30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Topkapı Sarayı I.Avlusundaki Lojmanlar


Topkapı Sarayı’nın Bab-ı Hümayun denilen Birinci Avlusunda, Hagia Eireni (Aya İrini) anıtının yanında bulunan, X!X. yüzyıla tarihlendirilen eski karakol binası ile arkasındaki alanda dar gelirli müze personelinin yaşadığı, lojman ismi verilmiş, bazı yapılamalar bulunuyordu.

Geçtiğimiz ay içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı bu lojmanları boşaltma kararını aldı ve içerisinde oturan müze mensupları çıkmamakta direnince de polis ve belediye zabıtası eşliğinde bu mekânlar zorla boşaltıldı. Burada yaşayan müze personeli Bakanlığın bu kararına tepki göstererek, lojmanlar boşaltılmadan önce kendilerine bir yer gösterilmesini istedilerse de bir sonuç alamadılar. Bu satırların yazıldığı sırada personele ait bazı ailelerin eşyaları avluya atılmış durumdaydı.

Sözcüğün tam anlamıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kendi hizmetlilerine reva gördüğü kadir kıymet bilmemek!..

Topkapı Sarayı ve çevresi, tarih ve kültür varlığı yönünden tartışılamayacak konumdadır. Türkiye’nin siyasi ve sosyal bozukluklarından kaynaklanan, kaçak yapılaşmanın nerelere kadar uzandığını, kültür varlıklarının içerisine sıçradığını göstermesi yönünden de ayrıca önemlidir.

Topkapı Sarayı’nın Bab-ı Hümayun denilen birinci avlusu günümüzde Topkapı Sarayı Müzesinin kontrolü altındadır. Bu avluda Topkapı Sarayı Müzesi dışında, Ayasofya Müzesi yönetiminde Hagia Eireni (Aya İrini), İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin eski kimya laboratuarı, Kültür Bakanlığı’nın Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, Konservasyon ve Merkez Laboratuarı Müdürlüğü, İl Jandarma Alayına bağlı bir jandarma takımı bulunmaktadır. Avlunun içerisinden, Bab-ı Hümayun kapısına çarpa çarpa giren turist otobüslerinin geçip, konuşlandığı, Sarayburnu’nda Valiliğinin kontrolünde olan bir de otopark bulunuyordu. Bu nedenle Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda yönetim açısından her zaman bir karmaşa yaşanmış, buradaki müdürlüklerin nerede söz sahibi olacakları bir türlü açıklık kazanamamıştı.

Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda, Sûr-ı Sultani, Aya İrini ile Samson Ksenodokion kalıntılarının yanında, onlarla iç içe, müzelerde çalışanlardan bazılarının gecekondu tabir edilen yapılarda yaşamak zorunda kaldıkları da ayrı bir gerçektir.

Karakol binası olarak geçen tek katlı yapı, Aya İrini’nin Askeri Müze olduğu dönemden kalmıştır. Bu yapının arkasındaki alanda bulunan ve gecekondu tabir edilen ekler, çeşitli zamanlarda müzelerde çalışan küçük memur ve yardımcı hizmetler sınıfından elemanların maddi sorunlarına çare bulabilmek amacıyla otuz yılı aşkın bir süre önce yapılmışlardı. Başta Bakanlık olmak üzere idari makamlar bu yapılanmaya göz yummuşlar, ayrıca yapılmaları ve içerisinde personelin ikameti için resmen onay vermişlerdir. Bunun da nedeni burada yaşayanları çoğunlukla çevredeki müzelerin gece bekçileri, şoförleri ve müstahdemleridir. İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşayan aileler ulaşım zorluğundan ötürü görevlerine zamanında gelebilmeleri gibi bir kolaylık sağlanması amacıyla karakol binası ve arkasındaki alanda gecekondu örneği bir takım yapılanmaya gidilmişti. Bu mekânlara müzelerde kurulan komisyonlarca görev tahsisli olarak talep edenlere verilmişti. Burada yaşayanlar kendilerine uygun bir yaşam düzeni kurabilmek için de karakol binasının içerisinde tadilatlar yaparak, bölmeler, tuvaletler eklemişlerdi.

Bu yapılanma ile gece 24 de ve sabah 6 da görev alacak gece personelinin zamanında işlerine gidebilmesi sağlanmıştır. Müze şoförleri ise istenildiği anda görev almalarında da kolaylık sağlanmıştı. Müze araçlarının, günün hemen her saatinde Ankara’dan gelecek üst düzey yöneticilerin veya Bakanlık misafirlerinin emrine girdiklerinden onların toplu bir yerde bulunmaları da böylece sağlanmıştı.

Bu kaçak yapılanmaya sonradan lojman statüsü verilmiş, burada ikamet edenlerin maaşlarından Lojman Yönetmeliği uyarınca kira bedelleri de kesilmiş, kamu konutları tahsis talep formları alınarak onaya bağlanmıştı. Ayrıca elektrik ve su harcamaları da kendilerine ISKİ ve TEK tarafından ayrı ayrı faturalandırılmıştı.

Bu çarpık durum açıkça gösteriyordu ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı resmen bu gecekonduları devlet yapısı olarak kabul etmişti.

Burada yaşayan müze personelinin 2000’li yıllardan sonra boşaltılması zaman zaman gündeme gelmiş, sonra da durumları göz önüne alınınca vazgeçilmiştir. İlkel bir yaşam süren bu aileler, burada barınabilmek için ayrıca büyük uğraş vermişler, Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey yetkililerini, müze müdürlerini araya sokmuşlardır.

İstanbul müzelerinin ağırlıklı bulunduğu Sultanahmet çevresinde bu insanlara, lojman yapılması, onlara çağdaş bir yaşam sağlanması her şeyden önce insani bir görevdir. Bunun için yöredeki tarihi bir sokak kamulaştırılır, onarılır ve personel lojmanı niteliğinde bu insanlara verilebilirdi. Ama olmadı; işin kolayına gidildi ve aileler sokağa atıldı.

Türkiye’ye şu kadar turist geliyor, müzelerimizin ziyaretçi sayısı artıyor, müzelerimizde şu kadar eserimiz var, falanca ödülü kazandık demekle kültür turizmi olmuyor. Olmayınca da birileri ortaya çıkıyor ve Topkapı Sarayı’nın avlusunda gecekondular var diyerek, insanın yüzüne acı gerçeği vuruyor. 



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 22 Ağustos 2008 Cuma 11:48:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?