25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Türk Askerine Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği!..

Siyasetimiz ne zaman çıkmaza girse, çözümsüzlükler, beceriksizlikler ortalarda dolaşsa, Türk askerine bir takım senaryolarla saldırılar başlıyor... Ne garip ki, çoğumuz askere yönelik, gündem değiştiren bu tür senaryolara şerbetlendik, artık bu tür haberleri pek umursamıyoruz.(!) Bilen de bilmeyen de ulu orta konuşuyor… Askerimizi gündeme getirmekle, suçlamakla yalancı kahramanlar, kâzıp şöhretler (!) ortalarda dolaşıyor. Oysa Selçuklulardan, Osmanlılardan günümüze ulaşan zaman süreci içerisinde ordumuza baktığımızda şanlı bir geçmişi olduğunu görürüz.

Türk Silahlı Kuvvetleri dünyadaki ordular içerisinde savaş gelenekleri, tecrübe, eğitim ve dayanıklılık alanında on ülke arasında dokuzunculuğu paylaşan iki ülkeden biridir. Askeri istatistiklere göre bizimle birlikte dokuzunculuğu paylaşan diğer ülke İngiltere’dir. İstatistikler bu konuda on puan alan başka bir ülkenin olmadığını gösteriyor. Türkiye’ye bu yönde en çok yaklaşan ülkeler ise Almanya, İsrail ve Finlandiya… Dünya devi ABD askerinin derecesi ise yalnızca yedi…

Avrupa’nın genel sıralamasında Türk Silahlı Kuvvetleri üçüncü büyük güç…

Savaşan güçlerin nicelik ve niteliğinde savaş gücü olarak yapılan klasmanlarda ise 972 puan ile yine üçüncü büyük güç… Ne var ki, bunun üzerinde puan alan başka bir ülke de yok…

Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay ve astsubaylarının nitelikleri ölçüldüğünde liderlik özelliklerine sahip olmak alanında yedilik bir not alıyor. Bu konuda Türkiye’yi geçen tek ülke dokuz puan ile İngiltere…

İşte, böylesine güçlü bir orduya sahip olan ülkemizde bazıları, taraflı basın bir takım iddialar ortaya atarak, gerilim yaratıyor ve askerimizi toplumun gözünden düşürmeye çalışıyor. Askere yapılan ithamlar, gözaltı ve tutuklamalar arasında Taraf gazetesinin ipe sapa gelmez iddiaları karşısında Genelkurmay Başkanı sonunda yumruğu masaya vurdu.

“Türk ordusunun bir sabrı var. Bu asker şimdi bölgede, elinde silah bekliyor milleti. Siz bu orduyu, tümünü nasıl böyle itham edersiniz. Hiç mi vicdanınız yok… Onları lanetliyorum…”

Milli Mücadele kahramanlarından Orgeneral Kazım Karabekir’in ölümünün 62. yılında Genelkurmay’da ilk kez düzenlenen anma töreninde Başbuğ sert bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın satır başları şöyleydi;

“Yanlış bilgi felakettir. Hakikat aranmalıdır…

Türk ordusu nasıl böyle itham edilir…

Allah Allah diyerek askerini hücum ettiren bir ordu, nasıl Allah’ın evi sayılan camiye bomba attırır?

Türk Silahlı Kuvvetleri başka ordulara benzemez. TSK’nin komutanıyım. Bu bana sorumluluk veriyor. Sadece şikâyet ederim diye bir şey yok… Sorun varsa kökenine inerek çözmek bizim görevimidir. TSK içinde 61 adet bilgi sızdırma soruşturması açıldı. Bilgi sızdıran bir subay üç yıl ceza aldı. Çeşitli rütbelerde 10 subay tutuklandı. Hata yapan olabilir ama biz onlara TSK’de barındırmayız…”

Son yılların en zor döneminde görev başında bulunan Genel Kurmay Başkanı’nın konuşmasından sonra televizyon kanallarının birisinde Taraf Gazetesi muhabirinin de bulunduğu bir açık oturum vardı. Rastlantı sonucu gördüğüm programda bu muhabir bilgiç bilgiç konuşuyor, aklınca orduyu küçük düşürmeye çalışırken Genelkurmay Başkanımızı Zambiya Genel Kurmay başkanına benzetiyordu. Devleti yönetenlerden birisi “Bu askerle iyi ki savaşa girmemişiz” diye abuk sabuk bir laf ederse televizyondaki o taraflı gazeteciye kızılır mı?

Yuh !.. Hem de ne yuh!..

Cehalet daniskası olan bu konuşmaya daha fazla dayanamadım ve kanal değiştirdim. Ancak böylesine art niyetli kişileri nasıl ekranlara getirirler ve toplumu zehirletirler? Şaşmamak elde değil…

Askere haksız suçlamalar yapılırken, ordudan çıkarılan iki subay, Akit Gazetesine orduyu itham eden demeçler vermişti… Kenthaber’de yer alan “O iki asker başka gazete bulamadılar mı?” başlığı altında eleştirmiştim. Yazıma çok sayıda olumlu yanıtlar almış olmakla beraber, büyük olasılıkla ordudan ihraç edilenlerden de yergiler aldım. Onlar “Biz Allah dediğimiz için ordudan atıldık…” Ardından da birisi eşinin başörtülü olmasını namaz kılmasını ve kendisinin içki içmediğini dile getirmiş... Kısacası ordu ile ilişiğinin kesilmesini kendince buna bağlamaya çalışıyor!...

Ordudan çıkarılanlar keyfi olarak çıkarılmıyor. Bu konuda ordunun disiplin amirleri yetkilidir. Ordunun Disiplin Mahkemeleri vardır. Kuvvet Komutanlarının yetkileri içerisinde ordudan ayırma işlemi yapılmaktadır. Son sözü de Yüksek Askeri Şura söylemektedir. Ayrıca Askeri Ceza Kanununda disiplin cezaları ve suçlulara verilecek cezalar ayrı ayrı belirlenmiştir. Haklı olarak da alınan kararlar temyiz edilmiyor; ancak bir çok yerel yönetimler de bunlar bizden deyip kadrolarına alıyorlar!..

Kısacası kimse sokakta kalmıyor?

Onlara verilecek tek yanıt; önce siz ordudan ihraç edilmenizin asıl nedenini açıklayın… Ne tür suç işlediniz de kendinizi kapı önünde buldunuz? Disiplinsizlikten mi yoksa tarikat üyesi olmaktan mı?

Kenthaber’de yer alan yazımda belirttiğim gibi cenaze törenlerinde saf tutan yüksek rütbeli general ve subaylar orada show yapmak için mi bulunuyorlar?

Yedek subaylık dönemimde görev dışında namaz kılanlara, oruç tutanlara hiçbir baskı yapılmadığını biliyorum. Nitekim o yazıma yanıt verenlerden askerlik yapanlar bunu açıkça belirtiyorlar. Kaldı ki, Ramazan aylarında eratın yemeklerini, kalori hesaplarına kadar düzenleyen levazım tabelaları hazırlanmadan önce kimlerin oruç tutacağı sorulur, ona göre yemek ve sahur yemeği çıkarılırdı… Yorum yazanların bazıları o eskidendi deyip konuyu hemen başörtüsüne getiriyorlar. Haklılar; o zamanlar siyasi simge olan türban ve cemaatlerin ordu içerisine sızmaları gibi bir sorun da yoktu. Başları örtülü olanlar örf ve adetlerimize göre örtünüyorlardı. Bazıları mail atıp türban ile başörtüsünün farkı ne diye soruyor? Aradaki farkın ne olduğunu hâla öğrenmedilerse benim onlara diyecek sözüm yok…

Bugün öyle mi? İçtenlikle yanıt verin…

Ordunun kendisine özgün kuralları ve disiplini vardır. Bugün nasıl türbanlı hâkim, avukat, öğretim üyesi, dışişleri mensubu olamazsa türbanla da orduevlerine girilemez. Bu bir kuraldır… Ancak kısa dönem, bedelli adı altında kısa süreli, hatta yirmi gün askerlik yapanlar bunu anlayamazlar. Onlar yalnızca çakı gibi askerlik yaptık deyip hatıra fotoğrafı çektirirler!..

Orduyu bazı sivri zekâlıların yaptığı gibi dinsizlikle suçlayanlara ayıp ediyorsun demek yanlıştır. Ortada koskoca kuru bir iftira var… Onlara Kore Savaşından bir örnek vermiştim;

“General Tahsin Yazıcı’nın emriyle 6 Temmuz 1951 günü, savaşın en sert ortamında, dini bayramın ilk günü subay ve eratın bayram namazını kılabilmesi için asker tepelere yerleştiren gözcülerle güvenlik altına alındıktan sonra toplu namaz kılınmıştır. Albay Celal Dora ile General Tahsin Yazı’nın bu konudaki anılarını okuyanlar bunları görürler” diye yazmıştım… Oysa art niyetlilerden bu konuda da eleştiri aldım onlar eskidendi dediler. Buyurun, Güneydoğu’dan gelen askerlerimize sorun bakalım, bu konuda ne diyecekler…

Türk ordusu görevine bağlı olduğu kadar dinine de saygılıdır. Ancak ordu içerisine cemaat mensuplarının çocuklarının sızmaması için haklı olarak azami dikkat gösterilmektedir.

Ne acı… Sözcüğün tam anlamıyla Türk askerine saldırmanın dayanılmaz hafifliği…

Yazılı, görsel ve internet basınına bakıyorum herkes darbe uzmanı olmuş…1960’dan sonra Türkiye darbeler ve muhtıralar döneminden geçmiştir. Burada suçlu olan ordu mu yoksa onlara darbe olanaklarını sağlayanlar mı?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazılarının işini bozduğundan mı, yoksa engel olduğundan mı böylesine acımasızca üzerine gidiliyor, itibarını zedeliyor diye düşünenler olabilir. Okyanus ötesindeki kurumların planlarından mı orada yaşayan şeriatçı kişiden mi kaynaklanıyor onu da tam bilemiyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar Türk askerine kin kusanlar çıkardıkları cerahatin içerisinde kalacaklardır…

Bugünkülerden çok daha farklı kültür ağırlıklı Osmanlı dergahlarının hemen hepsinde ünlü bir hattatın elinden çıkmış bir levha vardı; “Bu da geçer yahu!..”

Yazıma Süleyman Apaydın’ın internette dolaşan nefis bir şiiri ile son vermek isterim.

Ey Milletim,
Ben, Mustafa Kemal’im…
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit, değilse ilim,
Özür dilerim…
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi
…”


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 3 Şubat 2010 Çarşamba 00:58:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ERDAL GEYİKÇİ-SANATCI IP: 78.164.232.xxx Tarih : 3.02.2010 22:10:59

MERHABA ERDEM ABİ..KÖŞENİZDE GEÇMİŞTEN BU GÜNE  GELEN ÖNEMLİ YILLARI VE OLAYLARI YAZMIŞSINIZ...HERZAMAN SÖYLEDİGİM VE HER YERDE DE KONUŞTUĞUM SÖZLERİMİ YAZMAK İSTİYORUM"TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN  TEMELİ TÜRK SİLAHLI KUV VETLERİDİR.DİREGİ DE EMNİYET BİRİMLERİMİZDİR...TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE YAŞAYAN VATANDAŞLARINDA DESTEGİYLE TEMELİMİZ VE DİREGİMİZ AYAKTA DURURLAR. KİM Kİ TEMELİMİZLE VE DİREGİMİZLE OYNAMAYA KALKARSA VE DE HALKIDA AYRIMCILIK EDEREK AYIRMAYA KALKAR VEDE YIKICILIK YAPARSA ALTINDA KALIR EZİLİRLER ERDEM ABİ...TEMELİ,DİREGİ VE DESTEKLEYİCİSİ SAĞLAM OLAN BİNAYI BÜYÜK BİR DEPREMDE OLSA YIKAMAZ.AMA ÇATLAMALAR OLABİLİR ERDEM ABİ...Yorumumuma Türkiye cumhuriyetinin kurucusu M.Kemal Atatürkün söözleriyel son veriyorum :Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.. sayygılarımla. erdal geyikçi-sanatcı..


kemal mete IP: 212.253.177.xxx Tarih : 6.02.2010 16:40:51

Sayın Mehmet Bey, Ordudan ihrac edilenlerin en başta gelen şikayetleri "yargısız infaza tabi tutulmak"tır. Herhangibir disiplin suçumuz varsa disiplin cezası alır; olmadı disiplin mahkemesinde yargılanır, suçluysak hapisle tecziye ediliriz. Fakat bizlere eşlerimizin başörtüsünü açması için (yasal dayanağı olmadığı için elyazısıyla ve resmi belge no.su verilmeden) uyarı yazısı yazılıyor. Eşimiz başını açmadıysa ayırma işlemi yapılıyor. Herşey bu kadar basit...Benim sicil notum ayırt edileceğim yıla kadar 90'dan aşağı değildi. Son yılda kılıfına uydurmak için notum düşürüldü ve ayırt edildim. Suçluysak yargılanalım ve öyle ayırt edilelim istiyoruz. Asılsız suçlamalarla değil...


Mehmet E IP: 84.62.53.xxx Tarih : 5.02.2010 14:02:06

Sayin Kemal Mete"Ordudan ihrac olmus bir subay oldugunu yaziyorsun.Eger müslümansan Orduda yapmis oldugun disiplinsizlik ne ise yazardin.kalkipta Namaz kildim oruc tuttum icki icmedim diye yanitlama.Suc isleyen disiplinsizlik hareketlerde bulunan her kim olursa olsun,Bu sirf Askerler icin degil sivil toplumlarda ayni haraketlerde bulunanlarda ceza alip hapislerde yatiyorlar.

Siz subaylar,in sansli insanlarsiniz! Hapis cezasi almiyorsunuz sadece ihrac ediliyorsunuz.Tabiki eger cok büyük sucunuz yoksa.Yazar Erdem Yücel'in yazisina tarafli olarak yorumluyorsun.Bunda cok ayip ediyorsun.Eger iyi bir okuyucuysan Sayin Erdem Yücel,in yazi arsivine gir oku tarafli olup olmadigini oradan cok iyi anlarsin.Bu yazimin cevabini senden isterim.Sende yaz bende ne kadar hakli veya haksiz oldugunu ögrenmek isterim saygilarimla.


Gökhan IP: 81.214.93.xxx Tarih : 5.02.2010 20:24:19

Sayın Yücel, yazınız altına imza atılacak şekilde paylaşılan bir yazı. Son dönemde,TSK ya yerli yersiz sataşmak,  o nu yıpratmaya çalışmak siyasi bir oyundur, bu açıkça ortadadır. Bazıları yine bu dönemde ordunun da demokratikleşmesi şeffaflaşması gerektiğinden dem vurur hale gelmiştir.Dünyanın hiçbir ordusu demokratik değildir olamaz ve olmamalıdır. Emir komuta zincirinin esas olduğu bir kurum da çok seslilik kargaşa yaratır bu bilinmektedir.Çok seslilikten kasıt ordunun siyasete karışması kadar siyasetin orduya girmesidir. Ayrıca benim de askerlik görevimi yaptığım birlikte mescit bulunuyordu ve ibadet etmek isteyenler, hiçbir engellemeyle karşılaşmadan ibadet edebilmekteydiler. Ama eğer bir subay ya da astsubay ordudan irtica faaliyetinden dolayı atılıyorsa bu ciddidir ve elde edilen kanıtlara göre yapılır.Kimse aklına estiği için bir subayı ordudan uzaklaştırmaz. İbadet ettiği için ordudan atıldığını iddia etmek yalandır iftiradır.Dış düşmanların amacı ,içerideki rejim düşmanı cemaatleri rejimin önemli bir ögesi olan orduya sızdırıp rejimi çökertmektir.Bu gün gibi ortadadır.Uzun yıllar önce,hakkında verilmiş adli karar olanlar hüküm giymişler memur bile alınmazken şimdi cilt cilt dosyaları olanlar malesef meclise girebilmektedirler.Herkesin aklını başına alması zamanıdır,başka Türkiye yok...


Mehmet E IP: 84.62.14.xxx Tarih : 3.02.2010 18:47:01

Sen sagol Hocam"Allah gönlüne göre versin,Sahane bir yazi olmus.Ordumuzu yönetenler gercekten cok sabirlidirlar.Bizler demokrasinin hürriyetin özgürlügün ne oldugunu bilmiyoruz.Bunlari bilmemiz icin okul kitaplarina sik sik girmesi gerekir diye düsünüyorum.Birisine bir cevap niteliginde hitap edildigi zaman, Aldigin cevap Demokrasi bir ülkedeyiz özgürlügümü,mü kisitlayacaksin cevabini aliyorsun.

Bu söyledigin nedir bana anlat bende ögreneyim dediginde,Aldigin cevap ne bileyim.Ögle diyorlar kesip atiyorlar.Ordumuzun hakkinda aylardir süren satasmalar dedikodular tasinilacak yutulanacak cinsten degil.inkilap niye olur,Herhalde Asker iktidari ele gecirip oturmak icin degildir.Ülkede olan huzursuzluklari ortadan kaldirmak icin darbe yapilir.

Oysa bu tür darbelerin tek sorumlulari siyasetcilerdir.Milletvekili secilen dokunalmazlik zirhina sarilarak kimse bana birsey yapamaz deyip ileri geri konusup Halki kiskirtip birbirlerine kirdirmaktir.Bunada bazi basin organlari atese benzin döker gibi önderlik yapiyorlardir.Bir vatandas olarak dün Türkiyenin Büyük millet Meclisinde Milletvekillerinin kavga edisini birbirlerine hareretli bir sekilde küfür dahil hitap edislerini yadirgadim ve utanc verici bir hadiseydi.

Eger Türk halkinin güvenip oy verdigi ve Türkiyenin huzurunu refahini temin etmek icin secilen Milletvekillerin Mecliste kavga icin degil Halkin refahini saglamak icin secip göndermistir.Bu tür kavgalar ilerde daha büyürse ic huzuru bozacak duruma düsünce huzuru saglamak icin darbe yapacak olan Askere nasil kötü niyetle satasabilinir,ki.Bence Genel kurmay Baskanimiz yumrugunu masaya degil,Bu tür satasmalari yapanlarin kafasina vurmasi lazim saygilarimla.

 

 


kemal mete IP: 212.253.191.xxx Tarih : 5.02.2010 10:48:52

 Ben ordudan ihraç edilen bir subayım. Yazınıza cevap vermek isterdim ama...BU YAZININ NERESİNİ DÜZELTEYİM?Sadece şartlanmışlıkla, ön yargıyla yazılmış bir yazı...