22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Türkiye'ye Oy Vermem

 

Avrupa Birliği’nde söz sahibi bir devlet adamı olsam;  AB’ye girme uğraşı veren Türkiye’ye kesinlikle oy vermem. Başbakan R.Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül başta olmak üzere tüm AKP hükümetinin iyi niyetli çalışmalarına, Türkiye’yi çağdaş düzeye ulaştırmak için çıkardıkları yasalara rağmen, ne yazık ki son Kurban Bayramı bizleri bu yolda sınıfta bıraktı. Dünyanın tüm televizyon kanalları ile basını, toplumun büyük çoğunluğunun aydınlanma felsefesinden, akıl ve bilimin ışığından geçemediğini bir kez daha gösterdi. Dini inanış ile insanca davranışlar başka başka kavramlardır. Türkiye’de hiç kimse diğerinin inançlarına karışmıyorsa da, ben yaptım, kurbanımı istediğim gibi kestim demekle bu iş olmuyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, AB ile uyum içerisinde olabilmek amacıyla diğer yasalar gibi Hayvan Hakları Yasası’nı çıkardı. Çıkardı ama uygulayamadıktan sonra göstermelik yasa neye yaradı? Batı dünyası bunu yuttu mu? Buna yanıt verebilmek için yazılı ve görsel basınımızı izlemek, bazı köşe yazarlarımızı okumak yeter de artar bile...

AB ülkelerine gönderilen ve belediyelerin gözetim ve yönetimine bırakılan geneldeler, kurban kesimine bazı zorunluluklar getirmiştir:

“Kesim yerleri; su, elektrik, kanalizasyon veya fosseptik çukuru olan yerler olacaktır.
Kesim yeri; beton veya buna benzer sert zemin olacak, kanın toprağa dağılması önlenecektir.
Yıkama suları mutlaka kanalizasyona veya fosseptiğe verilecek, kesinlikle çevreye
bırakılmayacaktır.
Kesim sonrası kesim yeri dezenfekte edilecektir.
Kurban kesimi için yeterli sayıda veteriner hekim, ehliyetli kasap ve yardımcı personel iş
elbisesi giymiş halde görevlendirilecektir.
Kesimden çıkan işkembe ve hayvan atıkları sızdırmaz ve yırtılmaz siyah torbalara konulacak,
ağızları iyice kapatılıp, bağlanacak ve belediyenin belirlediği yerlere kısa sürede
bırakılacaktır.
Deriler gelişigüzel atılmayacak, tuzlanacak ve kullanıma hazır konuma getirilecektir.
Kurban kesimi ve satış yerlerinde belediyeler yeterli araç ve konteynır bulunduracaktır.
Toplu kurban kesim yerlerinde veya kendi özel mülkünde, bahçesinde kurban kesimi yapıp
Çevreyi kirletenlere veya kaçak olarak halka açık yerlerde kesim yapanlara yasaların
Öngördüğü işlemler uygulanacaktır”.

İslâm ülkelerinin dini vecibelerinin başında gelen kurban kesimine AB karışmıyor, yalnızca sağlık koşullarına uyulmasını, hayvanlara eziyet edilmemesini öngörüyor. Kısacası kurbanınızı kesin ama, insanca kesin deniyor. Oysa bayram boyunca kurban kesim sahnelerini, kandan kıpkırmızı denize akan derelerimizi, su birikintilerini, etrafa saçılmış kurban atıklarını hayretle, ibretle, öfkeyle hep birlikte izledik. Örnek mi? Öylesine çok ki...
Kayseri’de kesim sırasında kaçan boğa, yakalanamayınca alnına bıçak saplanarak durduruldu. Yine Kayseri’de kaçan bir başka boğanın iki arka ayağı, yaratıklarca (insan demeye dilim varmıyor) kesildikten sonra kurban edildi. Bir başka yerde kurbanlık boğa bir aracın arkasına bağlanarak yerlerde sürüklene sürüklene kesim yerine götürüldü. Bütün bunlar yazılı ve görsel basında uzun uzun yer aldı.

Bu tür insanlık dışı uygulamalar Türkiye’nin bir çok yerinde bayram süresi boyunca birbirini izledi. Yasaları İzmir Çiğli Belediyesi dışında diğer belediyeler uygulamadı, olup bitenleri görmezlikten geldi. İstanbul’da 107, Samsun!da 11, Mersin’de 7, Ordu’da 6, Adana ve Gaziantep’te de 2 kişi hakkında tutanak düzenlendi. İstanbul Büyükşehir Zabıta Müdürü ise ceza kesme yetkilerinin olmadığını, kurban kesimine yönelik ceza makbuzlarının bulunmadığını, cezayı mülki amirliklerin kesmesi gerektiğini belirten anlamsız sözler sıralamakla yetindi... Öte yanda bu tür insanlık dışı kurban kesimlerinin yoğunlaştığı Kayseri’de vali “Emrediyorum o kasabı bulun” demecini verdi ama kasap uzun süre bulunamadı. Yıllar öncesi Kayseri’de kısa bir süre de olsa görev yapmıştım. Kayseri’de yerleşim alanları öylesine büyük değildir; herkes herkesi tanır. İstenildiğinde kasap denilen canavar şıp diye bulunurdu. Basın olayın üzerine gidince kasap bulundu 75 YTL ceza ile yakayı sıyırdı.

Çocukların önünde kurban kesilmesinin hoş olmadığını dile getiren Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Müslüman’ın görevini, merhamet ve şefkat duygularına uygun gerçekleştirmesini, bayram öncesi dilemişti. Ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu; “Yaratılana şefkat ve merhamet, temizlik, insana saygı, Müslüman’ın temel hassasiyetidir. Kesim esnasında sergilenen bilinçsiz ve sağlıksız davranışlara karşı kamuoyunda gösterilen tepkileri olumsuz olarak eleştiriyor, kurban ibadetini yerine getirenlerin temizlik, insana saygı, çevre bilinci ve bütün canlılara şefkat ve merhamet yönüyle daha da duyarlı olmaları gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum” demiştir.

Kim anlar, kim dinler...

Eline bıçağı geçiren sokağa çıkıp hayvan kovaladı, yakaladığında da bıçağını rasgele salladı... Kurban öncesi söylenen bütün güzel sözler lafta kaldı. Otoyol kenarlarında kanlı manzaralar, hijyenik kurallar hiçe sayıldı, kurbanlıkların gözleri ayakları bağlanmadı, kör bıçakla kesilemeyen, kaçmaya çalışan hayvanlar, dozerin kepçesinde asılıp yüzülenler, bir aracın arkasına bağlanıp sürüklenenler... Kuşkusuz bu arada Şanlıurfa’da dört saatte 35 koyun ve 4 inek kesen tek kollu kasap her halde rekorlar kitabına girmeyi çoktan hak etmiştir.

Kesmek, kan akıtmak, boğazlamak ve hayvanlara eziyet etmenin Müslümanlıkla ilgisi açıkça tartışılmalıdır. Ne yazık ki, bu işkenceyi yapan insanlıktan uzak ilkel kişiler sevap işlediklerini sanıyorlar. Bütün bunlar yukarıda da belirttiğim gibi dünya televizyonlarında yer aldı. Karadeniz’de bizim adetimizdir diye havaya kurşun sıkanlar, otoyolları trafik kurallarına göre kullanmaktan aciz olanlar, Güneydoğu ve Doğudaki töre cinayetleri, bakire çıkmayan gelinin saçlarını kesip baba evine gönderenler, sokak ortasında insanların bıçaklanması, mahkeme koridorlarında tarafların birbirine girerek yumrukla adalet aramaları toplumun diğer çirkin örnekleridir.

Top yekûn eğitim seferberliğine girmezsek, camilere bağnazlıktan uzak, aydın din adamları getirmezsek çözüm gerçekten çok zor. Bütün bunlar bir yana AB’ye girmek için batıdan oy istiyoruz; ben olsam Türkiye’de bu işler düzelmedikçe oy falan vermem.



erdemyucel2002@hotmail.com.

Yayın Tarihi : 29 Ocak 2005 Cumartesi 12:18:47
Güncelleme :8 Haziran 2005 Çarşamba 15:21:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
memaati IP: 78.173.164.xxx Tarih : 4.08.2008 10:27:24

selam ben türkiyeye oy veririm + akp yede oy veririm bu arada akp nin kapatılmamasına çok sevindim