22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Türkiye Dar Boğazı Aşabildi mi?


Türkiye dar bir boğazdan geçiyor. Son seçimde sandığa giden seçmenlerin %34 oyunu alan AKP hükümeti TBMM’deki çoğunluğuna güvenerek hemen her istediğini yapabileceğini sandı. Yaklaşan seçimlerden öncede oldu bittiye getirip Cumhurbaşkanlığını elde ederek iktidarda olmasalar bile daha yedi yıl Çankaya’yı ellerinde tutacaklarını düşündüler. Ama olmadı, yanlış hesap, aydın çoğunluğun direnişiyle suya düştü. Önümüzdeki seçimde AKP yöneticilerinin seçimi kazanamama korkusu olup olmadığını bilemiyoruz. Bu arada işi CHP ile DSP; ANAP ve DYP bütünleşmesinin sağlıklı olup olamayacağına dayanıyor. Daha doğrusu bu partiler sözde değil özde gerçekçi olmalıdırlar.

AKP hükümetinin cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya koyduğu tutum, Türkiye’yi bütünleştirmek bir yana, yalnızca AKP grubunun cumhurbaşkanını seçmek istemesi bir anda siyasi çevreleri, toplumu germeye yetti.

Başbakan, Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı arasında yapılan üçlü görüşme, daha doğrusu pazarlık sonucunda Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesine TBMM’deki muhalefetin tepkisi ile karşılaşacağı önceden biliniyordu. AKP milletvekillerinin hiç hesaba katılmaması, onlar nasıl olsa bizim doğrultumuzda oy verirler düşüncesi ise parlamenter rejimimiz açısından üzüntü vericiydi.

Hepinizin bildiği gibi ilk tur oylamada, tüm uğraşlara, pazarlıklara ve belki de gizli yapılan seçim vaatlerine rağmen 367 sayısı elde edilemedi. Önceden de söylediği gibi CHP konuyu haklı olarak Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Bunun yanı sıra Genelkurmay Başkanlığı’nın bildirisi AKP kesimini karıştırdı. Genelkurmay’ın 27 Nisan bildirisi uyarı mı, yoksa muhtıra mıydı? Herkes otursun bunu düşünsün, hesabını ona göre yapsın... Sanırım önümüzdeki günlerde bunun da epey tartışması yapılacaktır.

Ankara’da 14 Nisan’da Tandoğan Meydanı’nda yapılan miting ve Anıtkabir yürüyüşünün ardından İstanbul Çağlayan’da meydanları, caddeleri dolduran bir milyondan fazla insan cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle ortaya çıkartılan kargaşaya bir son verilmesini istiyordu. Cumhuriyete sahip çıkmak isteyen insanlar Türkiye laiktir ve laik kalacak diye bağırıyordu. Daha doğrusu cumhur, cumhurbaşkanını seçme konusunda ilk kez siyasi tarihimizde ağırlığını koyuyordu.

Bütün bu olaylar, bildiriler ve muhalefetin cumhurbaşkanlığı oylamasına katılmaması Türkiye’de bazı işlerin iyi gitmediğinin işaretiydi. Toplumun belirli bir kesimi Atatürk ilkelerinin zedelenmesinden, devlet ve yerel kurumlardaki kadrolaşmalardan rahatsızlığını dile getiriyordu. Türk Kadınını Güçlendirme Vakfından Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Necla Arat ve Nur Serter’in başını çektiği, baştan sona kadar izleme olanağını bulduğum Çağlayan mitinginde cumhuriyet ilkelerini, Atatürk devrimlerini benimsemiş gencinden yaşlısına kadar her türlü insan vardı… Kadınların ön plana çıktığı bu miting bir bakıma bir kadın devrimiydi. Yer gök Türk bayrakları, Atatürk posterleri ile donanmıştı. Geçmişte bunun bir başka örneğini İstanbul’un işgalinde Halide Edip Adıvar Sultanahmet mitinginde göstermişti. O miting, Türk milletinin uyanışı, silkinişi idi. O yıllarda kadınlar “Milli hukukumuzu ve namusumuzu koruyacak hükümet ve erkek yoksa biz varız” diye bir de bildiri yayınlamıştı.

Ankara’da ve İstanbul’da meydanları dolduranlar bazılarının iddia ettiği gibi bindirilmiş kıtalar değildi. Bir atımlık barutları vardı o da Tandoğan’da atıldı, sözüne en güzel yanıt Çağlayan’da verilmişti. Ayrıca bununla TBMM’de çoğunluk bizde istediğimizi yapar, istediğimizi Çankaya’ya oturturuz düşüncesi de geçersiz kalıyordu.

Yaşanan bu olaylar, artık ben ne dersem toplum kabullenir imajını da ortadan kaldırıyordu.

Türkiye’nin kulağı Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunun geçersiz olup olamayacağı konusunda vereceği karara yönelikti. Ayrıca AKP kanadı da çıkacak kararı merakla bekliyordu. Anayasa Mahkemesi tarihi kararını verdi ve cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptal etti. İlk iki turda 367 sayısının şart olması yönündeki kararı üzerine işler daha da karıştı. Kuşkusuz, bu karar AKP’de soğuk bir duş etkisi yaptı. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Türkiye’nin büyük bir kesiminde alkışlarla sloganlarla karşılandı. Evler yine bayraklarla süslendi. Ayrıca bu karar dünyanın önde gelen yayın organlarında son dakika gelişmesi olarak duyuruldu.

Başbakan Tayip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi kararının ardından Türkiye’nin sistemini değiştirecek bazı kararlar aldıklarını açıklamak zorunda kaldı. Erken seçime gidilecek bunun için de 24 Haziran ya da 1 Temmuz’da seçimin olabileceğini, cumhurbaşkanını halkın seçeceğini, genel seçimlerin dört yılda bir yapılacağını, cumhurbaşkanının görev süresinin 5+5 olabileceğini açıklamak zorunda kaldı. Bu arada demokrasiye kurşun sıkıldı sözü hiç de şık değildi. Harry Barnes’in “Öfkesine sahip olmasını bilmeyen politika yapamaz” sözü bilmem bazılarının kulağına küpe olur mu?

AKP hükümetinin almış olduğu bu kararlar partinin önceden her türlü olasılıklara göre belirli bir siyasi stratejisi olmadığını gösteriyordu. Bunlar ani alınmış kararlardı. Siyaset bilim kolay değildir. Ne yazık ki, bizim memleketimizde seçilenler nedense kendilerini bir anda siyasetçi sanır, iç ve dış dünya olaylarında bilge kişi olduklarını düşünürler. Bu konuda eğitim almamış, bu işi bilen kurt siyasetçilerden nasiplenmemiş olanlar ne yazık ki, bocalar ve yönetim gemisini karaya oturturlar. Sırası gelmişken yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. Sovyetler dağılmadan önce İstanbul Başkonsolosunun Türkiye’nin her türlü konusuna vakıf olduğunu görmüş ve bu kadar bilgiyi kısa zamanda nasıl edindiniz diye sormuştum. Aldığım yanıt oldukça şaşırtıcıydı; biz siyasal okuluna girdiğimizde hangi devletlerde görev yapacağımız belirlenir ve ona göre eğitim alırız!..

Konumuzu dağıtmadan biz yine son olaylara dönelim; Başbakan’ın bu kararı AP ve DYP tarafından olumlu karşılandı ise de CHP cumhurbaşkanın yeni seçilecek meclis tarafından seçilmesinin doğru olacağını ileri sürdü.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı bir bakıma Türkiye’nin iç siyasetinin önünü açmıştır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bir bakıma Başbakan’ın dayatmasıdır. Bununla Başbakan, benim adamım seçilmedi siz ne yaparsanız yapın artık demek mi istiyor? Bilemeyiz.

Öte yanda siyasi ortamın gerilmesinde büyük payı olan TBMM Başkanı Bülent Arınç yaptığı basın toplantısında kendisine sorulan,” cumhurbaşkanı seçilmezse siz vekâlet edecek misiniz?” sorusuna “Cumhurbaşkanı’nın görevi 16 Mayıs’ta bitiyor.” Diye yanıt verdi. Bu sözü ile yeni cumhurbaşkanı seçilmezse ben vekâlet edeceğim demek istiyordu. Oysa yeni cumhurbaşkanı seçilinceye kadar eskisinin vekâlet etmesinin Anayasa hükmü olduğunu söylemekten nedense kaçınıyordu. Bu da bir bakıma siyaseti germek değil midir?

Genel Kurmay’ın 27 Nisan bildirisi, öyle kolayca geçiştirilmemelidir. Bu bildirinin her satırı ince ince okunup altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin tarihi kararı ile bir bakıma Türkiye’nin siyasal bunalımı aşılmıştır. Bundan böyle çoğunluk bizde istediğimizi seçeriz düşüncesini de silip atmıştır. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Cumhurbaşkanı bir partinin değil, tüm Türkiye’yi kucaklayacak Türkiye’nin cumhurbaşkanıdır. Bunu anlamak istemeyenlere, toplumun reaksiyonu ile çarpıcı bir yanıt verilmiştir. Sanırım cumhurbaşkanı konusunda en güzel tanımlamalardan birisi de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi;

“Cumhurbaşkanının her türlü şaibeden uzak, temiz bir maziye sahip olması, milli ve manevi değerlere, Cumhuriyetin temel ilkelerine, üniter devlet yapısı, milli birlik ve ülke bütünlüğüne saygılı bir siyasi anlayışın temsilcisi olması vazgeçilmez bir şarttır”

Bu olayların ardından yapılacak seçimde belki de AKP mağduru oynayacak, böyle yaparak da oy isteyecektir.

Miting meydanlarını dolduran seçmenler sözde değil özde bu işe katılmışlardır. Siyasi partilerimiz de bu tepkiyi dikkate almalıdır. Ağır aksak yürüyen demokrasimizin kesintiye uğramadan, cumhuriyetin temel değerlerini göz önünde bulundurarak, siyası partilerin ortak girişimlerde bulunmaları şart olmuştur.


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 3 Mayıs 2007 Perşembe 18:39:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
K. Mükremin BARUT IP: 85.99.75.xxx Tarih : 8.05.2007 09:25:21
OUYUN İÇİNDE OYUN. KENT HABER OKUYUCULARI BU BİRLEŞME OLMAYACAKTIR. DARUL CHP'DE YAŞ ORTALAMISI 75. O MEVKİLERDE KURNAZLIKLARI SAYESİNDE OTURMAKTA OLAN BARONLAR BİZ OLMAZSAK ŞERİAT GELİR KORKUSUNDAN NEMALANMAKTADIRLAR. AYNI MUHTEREMLER BU BİRLEŞMEYİ GERÇEKLEŞTİRMEMEK İÇİN ELLERİNDEN GELEN HER TÜRLÜ OYUNU YAPACAKLARDIR.. CHP BU ÇALIŞMALARLA ; DEMOKRATLARIN, LAİKLERİN, AYDINLARIN, SOLCULARIN NABZINI YUMŞATMAK İÇİN ŞOV YAPIYOR KORKMA BUNLAR YOK OLUP GİDİNCE ÜLKE BATMAZ. HATIRLARSANIZ CHP YİNE BU TÜR ŞIMARIKLIKLAR YÜZÜNDEN PARLEMENTO DIŞINDA KALMIŞTI. YANİ TÜRK HALKI KENDİLERİNİ CEZALANDIRMIŞTI. NE OLDU ÜLKE YIKILDI MI ? AKSİNE MEYDANLARI DOLDURAN KİTLELERİN CHP VE ONU YÖNETEN BARONLARA ÇOK İYİ BİR DERS VERMESİ GEREKİR. VE GÖRECEKSİNİZ BİRLEŞMEYİ SABOTE EDEN CHP OLMASINA RAĞMEN PUNDUNA GETİRİP ŞUÇU DSP'YE YIKACAKTIR. AMAÇLARI ÖNLERİNDEKİ SON SOSYAL DEMOKRAT ENGELİ (RAKİBİ) YOK ETMEK. LÜTFEN AKLI SELİM OLUN. OYLAR ZİYAN OLMASIN DİYE CHP'YE OY VERENLER KENDİNİZE ŞUNU SORUN "CHP BU SÜTATİKOCU YAPISIYLA NE YAPABİLİR. İKTİDAR DİYE BİR HEDEFİ ASLA OLMAYAN, VE İKTİDAR İDEALİ HİÇBİR KADEMESİNDE GÖRÜŞÜLMEYEN BİR PARTİ SİZİN İÇİN NE YAPABİLİR. DÜNYADA SOSYAL DEMOKRATLARIN TEK AMACI SINIFLAR ARASI UÇURUMU EMEKÇİLER LEHİNE DENGELEMEKTİR. BU SAYEDE HALKIMIZ DİLENCİ OLMAKTAN ÇIKACAKTIR. SİZ BİR KEZ BAYKALIN AĞZINDAN "BİZ GELİRSEK EMEK-SERMAYE ÇELİŞKİSİNİ EMEKÇİLER LEHİNE ÇÖZERİZ" LAFINI DUYDUNUZ MU ? TÜSİAD’IN DÜMEN SUYUNA GİDİYOR. AMA HENÜZ BİR FAYDASINI DA GÖRMÜŞ DEĞİL. BU BİRLEŞME OLMAYACAKTIR. NEREDEN Mİ BİLİYORUM ? ÇÜNKÜ BEN BİR CHP'LİYİM. YANİ İÇERİDEN BİRİYİM. CHP’YE MUHALEFETTE KALACAK KADAR BİR OY TUTARI YETER. BUNCA MİTİNG VE BU MİTNGLERDE DİLE GETİRİLEN ÖZLEMLERDEN SONRA BAYKALIN “ HAYDE BENİM YİĞİT HALKIM EL ELE VERLİM DE İKTİDARI ALALIM ARTIK” DEMESİ GEREKMEZ MİYDİ ? BEN OLSAM DERDİM. DEMEDİĞİNE GÖRE TAYYİBİN “BUNLAR BİNDİRİLMİŞ KITALAR” FİKRİNE KENDİSİ DE İNANIYOR. YANİ ALANLARDAKİ İNSANLARLA BİR SONUÇ ALACAĞINA GÜVENİ YOK. CHP ve DSP BİRLEŞMESİ OLMAZ İSE SİZDEN RİCAM SOSYAL DEMOKRASİDEN ÇOK SÜTATÜKONUN PARTİSİ DURUMUNDA OLAN BU GÜNKİ CHP’YE BİR DERS VERİN. BELKİ O ZAMAN İHTİYARLAR KÖŞELERİNE ÇEKİLİR VE CHP ATATÜRK’ÜN DEVRİMCİ, YURTSEVER VE ANTİEMPERYALİST PARTİSİNE DÖNÜŞÜR. K. Mükremin BARUT 08 Mayıs 2007