Bayram sonrası basınımızın büyük bölümü Başbakan’ın ABD’deki temaslarına, Genelkurmay Başkanımızın siyasileri üstü kapalı eleştirmesine ve Münevver cinayetine odaklandı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü olan UNESCO başkanlığını kaçırması onların arasında kaynayıp gitti.
Türkiye’nin UNESCO başkanlığını kaçırması basiretsiz politikanın tipik bir örneğidir. Türkiye’nin uluslararası arenadaki yenilgisinden önce UNESCO’nun ne olduğunu açıklamanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (United Nations Educational, Scientific and Culturel Organization), kısa adıyla UNESCO bilimsel bir uzmanlık kuruluşudur. Ülkelerin eğitimini, bilimini ve kültürel alandaki işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla II. Dünya Savaşından sonra 1946 yılında kurulmuştur. Kısacası savaş sonrasında ülkelerin etkinliklerini, çalışmalarını ayrı ayrı kolaylaştırmayı amaçlamıştır.
UNESCO’nun dört yılda bir yenilenen başkanlık seçimlerinde görevin dönüşümlü olarak coğrafi ve kültürel devletlere verilmesi gibi bir gelenek vardı. Bu yılkı seçimlerde sıra Müslüman ülkelere gelmişti.
Türkiye başkanlık seçimlerine kimi aday gösterecekti?
ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin çoğu gerçek sanatçı, iyi niyet elçisi ve yazar Zülfü Livaneli’nin bu görev için en iyi aday olması görüşünde birleşmişlerdi. Zülfü Livaneli aynı zamanda 1996 yılından bu yana UNESCO’nun iyi niyet elçisi olarak tanınmış, UNESCO Genel Direktör Danışmanlığını yapan, Türk-Yunan gerginliğini kültürel alanda sona erdirmiş, düzmece değil gerçek bir sanatçıydı. ABD Kongresi Dışişleri Komitesi, Livaneli’ye sonra da Türkiye Cumhuriyet Dışişleri Bakanlığına aday olması durumunda onu destekleyeceklerini bildirdiler. Ardından da Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin de aynı görüşte olduğunu belirttiler. Ne gariptir ki, Türkiye Dışişleri Bakanlığı dünyaya kendisini her alanda kabul ettirmiş Zülfü Livaneli’yi aday göstermedi…
Ortada bir gariplik vardı. Zülfü Livaneli’nin aday gösterilmeyişi onun kişiliği, görüşlerindeki hükümete ters düşen ayrıcalıkları mıydı?
Meğer Türk hükümeti çok daha önceden Araplara, daha doğrusu Mısır’ın eski Kültür Bakanı Faruk Hüsnü’yü destekleme konusunda söz vermiş!... Gerçek verilen söz mü yoksa her fırsatta öne çıkarılan Arap yakınlaşması veya Arap hayranlığı mı? Bu kararı alanlara sormak gerekir; uluslararası siyasi arenada Araplar ne zaman Türkiye’nin yanında tavır aldılar? Müslüman ülkelerden bazılara her zaman Atatürk Cumhuriyetini örnek almak istemiş, bazıları da bizim aleyhimizde ellerinden geleni tarih boyunca ardına koymamışlardır.
Böyle olunca da Livaneli aday gösterilmedi.
Zülfü Livaneli ve Faruk Hüsnü…
Elinizi vicdanınıza koyun siz hangisini dünya hangisini tanır?
Birleşmiş Milletler UNESCO Başkanlığı için hangisi daha uygun?
Mısır eski Kültür Bakanı Faruk Hüsnü’ye diğer ülkelerin çoğu sıcak bakmıyordu. Bunun nedenlerinden birisi de bakanlığı sırasında sarf ettiği bir sözün büyük payı olmuştur;
“Mısır kütüphanelerinde bir İsrail kitabı bulursam kendi ellerimle yakarım, İsrail kültürü insanlık dışıdır…”
Tarihe baktığımızda bu sözün Araplar için yeni bir şey olmadığını da görürüz. Antik Çağların en ünlü kütüphanesi olan İskenderiye kütüphanesini İ.Ö III. Yüzyılda Ptolemaisler kurmuştu. Kütüphanede Yunan, Akdeniz, Ortadoğu ve Hindistan’daki eserler ve Yunanca çevrileri bulunuyordu. Kütüphanenin 120 ciltten oluşan bir de katalogu vardı. Bu kütüphanenin Amr İbnül-As tarafından yakıldığı iddia edilmiştir.
Faruk Hüsnü’nün bu sözlerine başta ABD, Almanya ve diğer Avrupa Birliği üyelerinden çeşitli kurum ve kuruluşlardan sert tepkiler gelmişti. Birçok Yahudi kuruluşu Mısırlı Bakana karşı bir kampanya başlatmışlardı. Bakanın sonradan özür dilemesi bile yeterli olmamıştı. Bu yüzden de batılılar Livaneli’nin adaylığında birleşmişlerdi.
Ne var ki Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgüt üyeleri UNESCO’nun başına ilk kez bir Arabı getirebilmek için lobiler yapmaya başladı. Türkiye de buna katılmış olacak ki, Faruk Hüsnü’yü destekleyeceğine kapalı kapılar ardında söz vermiş!..
Meğer diplomatik geleneğe uyulmuş!..
Meğer uluslararası çıkarlarımız savunulmuş!..
Türkiye, seçilmesi olası kendi adayını değil Mısırlıyı destekledi ama seçtiremedi!..
UNESCO’da yapılan başkanlık seçimlerinde, karşısında Livaneli olsaydı, hiç şansı bulunmayan Bulgaristan eski Dışişleri Bakanı İrina Bokova kazandı.
Türkiye olmayacak duaya bir kez daha amin demiş, kazanamayacağı bilinen Mısır eski Bakanını, verdiği söz uğruna desteklemiş ve yenilmişti!..Baştan kazanacağı saygın bir başkanlığı elinden kaçırması bir yana Bulgaristan’a adeta hediye etmiştir. Türkiye’nin “Kitap yakarım” diyen bir adayı desteklemesi de kültürel bir ayıbımız olarak tarih sayfalarına girecektir. Sanırım uluslararası arenada kendi adayı yerine başkasının adayını desteklemekle Türkiye bir ilke de imza atmıştır.
erdemyucel2002@hotmail.com
Eğer zülfü LİVANELİ, AKP yandaşı bir kişilik olsaydı hemen aday gösterip desteklerlerdi. Onlar için TÜRKİYE'nin geleceği önemli değil. Yazık ,hemde çok.... saygılar.
Sevgili üstat, ülkemizin dış politikası tam bir basiretsizlik örneği. Gösterilecek aday Zülfi Livaneli olmaz da başkası olur. Ama Türkiye bir aday gösteremeyecek kadar aciz bir ülke mi? Kaldı ki, Zülfi Livaneli UNESCO Eski Gn. Sek. İspanyol Feredico Mayor ile sıkı fıkı olan bir kültür adamı. Son dönemdeki siyasi söylemlerine katılmamakla birlikte kendisinin adaylığı çok iyi olabilirdi? Ama bazıları yönünü Arap ülkelerine döndürdüğü için verilen söz nedeniyle Mısır adayını desteklemiş. Bu ülkemiz için kaçırılmış bir fırsat, hatta bir skandaldır!
Hocam Allah gönlüne göre versin"Türk diplomatlarinin görmedigini ABD ve Bati ülkeleri görmüs ve Türk hükümetini uyardigi halde duymamazliktan gelip Misirli olan ABD ve batili ülkelerin istemedigi Faruk Hüsnü,yü desteklemesi Diplomatlarimiz Türkiye,yi kücük düsürmüstür.
Buda gösteryorki gercekten Araplara karsi Hükümetimiz sempati duymaktadir.Yaliniz biz böyle sempati duyarken Müslüman Arap ülkelerinde bir anket yapilsa acaba kim Türkiye,yi destekleyip veya yaninda yer alir.Müslüman Arap devletlerine kalsa ilk hancerliyecekleri ülke Türkiye olacagina inanmaktayim.
UNESCO bir kültür abidesidir,Bu kültürede yillardir hizmet vermis ve Laik Türk demokrati olan Sanatci yazar Sayin Zülfü Livaneli Demokrat oldugu icin Hükümetimiz tarafindan kabul görmeyip misirli olan Faruk Hüsnüyü desteklemeleri utanc verici bir seydir.
Simdi daha iyi anlasiliyor okul haclari neden bu kadar yüksek oldugunu,Anlasiliyorki, Halk cocuklarini okutmasin okurlarsa bize bas kaldirirlar korkusu vardir.Bize kitap okumak yerine kitap yakan insanlar lazimmis meyer.Okul yerine cocugunu imam,li olsun diye imam hatiplere gönder diye.Istekleri üzerine varsin Türk Halki (Egitimden, Bilimden,Kültürden mahrum kalsin.Ne farkeder,ki onlar icin.
Iste buna derler dereyi görmeden pacalari sivamak.Yani daha önceden almis olduklari bir istihbarat varmis gibi geldi bana.Veyahutta giyabinda olsa dahi Sayin Zülfü Livaneliyi AKP li yapip secerlerdi.Dost aci söyler derler,Ne yazik,ki ögledir ama itibar görür.mü görmez,mi hersey ortadadir saygilarimla.
Bu yazıyı kaç kişi okuyacak? Bu kafadaki insanlar bu ülkede toplumsal anlaşama sağlayamaz.
arap hayranlığı olabilir de sizin bu arap düşmanlığınız neden? tarihde yapılan hatalar ilel ebet sürecek diye düz bir mantık yok. hocam çıkarın artık şu at gözlüğünüzü. komşularla iyi geçinme yolları hakkında kafa yorsanız biraz.