30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Türkiye'de Müslümanlar Eziyet mi Çekiyor?


Türkiye’de Müslümanların eziyet çekip çekmediği konusunda bir soru sormak, eskilerin deyişi ile abesle iştigalden başka bir şey değildir.

Böylesine yersiz soruyu soracak biri çıkarsa söylenecek söz, yanıt da olamaz. Kuşkusuz, durup dururken neden bu yazıyı yazıyorsun diye içinizden soracaklar olacaktır. Olaylar böylesine gelişmeseydi bu soruyu sormak, aklımın ucundan bile geçmezdi…

Bunu ben sormadım. Böyle bir konuyu da ortaya ben atmadım...

Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu’nda Türkiye’de yaşayan dini azınlıklar hakları ile ilgili kendisine sorulan soruya; “Türkiye’de sadece azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorun yaşıyor. Müslüman çoğunluğun inançlarına baskı yapılıyor” diyerek, bir bakıma mensubu olduğu devleti Avrupa’ya şikâyet etme konumuna düşüverdi.

Gerçekte şaşılacak, söylenmemesi gereken, talihsiz bir söz!..

Dışişleri eski Bakanlarından Şükrü Sina Gürel, İlter Türkmen ve Murat Karayalçın bu söze tepkili yanıtlar verdiler. Hepsinin birleştiği ortak nokta vahim ve söylenmemesi gereken bir söz... Şimdiye kadar gelmiş geçmiş Dışişleri Bakanları, haksız olsak bile Türkiye’nin konumunu, onurunu uluslararası düzeyde korumayı bilmişlerdir.

Dini konular gündeme gelince, her vesile ile yorum yapmaktan kaçınmayan Diyanet İşleri Başkanı ise, bu konuda önce sessiz kalmış, sonra da “dini konuların siyasi tartışmalara basamak yapılmasını tasvip etmiyoruz” demekle yetinmiştir.

Çocukluk yıllarımdan anımsadığım bir örneği defalarca sütunumda yinelemişimdir. Sırası gelmişken bir kez daha yazmakta yarar görüyorum; mahallemizde Karadenizli bir bakkal vardı. Yanlış bir söz söyleyene şöyle derdi; “Boğazımızda dokuz boğum var. Bir söz söylerken onu bu boğumlara takın ve sonra ağzınızdan çıkarın”!..

İnsanoğlu garip yaratıktır; bazen düşünmeden, sözün nereye varacağını bilmeden konuşur. Sanırım bu kez de öyle olmuştur. Ancak söyleyen, Türkiye’nin kaderinde söz sahibi bir kişi ise o zaman iş değişir.

Söylenen söz Türkiye gerçeği ile bağdaşmamaktadır. Doğru değildir.

Ali Babacan, belki de kendi ülkesini yabancılara şikâyet eden ilk siyasetçi olarak rekorlar kitabına girecektir.

Bugün Türkiye’de yaşayan Müslümanlar ile Gayrimüslimler dini özgürlüklerine sahiptir.

Bu ülkede namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât ve fitre vermek yasak değil...

Olamaz da...

Toplu halde dua etmek, mevlit okutmak da yasak değil...

Sünnet düğünü yapmak da yasak değil... Sünnet olacak çocukların konvoylar halinde caddelerde, sokaklarda dolaştırılması, sünnet elbisesi giymeleri de yasak değil…

Türbeleri ziyaret de yasak değil...

Kadir Geceleri ve kandillerde camilere giderek dua etmek, şefaat dilemek de yasak değil...

Müslüman cenazelerinde her türlü dini vecizenin yerine getirilmesi de yasak değil...

Kuran kursları, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri de yasak değil... İsteyenlerin çocuklarını bu okullara veya kurslara göndermeleri de engellenmiyor. Ne garip rastlantı ki, dindar olduklarını ileri sürenler çocuklarını yabancı ülkelerde okutuyor, dini eğitimin ağırlıklı olduğu okullarda okutmuyorlar...

Minarelerden Türkçe yerine, Arapça ezan okunmuyor mu?

Türkiye’nin hemen her tarafında mimari özelliklerinden tamamen uzaklaşmış cami ve mescitler yapılmıyor mu? Yıllar öncesi bir Arap diplomat ile sohbet ederken bana; “Sizde bütün Arap ülkelerindekilerden daha çok cami var” demişti. Aslında bu sözü biraz da şaşkınlık ifadesiyle söylemişti.

Devletin üst kademelerinde yer alan pek çok zevat, tesettürlü, türbanlı eşleriyle birlikte Türkiye’yi temsil etmiyorlar mı? Çoğu zaman diğer Müslüman ülkelerin eşleriyle yan yana geldiklerinde hangisinin Türk hangisinin yabancı olduğu konusunda insanlar şaşırmıyorlar mı?

Çok değil daha birkaç gün öncesi Nahçivan’a giden heyetteki hanımları, Aliev’in eşi Mihriban Aliyev şık giyimiyle karşılamıştı. Kuşkusuz o resmi gazetelerde görmüş, aradaki farkı gözlemlemişsinizdir.

Katar Emiri El-Tani’nin eşi Sheikha Mozah da bir süre önce alışveriş yapmak amacıyla İstanbul’a gelmişti.... Katar’ın fırst leydisinin modern görüntüsünü merak ediyorsanız? Onu da basında görebilirsiniz...

O halde Müslümanlara baskı nerede var? Aydın Müslümanlar dini özgürlükleri ile sorunlar mı yaşıyor?

Gayrimüslimlere gelince;

Hıristiyanların Büyük Perhizden sonraki Büyük ve Küçük Paskalya günleri, Pentikost günü ve Pazar Ayini...

Yahudilerin Sebt günü, Fısıh Bayrami, Purim Bayramı, Roş Aşana (Yeni Yıl) Bayramı, Büyük Kefaret Bayramı, Yom Kippur, Hanukka Bayramı, Purin Bayramı, Passah Bayramı...

Gayrimüslimler bu bayramlarını kutlarken, kiliselerinin çanları çalarken bir sorun yaşıyorlar mı?

Bakanın ve ona arka çıkanların, ondan yana olanların şikâyet ettiği konular başka olmalı...

Kamu kuruluşlarında, okullarda delinmeye çalışılmasına rağmen türban yasağı sürüyor. Bu konuda başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden de bir türlü istedikleri yanıtı alamıyorlar. Anayasa Mahkemesi de üniversitelerde türbanı serbest bırakacak Anayasa değişikliğini iptal etti. Bunun dışında bir kararın çıkması da zaten normal olmazdı.

Konu dönüp dolaşıp yine yarım metre bez parçasına, yani türbana geliyor. Bugün laiklik anlayışına karşı bir simge olduğu kabul edilen türban, AKP’nin kapatılmasına kadar gelip dayandı.

Hâlâ bazı gerçekleri görmek istemeyenler bu ülkede yaşıyor.

Türkiye Cumhuriyeti din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, buna ödün vermeyen çağdaş insanlar ülkesidir. Türkiye’nin aydın insanı, Suudi Arabistan veya diğer Arap ülkeleri gibi şeriat hükümlerine göre yönetilmek istemiyor. Bununla beraber Türkiye’de laiklik ön plana alınmış, halkının inancı hiçbir zaman zedelenmemiştir.

Pes yahu, vallahi billahi de pes...

Aydın Türkiye’de işler ulema denilen din adamlarına sorulmuyor. Acaba öyle mi olması isteniyor? Bilemeyiz.

Çağdaş Medeni Kanun’un yerini Şeriat veya İslam Hukuku mu konulmak isteniyor? Onu da bilemeyiz.

Bilinen bir gerçek, küçük yaşlardan itibaren kafaları din adına hurafelerle doldurulmuş kişilerin bir türlü laik rejime ayak uyduramadıklarıdır.

Sırası gelmişken sormak gerekir; Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan “Tekke ve Zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve ilgasına dair” 677 sayılı yasa halen yürürlükte olmasına rağmen illegal olarak açılmış dergâhlar, tekkeler faaliyetlerini sürdürüyor ve bunlar din adına insanları hurafeler ve yalan yanlış bilgilerle kafalarını karıştırıyor. Seçim zamanlarında da din siyasetinin alasını yapıyor.

Buna ne demeli? Bilemem....


erdem@kenthaber.com

 

Yayın Tarihi : 7 Haziran 2008 Cumartesi 12:50:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
abdullah yıldırım IP: 88.229.141.xxx Tarih : 9.06.2008 10:02:43

evet abiciğim türkiyede müslüman olan bizler eziyet çekiyoruz.hemde ne eziyetler..ne eziyetler...hele hele şu 6 yıldır neler çektik. neler çektiriyorlar.ben bunlara soruyorum,bir siyasi parti düşünün ki seçim meydanlarında çıksın şöyle desin ; ey millet biz iktidar olunca anayasanın değiştirilemez ilkelerini teker ,teker değiştireceğiz.devletin bütün kurumları ile sürekli tartışma çıkaracağız,devletin bugüne kadar olan kazanımlarını tek,tek satacağız,avrupa önünde ulus olarak hepinizin ram olmasını sağlayacağız deseniz acaba bu millet sizi nasıl değerlendirir birkez düşünün.şimdi bizim toptan çıkmış anayasanın yükünü hafifletmek düşüncesi ile senatodan bahsediyor sanki yeni keşfetmiş gibi.yahu bu millet 550 kişinin yükünü taşıyamıyor sizlerin lüks yaşamınıza para yetiştiremiyor.yeni bir yük getirmeye kalkıyorsunuz. illaki yargı sizin için bir ayak bağı oluyorsa savsata çözüm aramaktansa onun kolayı var.kaldırı verin bu kurumları olsun bitsin.hem siz rahat edersiniz hemde ekonomi birazcık rahatlar.yük hafifler.sonra bu kurumlara aktarılan paracıklarıda mecliste neyi kabul ettiğini,neyi reddetiğini bilmeden indir ,kaldır işi yaparak yorulan değerli,vefakar vede cefakar üyelerinize aktarırsınız onların gelirlerine bir nebze katkıda bulunup aynı zamandada kaynak yaratmış olursunuz diyede düşünüyorum. tabi bu benim acizane bir düşüncem.diyeceksiniz ki bu yorumun konu ile ne alakası var.neyin ,neyle alakası yokki.yapılan icraatlara bakıyorsun kimsenin anayasaile,yargı ile laiklik ile bir derdi yokken bizi yönetenlere bir haller oluyor.herşeyde din istismarı bırakın kardeşim kimsenin böyle bir sıkıntısı yok.sıkıntı sizde.yapamadığınız asli görevlerinizi dini inançlarımızı kullanarak örtmeye çalışmayın. bu ülkenin gençlerine iş ,bu ülkenin ekonomik rezaletine çözüm,emeklisine daha iyi bir yaşam standardı,kadınına ,kızına ,çocuklarına,daha iyi gelecek köylüsüne daha iyi kazanç için çalışılmalıdır.milletinde isteği budur.hükümetlerinde esas yapması gereken işler bunlardır. saygılarımla.


hüseyinakkaya IP: 85.105.247.xxx Tarih : 7.06.2008 16:18:51

senin haberin yok ğaliba  ben sana anlatayım dinle dinle bunlar akp li bakan demi ali babacan yani abd 'li allah anayasa mahkemesi olmasa bunlar ülkeyi satar akp sana sorarım  din partisii kürt partisimi yoksa abd partisimi hanğisi dicenki olum hepsi bi söz var at erkeğin altında oynar bunlar hepsinin altında oynuyo demi neyse  unutulan bu sözü evlat derki ğün daima bulutta kalmaz helbet bi sahibi vardır


Gökhan IP: 85.103.138.xxx Tarih : 8.06.2008 13:38:36

Kabahat bu talihsiz açıklamaları yapanda değil bu kişileri meclise sokanlarda.İki çuval kömürle,beş paket makarna ile kandılıp oy verenin seçeceği kişiden ne beklenir ki? Çok partili sistem ve demokrasi (ki bu bir çoğunluk oligarşisidir) tutmamıştır ve tutmaz.Bulutlardan inilmelidir.