16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Toplumu Sarsan Cinsel Bunalım


Türkiye’de Asayiş yerinde mi? Eskilerin deyişiyle asayiş berkemal mi?

Kuşkusuz, uzun bir süredir tartışılan bu konuya en güzel yanıt, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir önceki yılın suç istatistiklerini yayınlamasıyla verildi. Bu istatistiklerde 2006 yılı suç oranı rakamlarının 2005 yılına göre rekor düzeyde arttığı görülüyor. Mala yönelik suçlar, hırsızlıklar, evlerin soyulması, cinayetler, yaralamalar, kapkaçlar, gasp, tehdit, rehin alma, dolandırma, uyuşturucu kullanımı ve satışı ile yağma olaylarında büyük bir artış dikkati çekecek boyutlara ulaşmış. 2007 yılı suç oranlarının, yayınlanan 2006 istatistiklerine göre çok daha fazla olduğunu da söylemeye gerek yok sanırım. Bu tür olayların artmasında AB uyum yasaları nedeniyle, ceza yasalarında yapılan indirimler, polisin elinden hemen bütün yetkilerin alınmasının büyük payı olmuştur. Yargılamaları yapan yargıçlar yasalara uymak zorunda kaldıklarından verdikleri cezalar suçluları daha da cesaretlendiriyor. Yargıçların da bundan rahatsız olduklarını sanıyoruz. Ama elleri mahkûm ne yapsınlar? Ortada bir hukuksuzluk varken nasıl hukuk adamı olunur, o da apayrı bir konu...

Toplumun bireylerini koruması gereken polis ve jandarmanın elinden bazı yetkiler alınmışsa dürüst vatandaşlar nasıl korunacak?

Vatandaşların aklına takılan bir soru da “Adalet mülkün temelidir” sözüdür. Bu sözcük yalnızca mahkeme salonlarında yazılı olan rast gele bir sözcük müdür?

Türkiye’de son yıllarda yaşanan saldırı ve tecavüz olaylarını akıl almıyor. Soyguncular, saldırganlar yakalanmış olsa bile, kısa zamanda ellerini kollarını sallaya sallaya yeniden aramızda dolaşıyor. Suçluların hemen hepsi poliste sonuna kadar susma haklarını kullanacaklarını biliyorlar. Geçenlerde Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hemen yanı başında bir kadının çantasını kapmaya çalışmışlar, alamayınca da elinden bıçakla yaralamışlar. Kendisine hemen oracıktaki, İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gidip gitmediğini sorduğumda aldığım yanıt; “Gitsem ne olacak, tutun ki saldırgan yakalandı, benden önce Emniyetten çıkacaktır. Bir de yaşı küçükse işlem bile yapılmayacaktır. Onun için elim yaralı evime gittim.” Saldırı mağduru haklıydı; bu olaydan kısa bir süre önce Tarlabaşı’nda uyuşturucu maddelerinin ulu orta satıldığı televizyon ekranlarından birisine yansıtılmış, uzun süreli görüntüler verilmişti.

Bu olay İstanbul’un en işlek yerinde bile asayişin berkemal olmadığını gösteriyordu. Oysa
bu yazımda, adi suçların yanı sıra Türkiye’de büyük bir artış gösteren cinsel suçlar ve töre adı altında toplumda büyük yaralar açan olayların üzerinde kısa da olsa durmak istiyorum. Cinsel taciz ve tecavüzlerde de geçen yıllara oranla büyük artış olduğu gözlemleniyor.

Gün geçmiyor ki, yazılı ve görsel basında bu konuda bir yığın saldırı ve tecavüz olayları yer almasın... Kenthaber’in illerle ilgili sayfalarında dolaştığınızda ise akıl almaz cinsel suçlarla karşılaşıyorsunuz. Artık bunlar eskilerin deyişi ile vaka-i adiyeden...

Bu tür saldırı ve tecavüz olaylarından birkaç örnek vermek ve sonra da sizleri kendi başınıza bırakıp, biraz düşündürmek istiyorum.

İstanbul’un en büyük semtlerinden Beylikdüzü’nde, güpegündüz, Migros’un önünden iki kız kaçırılıyor biri tecavüze uğruyor, sonra da saldırganlar ailelerinden fidye isterken yakalanıyorlar. Yine Beylikdüzü’nde bir süre önce öldürülüp, yakılmış, cesedi çöp bidonuna atılmış, küçük yaştaki kız öğrencinin katili bulunamadı. Beylikdüzü’nde soyulmamış daire ise parmakla gösterilecek kadar az...

İstanbul’da işe giderken yolu kesilerek tecavüz edilen kadından sonra Çorlu’da bir tekstil fabrikasında çalışan kadın da servis aracından inip evine giderken saldırıya uğruyor. Sesleri duyanların polise haber vermesi üzerine saldırgan cinsel saldırı suçundan cezaevine gönderiliyor.

Antalya’da saat 21.00’de marketten evine dönen bir kadın da cinsel saldırıya uğruyor, kadının direnmesi üzerine dövülüyor, saldırgan da kaçıyor. İstanbul Bahçelievler’de Çocuk Esirgeme Kurumu çalışan iki görevlinin de tecavüz mağdurları arasında olduklarını yine basından öğreniyoruz. Mağdurlardan birisi son anda kurtulmayı başarmış...

Gaziantep’te gaspçılar çantasını çalmak istedikleri genç kadını zorla otomobillerine bindirerek kaçırıyor ve yol boyunca tecavüz ettikten sonra Samsun’da otomobilden yarı baygın ve yaralı olarak dışarı atıyorlar. Gaziantep neresi Samsun neresi? Samsun’da bir lastik fabrikasında çalışan 16 yaşındaki bir kız da sokakta tanıştığı iki kişi tarafından boş bir inşaatta tecavüze uğruyor.

Bir gazetenin attığı haklı bir manşete göre de artık sapıklar yol kesiyor. Mağdurlar arasında bıçaklanan, saldırıya uğrayan polislerin de bulunuşu işin vahametini daha da arttırıyor. Saldırganlar artık polisin eline düşmekten korkmuyor, nasıl olsa yeni yasaları uygulayan yargı tarafından hemen serbest bırakılacağını veya çok az bir ceza sonrası serbest kalacaklarını biliyorlar. Yürürlükte olan yasalar değişmediği, güvenlik güçlerinin yetkisi artmadığı sürece saldırganların her geçen gün biraz daha pervasız olacakları da açıktır.

Cinsel suçlar bunlarla mı kalıyor?

Ne yazık ki, Türkiye’de töre denilen çağ dışı uygulamalar bir bakıma cinsel suçları da beraberinde getiriyor. Günümüzden on yıl önce Diyarbakır’da ailesi tarafından evlendirilen dört çocuk annesi bir kadın sürekli dayak yediğinden ötürü ayrılmak isteyince karşısına töre çıkıyor. Sonunda kadın kaçıyor, iki yıl gizleniyor ve bir süre önce de sığınma evine sığınıyor. Töreye göre evlendirilen, ancak boşanmak isteyen bir başka kadın kocası tarafından öldürülüyor. Ağrı’da 13 yaşında, iki yıl önce evlendirilen bir çocuğun cadde ortasında taşla yüzü parçalanıyor.

Ağrı Patnos ilçesi Doğansu Köyü’nde bir genç kız babası tarafından amcasının oğlu ile evlendirilmek isteniyor. Kız gerdeğe girmeden evden kaçıyor. Kaymakama sığınıyor, önce yetiştirme yurduna, sonra da yaşı 22 olduğundan huzur evinde koruma altına alınıyor. Sonra da babası gelip istemediği ile evlendirmeyeceği sözünü verip kızı geri alıyor. Bundan sonra baba ve ağabeyi kapıda bekleyerek kızı zorla gerdeğe sokuyorlar.

XXI. yüzyılda baba ve ağabeyin kapıda bekleyerek zorla bir kişinin koynuna sokulan genç bir kız... Bunlar da ne biçim baba ve ağabey ise...

Kayseri’den Konya’ya götürülen 17 yaşında zorla fuhuş yaptırılan kızı, ihbar üzerine polis kurtarıyor ve ailesine teslim ediyor.

Karaman’da 13 yaşında ilköğretim okulu öğrencisi kıza arkadaşının babası tecavüz ediyor. Yakalanan zanlı yargı tarafından cinsel istismar, tecavüz ve küçük yaşta kızı alıkoymaktan tutuklanıyor.

Günümüzde yürürlükte olan yasalara göre suçlular ne kadar hapis yatar bilinmez ama tecavüze uğrayanların ruhsal çöküntüleri bir ömür boyu sürecektir.

Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel istismarlar da basında zaman zaman yer alıyor. Toplumda infial ile karşılanıyor. Ancak 3–4 yaşında cinsel tacize uğrayan bebekler ne kadarı yargıya ve basına yansıyor onu da bilemiyoruz. Ne yazık ki, bu tacizlerin bazıları da yakın akrabalar tarafından yapılıyor. Kısacası ensest ilişkiler ne boyutlarda onu da bilemiyoruz. Çoğu mağdur, korkudan konuşamıyor. Başına gelene çaresiz katlanıyor. Anadolu’nun bazı kesimlerinde kalabalık aile bireyleri bir arada yatmak zorunda kaldığından uyur görünen çocuklar bazı cinsel olaylara tanık oluyorlar. Cinsel yönden erken uyandıklarından da uygulamayı, kişisel bozukluklarından kendi yakınları ile yapmaya çalışıyorlar.

Samsun’da 15 yaşındaki torununa tecavüz ettiği için tutuklu yargılanan 69 yaşındaki dede! Mahkemede, “Ben ona bir şey yapmadım. Divan üzerinde uyurken, torunum cinsel organımla oynayıp, kendi cinsel organına soktu” diye kendisini savunuyor. Bu çirkin olay küçük yaştaki kızın hamile kalması ile ortaya çıkıyor. Ailesine, kendisine dedesinin tecavüz ettiğini söylemesi üzerine genç kıza kürtaj yapılıyor ve sonra da aile dededen şikâyetçi oluyor. DNA testi sonucu çocuğun dededen olduğu anlaşılıyor. Dede tutuklanıp cezaevine gönderildikten sonra çıkarıldığı Ağır Ceza Mahkemesi’nde öz torununa tecavüz etmek suçundan yargılanıyor. Duruşmalara katılan ve dedesinden şikâyetçi küçük kız, “İlkokul 1’inci sınıfa gitmeye başladığım yıllardan itibaren dedem evde kimse yokken beni taciz ediyordu. Daha sonra ben ortaokula başlayınca, yani 2004 yılında benimle cinsel ilişkiye girmeye başladı. Bir süre sonra adet görmeyince test yaptırdım ve hamile olduğumu öğrendim. Bana anne, babana söyleme. Söylersen de sana kimse inanmaz” diyerek olayı tüm açıklığı ile anlatıyor. Yargı sonucu, dede! 11 yıl 8 ay ağır hapis cezası alarak ceza evine konuluyor.

Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı, Adalet ve İçişleri Bakanlığı verilerine dayanılarak Türkiye’de 2001–2006 yılları arasında töre ve namus cinayetleri kapsamında 1806 cinayet olayının meydana geldiğini, bu dönemde 5375 kadının intihar ettiğini basına açıklamıştır. Gerçekte bu rakamlar çok ürkütücüdür.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, BM Genel Kurulu kararları gereği kadınlara karşı aile içi şiddetin önlenmesi için devletin acil tedbir almaya zorlanmaktadır. Deve kuşu örneği başımızı kuma gömmeyelim. Türkiye’nin en önemli sorunlarını başında da cinsel tacizler, töre cinayetleri, küçük çocuklara yönelik tacizler, aile içi ensest ilişkiler gelmektedir. Olaylar büyük boyutlara erişmiştir. Bununla mücadelede etkisiz kalınmaktadır. Burada devlete, hangi iktidar yönetime gelirse gelsin büyük iş düşmektedir. Bu konuda sosyolojik ve eğitimsel çalışmalar yapılmadığı sürece bugünkü ürkütücü rakamların önümüzdeki yıllarda daha da büyük sayılara ulaşacağı açıktır. Gerçekte bu konuda yapılacak bir doktora çalışması konunun vahametine daha açıklık kazandıracaktır.

Internet sitelerinde yaşananlar, kamu veya özel sektörde yaşanan ve mağdurların susmak zorunda kaldığı olaylar Türkiye’de büyük bir cinsel bunalım olduğunu göstermektedir. İşin ilginç yanı da bu bunalıma gençlerden çok orta yaşa ve ona yakın olanların düşmüş olmasıdır. Bazı gazetelerin konu ile ilgili köşelerine gelen okur mektupları cinsellikteki bunalımın ne kadar büyük boyutlarda olduğunun en açık kanıtıdır. Cinsellik konusunda yeni yetişenler kadar aile bireyleri de eğitilmek zorundadır.

Kısacası toplumun bazı kesimleri büyük bir cinsel açlık içerisindedir. Yazılanlar çizilenler, ekranlara yansıtılanlar yalnızca aysbergin görünün yüzüdür. Hiç kimse yok öyle şey demesin, önce külahını önüne alsın, sonra düşünsün...



erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 16 Şubat 2007 Cuma 14:50:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
SELİM NAMER IP: 85.104.5.xxx Tarih : 18.02.2007 16:43:15
Yazdıgınız yazılar hep toplumsal olaylarla ilgili fakat devletimizin ceza kanunları çok hafif caydırıcı değil. Buda toplumu sapık değerlere dogru(suçlar hafif görüldüğünden) bir nevi bu suçları işleyenleri korur gibi bu yüzden cinsel sapıklık artıyor kanısındayım. Son zamanlarda bu konularla ilgili çok haber okur olduk. TEŞEKKÜRLER.

hüseyin aydın IP: 85.96.136.xxx Tarih : 18.02.2007 17:48:59
toplumu saran bu sapıkca düşünceler aslında ekranlara yansıyan ve insanları olumsuz yönde etkileyen tv dizileri vs.vs.

yeter deniz IP: 88.248.20.xxx Tarih : 25.04.2007 12:34:51
artık bunlara bir çözüm bulunması o pis sapıkların en ağır ceza ile cezalandırılması ve güvenliğin daha iyi bir şekilde sağlanmadı sürece bunların hep devam edecek olduğu ortada o yüzdan o pisliklerin allah belasını versin

ercan yürekli IP: 78.186.6.xxx Tarih : 10.06.2008 18:36:00

tek kelimöeyle ohaaa hele dededin torununa yaptığı asmak lazım o dedeyi asmak