine yapılan kötü davranışlardan ötürü toplu olarak iş bırakmışlardır. Tarihteki ilk ciddi grev ve iş bırakma protestoları Sanayi Devrimiyle başlamış, dalga dalga Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılmıştır. Grev hakkı yasal olarak II. Dünya Savaşından sonra demokrasilerin temel hak ve özgürlüklerine Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesine girmesiyle yasallaşmıştır. Gerçek demokrasilerin vazgeçilmezlerinden olan grev hakkının amacı ücret başta olmak üzere diğer konulara ilişkin taleplerini yerine getirmeyen işvereni maddi ve manevi zarara uğratarak onları anlaşmaya zorlamaktır.

Osmanlılarda padişahların baskıcı rejimlerine rağmen ilk defa işçiler XIX. yüzyılın ortalarında bu tür eyleme az da olsa girişmişlerdir. Cumhuriyet döneminde işçilerin grev hakkı ilk kez 1961 Anayasasının temel sosyal hakları arasına girmiştir. Sonraki yıllarda, 1983 yılında yapılan Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu işçilerin ekonomik ve toplumsal durumlarına yönelik kararları içermiştir. Bununla beraber ABD ve Avrupa ülkeleri ile bizim işçilerin haklarını korunması yönünde hareketlerinin bazı kısıtlamaları olduğu da görülür. Bakanlar Kurulu grev kararı verilmiş olağan durumlarda grevin genel sağlık ve milli güvenliği bozucu nitelikte görürse grevleri erteleyebilir. Çoğu kez de Yüksek Hakem Kurulu anlaşmazlığı çözümlemeye çalışır…

Tekel işçilerinin eylemlerinin ideolojik mi, yoksa ellerinden alınan bazı yasal haklarının geriye verilmesi mi?

Eylem yapan 147 yıllık bir kuruluş olan Tekel’in işçileri Türk-İş’e bağlıdır. Eylemin yapılmasına neden de Tekel’in sigara ve içki fabrikalarının stokları ile birlikte satılmasıyla ortaya çıkan anlaşmazlıklara dayanıyor. Tekel’in Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis sigara fabrikaları 2008 yılında özelleştirme kapsamında satılmıştır. Satışın kimlere yapıldığı, fabrikaların bulunduğu arsaların değerleri yazımızın dışında kalan ayrı bir araştırma konusudur.

Tekel işçilerinin ayaklanma nedeni de 4-C statüsü denilen eski gelirlerinin altına düşen ve güvencesiz çalışma koşullarında bir süre çalışmalarının istenmesidir… Sonrası malum değil… İşçiler biz eski haklarımızı istiyoruz dediklerinde de onlara “Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz”, “Yetim hakkını yedirmem”, “Tekel’i babalar gibi satacağız” gibisinden sözler söylendi… Oysa tekel işçileri bazıları gibi yetim hakkı yemek değil de ellerinden kayıp giden kendi haklarını istiyorlardı.

Bu işçiler gerçekten yan gelip havadan mı maaş alıyorlardı? Yoksa onların kazanılmış hakları bir kalemde silinip büyük bir haksızlık mı yapılıyordu?

Gerçekte özelleştirme ve destekleme politikaları güç yaşam koşulları altındakileri maddi ve manevi yönden vurdu… Bu işçilerin depolarda boş oturduklarını da sanmıyoruz, öyle olsa şimdiye kadar tıkır tıkır işleyen sistemde bir arıza çıkmaz mıydı? Depoların dolu olduğu söyleniyor…

Sorun da buradan kaynaklandı. Direnişin başlangıcında, ellerinden alınan haklarını isteyen işçilerin üzerlerine sular sıkıldı, bazıları havuza döküldü, bazıları dövüldüler, üzerlerine biber gazı sıkıldı. Onların yanında yer alan bazı milletvekilleri de biber gazından nasiplendi! Muhalefet tekel işçilerinin yanında yer aldı. Oysa işçilerin istedikleri aynı hak ve ücretleriyle Türkiye’nin neresinde olursa olsun başka işe yönlendirilmeyi istiyorlardı. Onlara tepkili olanlar acaba empati yaparak kendilerini o işçilerin yerinde görmeyi düşündüler mi? Başka bir deyişle, benzerine az rastlanır Tekel işçilerinin dayanışmasını kaç kişi anlayabildi?

Direnişin güç gösterisiyle kısa sürede biteceği sanıldı ama olmadı. İşçiler direndi, sonunda Tekel işçilerinin temsilcileri olan Türk-İş Başbakanla görüşmeye katıldı. Başbakan sorunları dinledikten sonra yanındaki bakanını adeta azarlarcasına bana böyle anlatmadınız diye çıkıştığını basından öğreniyoruz. Bazılarına göre bu çıkış bir mizansendi. Hükümeti tek adam olarak yöneten bir Başbakan’ın aylarca süren bu direnişin gerçek nedenini bilmemiş olması olanaksızdır. Başbakanın bu çıkışından umutlanan işçiler değişen bir şeyin olmadığını görünce hüsrana uğradılar ve içlerinden bazıları açlık grevine başladılar.

Ankara’nın ortasında, Türk-İş Genel Merkezi çevresinde eylemlerini sürdüren işçilere kısa bir süre önce valilikten çevreyi rahatsız ettikleri gerekçesiyle bölgeyi tahliye etmeleri istenmişti. Başbakan da “ Bir ayınız var 4-C’yi imzalamak için. Tazminatlarınız yattı. Yapılan eylem yasal değildir. Demokratik davranışımızı ay sonuna kadar sürdüreceğiz. Sonra yasal adım atacağız. Çünkü kusura bakmasınlar. Bu ülke yolgeçen hanı değil, sahibi var” diyerek eylemin sona erdirilmesini istemiştir.

Tekel işçilerinin direnişi yalnız Türkiye’de değil dünyada da izlenen bir işçi sınıfı mücadelesine dönüştüğünü rahatça söyleyebiliriz. Büyük olasılıkla bu mücadele diğer işçi ve memur sınıfına yayılacak ve çıkmazda olan ekonomiyi zorlayacaktır. Anlaşılan fabrikaları özelleştirdik, sattık, alın kıdem tazminatınızı gidin demek isteniyor. Türkiye’de her geçen gün biraz daha çoğalan işsizler ordusu onlardan çok daha az ücrete, hatta birkaç aylık geçici işe de razıdır. Anlaşılan bu eylemi bugünkü hükümetin çözebilmesinin hiç de kolay olmayacağıdır. Geri adım atmak istememektedir. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Büyük olasılıkla yapılacak bir erken seçimle iktidara gelecek yeni hükümetin alacağı en önemli kararların başında gelecektir.


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 7 Şubat 2010 Pazar 12:30:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E IP: 84.62.53.xxx Tarih : 7.02.2010 20:41:36

Hocam bu tekel iscilerinin dramini dile getirdigin icin sana tesekkür ederim.Ellerine saglik,Türkiyede neler oluyor,Anlamis degilim.Türkiye su an yerinde duruyor,Ama Türk Halkinin bu sekilde cile cekmesi nedir,Yazili ve görsel basindan internetten gördüklerime inanmak istemiyorum.Ne yazik,ki hepsi dogrudur,Tekel iscilerinin o cileli grev dolayisiyla yasamis olduklari durum ic acici bir seydir.

Hatta o insanlarinin cocuklarinin üsüyerek aglamalari sizlamalari insanin icini sizlatiyor.Sanki Türkiye,nin ve Türk Halkinin üzerinde bir kara bulut cökmüs durumdadir.Basbakanimiz kriz teget gecti diye beyanlari vardir.Birakalim teget kelimesini sanki nakavt olmus bir Türk Halki vardir.Bu nerden kaynaklaniyor yanlis yapilan yetersiz olan Politikadan,mi yoksa dis güclerin Türkiye üzerinde oynamak istedikleri oyunlardan,mi.Bunu tahmin etmek pek zor degil ama Biz Türk Halkina ne oluyoruz diye düsünmek gerekir sanirim.

Hep temenni etmisim Türkiye'nin ve Türk Halkindan iyi haberler duymak istemisimdir.Ne yazik,ki iyiye gitmedigimiz gibi hep kötü haberler duymaktayim.Arzum en kisa zamanda tekel iscilerin talepleri yerine gelir ve huzurlu bir sekilde islerine ve evlerine dönerler.Simdilik yazacaklarim bundan ibarettir,Cenabi Haktan temennim Türk Halki cilesiz ve huzur dolu hayat yasasin saygilarimla.


ERDAL GEYİKÇİ-SANATCI. IP: 78.186.15.xxx Tarih : 7.02.2010 15:45:22

Merhaba Erdem abi.Türkiye Araştırılsın Tarihinde Bu kadar İşsizlik Yaşanmamıştır.Ülkemizde son yıllarda olan olayları sizler bizden daha iyi biliyorsunuz...Bizler Tv 'lerden seyrediyoruz ve okuyoruz...Öyle bir duruma geldiki insanlar anlatılamaz Erdem abi...Gözlerimle gördüklerimi  ve Kulaklarımla  Duyduklarım  yazsam şaşırırsınız..Bazen Allaha Şükürki İşsizim ve Bazı insanlar gibi Para ve Çıkar için  Yalandan Müslüman görünmüyorum düyorum..Türkiyenin durumunu Televizyondan izledigim"İslamiyetin doğuşu filmine benzetiyorum erdem abi..Ülkemizde okadar Çok Yalacı:Peyğamberim diyenler,Şıhlar, Şeyhler,beyler,Ağalar,vs vs kişiler Çoğaldıki Kimin ne olduğunu Anlıyamaz olduk..Nedenine Gelince "Kölelik devrinde yaşıyoruz ..Nezamanki insanlar Kölelikten Kurtulursa Ozaman Gerçekten Müslümanlar Ortaya Çıkacaktır Böyle Giderse vallaha Bende bir Tarikata üye olacam erdem abi..Vallaha işini veriyorlarmış,evinin ihtiyacını karşılıyorlarmış.Hertürlü Yardımı yapıyorlarmış.Bir istekleri varmış,Hergün Sohbete ve Yalandanda olsa 5 vakit namaz kılacakmışım..Aklıma takılan birşeyi sana sorma istiyom  erdem abi...Bu tarikatlar nerden buluyor paraları.?Galiba Yaradanımız,allahımız bunlara hesap açmışta bankadan çekiyorlar..BANA DEDEMİN SÖYLEDİGİ SÖZÜ SÖYLEMEK İSTİYOM ERDEM ABİ"ALIN TERİ İLE KAZANILMAYAN KAZANÇ HARAMDIR EVLAT DERDİ..Tekel işcileride alın terlerinin hakkını almaya çalışıyorlardır eminim Ben bu yaşımaca Birşeyi Ögrendim erdem abi,Allah herkesin Allahıdır..Allah insanlara akıl diye birşey vermiştir...Eger Aklını insanca kullanırsan bu dünyada hiçbirşeyin sahibi olamıyorsun.Egerki aklını şeytanice kullanırsan çok şeyin sahibi olursun bu dünyada..İNSANLARI GÖRÜYORUZKİ MEYDANLARDA VE SOKAKLARDA, İNSAN OLMANIN BEDELİNİ VERİYORLAR.,PEKİ DİGERLERİ NERELERDE .!saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı..


C. üstündağ IP: 85.105.190.xxx Tarih : 9.02.2010 14:49:39

Öncelikle beyniniz ve yüreğiniz ile ellerinize sağlık üstat. Tarih emekçilerin mücadelesini yazar, düşmanlarının değil! Suret-i haktan görünüp, tam tersini yapmak alçaklık değil de nedir peki? Bir ülke sanayii devrimini yapamamış ve  rönesansını gerçekleştirememişse, o ülkede sağlıklı bir  sınıf mücadelesinden söz edilemez. Güçlü bir ağır sanayii ve demokrasi kültürü bilinci olacak ki, güçlü bir emekçi sınıfı olsun. Bir avuç Tekel İşçisi aylardır direniyor, peki yeterli destek var mı? Bu direniş genel grev havasına bürünmezse, muhtemelen emek ve emekçi düşmanları onları boğacaktır. Sözleşmeli statüsü ile sendikasyonu yıkmak ve hakları gasp etmek istiyorlar. Tekel işçilerini boğarlarsa, tüm emekçileri boğma yolunda hızla yürüyeceklerdir. O halde ya bu direniş başarıya ulaşacaktır ya da emekçiler başlarındaki emekçi düşmanlarını al aşağı edeceklerdir. Başka çare var mı peki? 


murat IP: 78.188.86.xxx Tarih : 15.01.2012 00:53:34

tekel işçileri özlük haklarıyla devir isdiyordu.olmadı 4/c ölüm memurları oldu:beki ya sonra tekel ne oldu? el cevap:tekel(tta)olarak isim değitirti.sadece bumu. o başka kurumlar geçirilmeyen bir bir 4/c badağına konan işçilerin yanınta TEKEL AMBALAJ FABRİKASINTAN 90 EVET DAM 90 İŞÇİ DARP HANE KODROSUNA EKLENEREK BIRAKILTI YA DİĞERLER?4/C MAĞDURU OLAMK İÇİN TTA GENEL MÜD SOSYAL TESİSLER MÜD KADROLARINA AKTARILTILAR NİYEMİ 4/C MAĞTURU EDİLMEK İÇİN O KADRODA BULUNAN 300E YAKIN ARLKADAŞLARI 2011DE4/C YOLLANDILAR ONLAR İSE SIRALARINI BEKLİYORLAR KASAP KUYRUĞUNTA BULUNAN KOYUNLAR GİBİ:NİYMİ NE SAHİP ÇIKAN BİR SENDİKA NE HÜKÜMET NEDE VİCTANI OLAN BİRİLER OLMADIĞINDAN ....yıl 2012.....