1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Tesadüfen yaşamak, tesadüfen ölmek!..

Yıllar öncesi yabancı bir dostum sohbet sırasında “Biz tesadüfen ölürüz, sizler tesadüfen yaşıyorsunuz” demişti. Sonradan bu söze birkaç yazıda daha rastlamıştım. O günden bu yana bu sözün doğru olup olmadığını hep düşünmüş pek fazla bir anlam da verememiştim. Ancak son zamanlarda yaşadığımız olaylar bu sözün ne kadar yerinde olduğunu defalarca gösterdi. Hemen her gün basında peş peşe yer alan şehit haberlerini okuyoruz. Çoğunda ihmal, umursamazlık, adam sendeciliğin olduğunu görünce gerçekten hem üzülüyor hem de o sözü hatırlıyorum.

Geri kalmış toplumların çoğunda insanlar tevekkül(!) sahibidir. Her şeyi Allah’a bırakırlar. Allah korur, Allahın emri derler… Derler oğlu derlerse de bir türlü adamsendeciliği, bürokratik engelleri aşamazlar…

Basında resimlerini gördüğümüz, sürekli saldırıya uğrayan karakolların bazıları yenilenmiş ama çoğu da bürokrasiyi aşamadığından çerden-çöpten, eften-püften binalar. Böyle olunca da saldırılarda şehit vermek kadar doğal bir şey olabilir mi?

Merak ediyorum; acaba o korunaksız karakollarda kodamanlardan birinin yakını askerlik görevini yapmış olsa onlar öyle bırakılır mı diye?

Yurt dışı haberlere bakıyorum; İngiltere veliahtlarından biri olan Prens Harry’nin Afganistan’da asker olduğunu hayretle görüyorum. Demek eşitlik, demokrasi böyle bir şeymiş!

Afyon’daki cephaneliğin patlaması ve şehit olan askerlerimiz.

Burada ihmal var mı yok mu bilemiyoruz. Bildiğimiz gencecik askerlerin şehit olmaları… Hayatında el bombası görmemiş, ucuna kenarına elleri değmemiş olanların televizyonlarda ahkâm kesmelerini görünce daha da kahroluyorum. Yıllar öncesi Yedek Subay Okulu’ndaki eğitimimde on beşin üzerinde gerçek el bombası atmış bir kişi olmama rağmen bu konuda kendimi söz söylemeye yetkili bulmuyorum. El bombasının mandalı açılmadan, pimi çekilmeden, yere düşmekle patlamayacağı açıktır. O halde bu patlama nasıl meydana geldi? Yetkililer bu konuda tam bir söz de söyleyemiyor. Tarlalara dağılan patlayıcılar araştırılıyor ama onların da can yakıp yakmayacağı yine bilinmiyor.

Bingöl Karlıova’da polislerin içerisinde olduğu minibüs mayın tuzağına düşüyor ve sekiz şehit daha veriliyor. Terör belasının kol gezdiği bu yerde sıradan bir minibüse polislerin doldurulması aymazlık değil de nedir?

Meğer mayına korunmalı araç tamirdeymiş ve 1500 YTL bulunamadığından yapılamamış ve Allah korur diyerek yola çıkılmış. Sonuç sekiz şehit ve yaralılar…

Hakkâri-Çukurca yolunda askeri konvoya uzaktan kumandalı patlıyıcı ile tuzak kuran caniler dört askerimizi daha şehit ediyor…

Bingöl’de 1993’de silahsız otuz üç askeri şehit eden teröristler on dokuz yıl sonra aynı yerde sivil iki yüz askerin sevkiyatı sırasında yine saldırıyor. Sonuç on şehit, yetmiş yaralı…

Gencecik asker ve polisleri korumasız araçlarla canilerin önüne atarken bazı valilere zırhlı, mayına dayanıklı cipler verilmiş!..

Böyle bir ortamda meclis toplanmaz mı? Böylesi bir durumda olağanüstü hal ilan edilmez de ne zaman edilir?

Kederli ailelere başsağlığı, yaralı askerlere acil şifalar dilemekle, cenaze törenlerine katılmakla bu acı bilanço geçiştirilebilir mi?

İçişleri Bakanına göre şehitlik de gazilik de nasip işiymiş! Anlaşılan terör kadere bağlıymış! Benzer pek çok olayı sivil yaşamda da sıralayabiliriz. Sokaklarda, herkesin gözü önünde kocaları tarafından öldürülen kadınlar!..

Bütün bu acı olayları alt alta koyup düşünürsek; gerçekten yabancı dostumun söylediklerinin doğru olduğu ortaya çıkmıyor mu?

Pisipisine gencecik insanlar ölürken, bir vali genelkurmay başkanına verdiği hediyelerle gündeme oturuyor. Ardından İmam Hatiplerin orta kısımlarının açılması büyük bir eğitim olayı olarak topluma duyuruluyor. İmam Hatiplilere, Harp Okullarına girme çalışmaları yapılıyor.

Sözcü Gazetesi birkaç gün önce tüm sayfasını kaplayan bir uyarıda bulunmuştu! Belki de gerçekten bu uyarıları dikkate almalıyız…

Televizyonu açma… İnterneti kapat… Gözlerini yum… Kulaklarını tıka… Görme, duyma… Sus… Yeter ki… Koltukta otursun…

Gerçekten batı ülkelerinin insanları tesadüfen ölüyor, bizler ise ne yazık ki, tesadüfen yaşıyoruz…

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 20 Eylül 2012 Perşembe 12:33:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?