18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Türbanı kaşımanın ne anlamı var?

Türk siyasetinin vazgeçilmezleri, olmazsa olmazları vardır; bunun başında da üniversitelerden başlatılarak yavaş yavaş diğer kesimlere indirgenen sıkma baş-türban tartışmaları gelir. Siyasilerimizin gündemi değiştirmek veya seçim yatırımı yapmak istediklerinde, mal bulmuş mağribi gibi üzerine atladıkları konuların başında da türban gelir… Türban konusu unutuldu, artık üzerine düşen yok denildiğinde bir bakarsınız bazıları bu konuya yeniden sarılmış…

Yıllar yılı bu böyle gitmiştir…

Beklenmedik anlarda ortaya atılan, kapandı denilen bu yarayı kaşımanın anlamı var mı?

Faydası da yok, yararı da yok.

İnsanın aklına elinde olmadan bir soru takılıyor; her şey bitti, her sorun çözüldü de sıra türbana mı geldi? Vatandaş bugün geçim derdinde adeta bir ekonomik sefalet yaşıyor…

Türban ve başörtüsü arasında bağlantı var mı? İslam dini üzerinden getirim sağlamak isteyenler türbanı neye dayandırıyor gibi konulara girmek istemiyorum. Pek çok aydın; yazar, siyasi, akademisyen konuya değinmiş, görüşlerini ortaya koymuşlardı. Bu nedenle de temcit pilavı gibi aynı konuyu, daha önce yazdıklarımı yinelemenin de bir anlamı yok diye düşünüyorum.

Referandum öncesi Kılıçdaroğlu hiç de yeri ve zamanı değilken konuyu miting meydanlarına taşımış ve “bu sorunu biz çözeriz” demişti. Başbakan’ın ve televizyon ekranlarındaki sunucuların “nasıl çözeceksiniz” sorusuna ise kesin bir söz söylememiş, “bu konuda çalışmalar yapılıyor” demekle yetinmişti…

Böyle olunca da Kılıçdaroğlu’na sormak gerekir; türbanı neden kaşıdın? Oy avcılığı mı yoksa acemilik mi? Şeriat ülkelerinden neden örnekler verdin? Böyle davranmakla uzun süredir bu konuda suskun olan AKP’yi harekete geçirmekle kalmadın bazı gazetecilerin de olumlu, olumsuz tenkitleriyle karşı karşıya kaldın…

Hiç kimse, başın örtülü olup olmamasına bakmadan, aslında içerisindeki beynin ne durumda olduğunu, insanların nasıl aydınlatılıp bağnazlıktan kurtulacağı konusuna girmek istemiyorlar… İnsanoğlunun körü körüne saplantılarını değiştirmek çok zordur…

Yıllar yılı çözümlenemeyen veya çözümlenmek istemeyen, siyasi bir partinin simgesi mi, inanç mı tartışmaları yapılan, siyasilerin bir bakıma manevrası olan türban, yeni akademik yılın açılışında yeniden ortaya çıkarıldı. YÖK Başkanı ben çözdüm oldu-bitti gibisinden siyasilere fark atıverdi…

YÖK Başkanı böyle bir girişimi kendiliğinden mi, yoksa birilerinin isteğini mi yaptı?

Bilemeyiz…

İstanbul Üniversitesinde derse şapkalı giren bir öğrencinin dersten çıkarılması üzerine, Rektörlüğe gönderilen YÖK Başkanı imzalı yazıda eğitim ve öğretim haklarının, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de yer aldığı belirtilmiştir. Bunun ardından öğretim üyelerinin bu hükümler dışına çıkarak öğrencileri derse almamak veya çıkarmak gibi bir yetkisi bulunmadığı, ancak kurallara uymayan veya disiplin suçu işleyen öğrenci hakkında öğrencilerin dersten çıkarılmamasını, yalnızca tutanağa bağlanarak yönetime bildirilmesi istenmiştir. Bu durumda şapka takarak, türban bağlayarak derse giren öğrenciler sınıftan çıkarılmayacak yalnızca öğretim üyesinin raporuna göre işlem yapılacaktır. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne yazılan yazıda her ne kadar türban sözcüğü geçmiyorsa da derse türbanlı girenlerin de önü açılmış oluyordu.

YÖK Başkanı “Bu uygulama bazı üniversitelerde yanlış anlaşılmalara neden oldu. Başörtüsü takan öğrenciler bazı üniversitelerde derslere alındı, bazılarında alınmadı. Başka üniversitelerde de benzer olaylar olursa aynı yazıyı onlara da yollarız” gibisinden basına verdiği demeçte, ne şiş yansın ne de kebap örneği sergileniyordu!..

Üniversitelerimizde garip bir çelişki yaşanıyor; bazılarında sıkma başlı- türbanlı öğrencilerin üniversiteye girişine izin verilmiyor, bazılarında veriliyor… Kısacası önümüzdeki günlerde bu konuda çok daha fazla kargaşa yaşanacağı da açıktır.

Rektörlüğe gönderilen bu yazı doğrultusunda türban ile derse girenler dersten çıkarılmayacağına göre; türban serbest mi oldu sorusu da şimdiden siyasiler ve hukukçular arasında tartışmaya başlandı.

Konunun hem hukuki hem de siyasi boyutu var.

Anayasanın özgürlüklere ilişkin hükümlerine dayanılarak bazıları üniversitede kılık kıyafet serbest derken, kamu görevlilerine neler olacağı da kesinlik kazanamıyor. Birçok yerel belediyede çalışanların zaten türbanlı olarak görev yaptıkları da biliniyor. Bir başka çelişki de üniversitelerde başörtüsünü yasaklayan kanun hükmü de yok… Anayasadaki 25448 sayılı kanunun ek maddesinde yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir diyor. Başörtüsü yasağını ortaya koyan AYM kararı 1989’da alınmış, 1991’de pekiştirilmiş…

Başbakan da bu konuya değinmiştir: “YÖK bağımsız bir kuruluştur, kendi kararı” dedikten sonra “Başörtülü olmayana sen niye streç pantolon giyiyorsun diyor musun? Şalvar tipi pantolon niye giyiyorsun diyor musun, askılı niye giyiyorsun diye soruyor musun?”

Sıkma başı-türbanı benimseyenler onu cemaat üniformasına dönüştürüyorlar. Yalnız başa örtülen ile kalmıyor, vücudu ayaklarına kadar örten pardösü giyiliyor. Ayrıca türbanın ucu omuzları da örtecek biçimde pardösü üzerinde bele doğru sarkıtılıyor. Saçın görünmemesi için baş örtüsünün altına bir de bant takılıyor ki; ola ki saç telleri görülmesin!...

Konuyu çarpıtmak çok kolay… Analarımızın başörtüsü yasaklanamaz diyenler başörtüsü ile türbanın aynı şey olmadığını pek ala biliyorlar ama doğruyu söylemek işlerine gelmiyor. Topluma yanlış yansıtılmasından ötürü sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Onların ısrarla üzerinde durdukları, analarımızın başörtüleri siyasi bir simge değildir. Gelenek ve göreneklerimizin uzantısıdır. Türban önceki yıllarda siyasi bir partinin veya cemaate yakınlık gösterenlerin simgesidir. Dinle ilgisi yoktur ve yalnızca siyasidir… Üniversite sıralarına kadar gelebilmiş bazı öğrenciler bunun bilincinde değillerse söylenecek pek bir şey kalmıyor. Ancak bazı öğrenci yurtlarında barınan, maddi yardım alan öğrenciler zoraki bu simgeyi giymek zorundaysalar, o da içler acısı, halimizin bir başka acı yönüdür. Üniversiteye girebilmiş öğrencilere devletten çok cemaatler yardım yapıyorsa o da kimin ayıbıdır; bilemem…

Kuşkusuz, herkes kamu alanları dışında giysi ve takıları konusunda tercihlerini istedikleri gibi uygulayabilir. Ancak küçük kızlara Kur’an kurslarında başlayan baskıların ileri yaşlarda cemaatler tarafından uygulandığı da açıktır. Bu arada pek az kişinin sorduğu “Kur’an da saç tellerinizi göstermeyin diye bir hüküm var mı” sorusuna ise tam bir yanıt alınamıyor; eveleyip geveleniyor!..

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2005 yılında türban nedeniyle eğitimini tamamlayamayan bir öğrencinin açtığı davayı reddetmiş ve bazı gerekçeleri de ortaya koymuştu… Buna göre türbanın politik anlamda bir sorun, Kıyafet Kanununa aykırı, laikliğin gereği olduğu, toplumu bölünmesi ve sonunda siyasi bir sembol olduğunu belirtmiştir…

Anayasa Mahkemesinin, Danıştay’ın ve Yargıtay’ın üniversitelerde türban yasağını onaylayan kararları bulunmaktadır. Bu konuda YÖK yetkisini aşıyor mu? Tartışılır…

Türbanı savunanlar bunları bilmiyorlar mı?

Büyük olasılıkla üniversitelerdeki türban yasağı uygulamada kalkmış, türbanlının sınıftan çıkarılması önlenmiş ve belki de YÖK bunu resmileştirmiştir.

Amaç türbanı çözmek mi yoksa gündemde tutmak mı? Isıtılıp ısıtılıp ortaya konulduğuna göre, insanın aklına da başka bir şey gelmiyor…

Türbana karşı olanları ise şimdi başka bir korku sardı. Acaba türban yasağı kalktıktan sonra çarşafa sıra gelir mi?

Çarşafta serbest olsun diyenler olur mu?

Türkiye’de her şey olur diyenler acaba buna ne yanıt verir?


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 10 Ekim 2010 Pazar 12:28:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ADAMMM IP: 78.111.62.xxx Tarih : 12.10.2010 11:18:21

BU MESELENIN TURKIYE GIBI BIR ULKEDE BU DERECEDE BIR SORUN HALINE GELMESI MAALESEF BIR UTANC KAYNAGI...UMARIM BIRILERI DAHA INSAFLI HAREKET ETMEYE KARA VERIR VE INSANLARA GERCEK BIR HURRİYET YASATIRLAR...


Mehmet E. IP: 84.62.41.xxx Tarih : 10.10.2010 18:33:27

Sayin Hocam ellerine beynine fikir özgürlügüne Allah saglik versin.Siir gibi bir yazi olmus önemli olan bu güzel yazindan ders cikarilmali ve önemsenmesi gereken sahane bir derslik yazi olmustur.Döndük gene basa konumuz Turban?Halka tutarli ve yapici sözler söylemeleri gereken

Siyasilerimiz,Yazarlarimiz;akademiyeslerimiz,vs,Görsel basinda turbani tartisilarken Halki aydinlatacaklarina birbirleri ile celiskiye düsmektedirler.Birbirleri ile sanki kamara karsisinda görünmek icin birbirleri ile yarisarak celiskili konusmalar yapmaktadirlar.Bu tür konusan aydin insanlarimiz halkimizi aydinlatmadiklari gibi bir cikmaza sokmaktadir.

Ben bu cehaletimle böyle tartismalar yapan ve yapici aydinlatici olmayan Halka hitap eden konusmalarinin hangisine inanayim.Bildigim tek birsey var oda din konusunda Allah ile kul arasina girilmez.Ayriyeten Allahla kul arasina hic bir parti,de giremez saygilarimla.