1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Televizyon Dizilerinin Toplumda Yarattığı Bağımlılık!..


Televizyonların doğru kullanıldığında toplumlara büyük yarar sağlayacağı aklı başında herkesin onaylayacağı bir gerçektir. Televizyon, toplumun kültür düzeyini yükselten, bilmediği konuları öğreten sihirli bir kutudur. Başka bir deyişle eğitimi evlerimize getiren bir araçtır. Bunun yanı sıra eğlenmek isteyenlerin de başvuracağı bir eğlence aracıdır. Ne var ki, Türkiye’de çok az televizyon kanalı bunun bilincinde, duyarlı biçimde yayın yapmaktadır.

Günümüzde, eğitimli veya eğitimsiz pek çok kişi televizyonların esiri olmuş, kendilerini bu alete kaptırmış, bunun sonucu olarak da bir paranoya içerisine girmiştir. İnsanlarımızın çoğu çalışmalarını, eş dost ziyaretlerini, aile içi görüşmelerini televizyon dizilerine göre ayarlamaktadır. Ailelerin çoğu ipe sapa gelmez programlara göre yaşamlarını sürdürmektedir. Yakınlarına, dostlarına verilecek randevular bile televizyon dizilerine göre ayarlanmaktadır. Bu arada akşamları seviyeli müzik dinlemek, kitap veya dergi okumak gibi alışkanlıklar da yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.

Show veya magazin adı altında cıvık, sulu zırtlak programlardan ötürü evlere kapatılan aile bireylerinin ben bunu, sen şunu seyredeceksin kavgalarının neden olduğu acı ve üzücü olayları pek çok kişi eleştirmektedir. Televizyon dizi ve programlarının insanları eğiteceği yerde, daha da kötüye yönelttiği konusu sürekli yazıldı, çizildi. Bu nedenle show adı altındaki trajik ve komik televizyon programlarından bu yazımda söz etmeyecek, yalnızca televizyon dizilerinin üzerinde duracağım.

Televizyon kanallarının hemen hepsi birbirleri ile yarışa girmişler ve seviyeli, seviyesiz bir yığın diziyi ekrana getiriyorlar. Belki dışarıdan pek fark edilmiyor ama televizyon kanalları arasında bir dizi savaşı sürüp gidiyor. Bazen belirli kesiminin tuttuğu diziler diğer kanalların izleyicisini çekebilmek için aynı yayın saatine konuyor. Bu yüzden de dizilerin sürekli yerleri değişiyor. Televizyon kültürünün yozlaşmasının sonucu olarak da güncel konuların, iç ve dış siyaset konuşmalarının yerini televizyon dizileri ile ilgili yorumlar alıyor. Kısacası, birçok insan sabahları televizyonla kalkıyor, akşam televizyonla yatıyor. Sabahları evini, işini gücünü bırakan insanların stüdyolara taşınıp anlamsız, tutarsız programları izlemesi de konunun bir diğer üzücü boyutudur.

Önceki yazılarımda değindiğim gibi, kendimce televizyon dizilerini bir ikisi dışında izlememe kararı almıştım. Ancak izlediklerimde de öylesine yanlışlıklar ve lüzumsuz uzatmalar var ki, insanı gerçekten bıktırıyor. Doğrusu insanı biraz saf konuma düşürüyor. Sanırım diziler insanlarda psikolojik ve ruhsal yönden bazı sorunlar yaratıyor; yayıncılar ise reyting uğruna bunları görmezlikten geliyor. Yakın tarihi konu alan ve benim izlediğim diziler arasında “KurşunYarası” isimli bir dizi vardı. Bu dizi ile bir eleştiri yazısı yazmak istemiş, güncel olayların peş peşe gelmesinden ötürü de yazma olanağını bulamamıştım. İzleyenlerin anımsayacağı gibi konu Osmanlı İmparatorluğu’nun son günleri ile Milli Mücadelenin başladığı yıllarda Muğla’nın Bodrum kasabasında, bir kaymakamın aşkı, tütün kaçakçılığı, çıkar çatışmaları, yörenin işgali, Kuvayı Milliye hareketini kapsıyordu. Olaylar iyi bir başlangıçla izleyiciye sunulmuş ve o günlerin panoraması çizilmişti. Yapılan tarihi bir yanlış, göz ardı edilmiş ve hiçbir eleştirmen de buna değinmemişti. İstiklal Savaşı öncesinde Muğla yöresini ve Bodrum’u Yunanlılar işgal etmemiştir. O yöre İtalyanların işgaline uğramıştır. Oysa dizide Bodrum’u işgal eden Yunanlı kumandan ile Osmanlı kaymakamının çatışması ön plana çıkarılmıştı. Kuşkusuz, bu dizinin senaryosunu hazırlayanlar bu tarihi gerçeği biliyor olmalılardır. Ancak o günlerde İtalyanların işgali altındaki bölgelerde hiç bir çatışma, anlaşmazlık olmamış, her iki taraf iyi ilişkiler içerisinde kalmışlardır. Bu dizi uzatıldıkça uzatılmış, sonunda yayından kaldırılması kararlaştırılmış olacak ki, bir tek bölüme uzun bir zaman dilimi sığdırılmış ve sonuç karanlık bırakılmıştı. Böylece senaryoyu yazan aklınca diziyi sonlandırmıştı.

Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabının satış rekorları kırmasından sonra yayına konulan “Kırık Kanatlar” isimli dizi günümüzde devam ediyor. Benim de izlediğim dizilerden biri...

Milli Mücadele ve İstiklal Savaşı sırasında Atatürkçü iki subayın duyguları, mücadeleleri, Türk halkının işgale boyun eğmeyişi, milliyetçi duygular güzel bir biçimde diziye yansıtılmıştır. Bu arada o dönemin çıkarcıları, bağnaz kesim ve genç Cumhuriyeti yıkmak isteyen İttihatçılara da bir kaymakam aracılığı ile dizide yer verilmiş. Ancak bu dizinin yayından kaldırılacağı sözleri ortalıkta dolaşmaya başlayınca izleyenlerin tepkisi üzerine sanırım dizi biraz daha sürecek.

Bu dizide de ufak tefek yanlışlıklar bilenlerin dikkatinden kaçmıyordur sanırım. Savaş sırasında hücuma kalkan birlikler hiçbir zaman siperlerin içerisinde yan yana ateş etmezler. Bu uygulama yalnızca savunmada yapılır. Hücuma kalkan birlikler atlama ve sıçrama pozisyonları ile yer değiştirirler. Bir bakıyorsunuz savaş sona ermiş yerlerde yığınla insan yatıyor; ortadaki sis bulutu kalkınca da hepsi birer birer ayaklanıyor. Olmaz böyle bir şey... İnsan ya ölüdür ya da diri!..

Belki göze batmayan, yapılmaması gereken küçük yanlışlıklar olmasa dizi çok daha hoş olurdu diye kendimce düşünüyorum. Örneğin çavuş rütbesi o günlerde bugünkü gibi her iki kolda “V” şeklinde olmayıp tek kolda iki şerit halinde idi. Paşaların bindiği otomobil ise 1940’ların Cıtroen’i olamazdı. Dizinin çekimi sırasında bir askeri danışmana başvurulmuş olsa, belki de diziye gölge düşürecek bu gibi yanlışlıklar yapılmazdı.

Kurşun Yarası ve Kırık Kanatlar dizileri hiçbir zaman Kurtuluş, Küçük Ağa ve Yorgun Savaşçı’nın yerini tutmasa bile yine de çekimleri, senaryosu ve oyuncuları ile son yılların en güzel dizileri arasında sayılmalıdır. Sırası gelmişken vurgulamak isterim ki, toplumumuzun belirli bir kesimi Cumhuriyetin nasıl kurulduğunun, içeride ve dışarıda ne gibi güçlükler yaşadığının, Atatürk’ün büyük bir devlet adamı ve asker olduğunun bilincinde değiller...

Televizyon dizilerinden uzayıp giden, toplumun genç kesimini yanlış etkilediği söylenen Kurtlar Vadisi’nden söz etmeyeceğim. Belki de ön yargılı olarak bu diziyi hiç seyretmedim. Yalnızca söylenenleri yazılanları okumakla yetindim. Ancak basından öğrendiğim kadarı ile dizi kahramanı Polat Alemdar’a özenenlerin, özellikle genç kesimin bu toplumda oluşu üzüntü verici gerçeklerdendir. Bu arada sarhoş olarak trafik polislerine yakalanan bir hanım mankenin telefonuna sarılıp Polat Alemdar’dan! yardım istemeye kalkmasına üzülmeli mi yoksa şaşırmalı mı kararsız kaldım. Kısacası trajik ve komik bir olay...

Bu arada halkın isteğine göre senaryonun sonunun getirilmesi veya değiştirilmesi de bence çok şaşırtıcıdır. Ancak bunun örneklerine batıda da rastlanmıştır, televizyonların Türkiye’ye geldiği ilk yıllarda oynanan yabancı diziler arasındaki Kaçak’ın son bölümü değişik ülkelerin duygusallığına ve algılamalarına göre farklı çekilmişti. Toplumun büyük kesiminin merakla izlediği “Aliye” dizisinin bölümlerinden birisinde kızını annesine teslim eden oyun kahramanının davranışı ertesi bölümde dizi bitmesin diye değiştirilmiş ve o olay, hayal olarak geçiştirilmişti. Acaba senaryoyu böylesine değiştirmek, toplumun bazı kesimleri için onlar akılsız, biz ne verirsek yerler anlamına mı geliyor?

Toplumunda kendisini bu konuma düşürenlere de elbet bir cevabı olmalıdır. Ama nerde?...

Büyük reklâmlarla ilan edilmiş bazı diziler bir iki bölümden sonra geçtiğimiz yıllarda yayından kaldırılmıştı. Örneğin “Kuzgun” bunların başında gelmiştir. Bu dizinin çekiminde iki hanım oyuncu birbirine düşmüş, sonunda yönetmen de çareyi diziyi yayından kaldırtmakta bulmuştu.

Bu tür davranışları anlayabilmek gerekten çok zordur. Bu arada televizyonlarda insanı bunaltan, dakikalarca süren, bölümleri ekrana yansıtan dizi reklâmlarının bıkkınlık getirdiğini söylemekte de yarar vardır sanırım

Kısacası toplumumuzun büyük bir kesimi televizyon dizilerinin bağımlığı nedeniyle aile bireylerinin içerisinde veya dışarısında büyük bir ruhsal sorunlar yaşanıyor. Yapımcılar ise bunun ne derece farkında bilemiyoruz.

Sanırım yakında psikolojik sorunlardan ötürü toplumda psikologlara büyük iş düşecektir.



erdemyucel2002@hotmail.com



Yayın Tarihi : 25 Nisan 2006 Salı 16:39:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin aydın IP: 85.101.73.xxx Tarih : 28.04.2006 10:42:02
sizinde dediğiniz gibi okadar saçma ve aptalca programlar varki gençlerin beynini yıkamaya ve aklınıza gelen nekadar kötü ahlak varsa teşfik etmeye birebir yok basınözgürlüğü varmış bilmem ne varmış bu tür programlara kısıtlama yapmaıyoruz şunu yapamıyoruz bun yapamıyoruz velhasılı kelam bu gidiş iyi bir gidiş değil hep ab sevdalısı bir zihniyetin oyunu.

ceren aksu IP: 88.229.13.xxx Tarih : 14.04.2007 19:36:30
kesilikle televiynlardaki diziler insana bagımlılık yapıo ve bu dizilertin sayılarını azxa indirmek gerekio