1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Tutuklu Rektör Yücel Aşkın Olayının Düşündürdükleri


Türkiye’nin gündeminin sürekli değişiyor. Hiç olmaması, yaşanmaması gereken olaylar beklenmedik anlarda gelişiyor ve peş peşe birbirini izliyor. Basın bu tür olayları topluma yansıtırken bir yandan da rahatsızlıkları ortaya koyuyor. Son günlerin toplumsal olaylarının başında, gündeme oturan Van 100.Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın yolsuzluk nedeniyle tutuklanmasıdır. Bu olayın toplumsal ve hukuki yönden doğru olup olmadığı da tartışmaya açıktır.

Prof. Dr. Yücel Aşkın, Van 100.Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine tıbbi cihaz alımı üzerine ortaya atılan iddialar sonucu başlatılan soruşturma kapsamında tutuklandı.

Prof. Dr Yücel Aşkın kendi rektörlük döneminden önce yapılmış olan ihaleyle ilgili usulsüzlük iddialarına hedef olunca, 2002 yılı başında bir soruşturma başlatılmıştı. Aşkın’ın bu konuda YÖK’e bilgi vermesi üzerine Maliye Bakanlığı müfettişleri inceleme yapmış ve yapılan tahkikat sonucu rektöre yönelik bir suç bulamamıştı. Ancak Van Cumhuriyet Savcılığı’na Nisan 2005’de gönderilen bir ihbar mektubu üzerine savcılık yeni bir soruşturma başlatmıştı. Rektör Aşkın, Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ayşe Yüksel, Üniversite Genel Sekreteri Prof.Dr.Işık Tepe Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı hakkında çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, tehdit ve baskı ile ihaleye fesat karıştırmak, resmi evrakta sahtecilik suçlaması ile yeni bir soruşturma başlatılmıştır. Bunun ardından Rektörün Azerbaycan’da olduğu l4 Temmuz 2005’de lojmanında ve üniversitedeki odasında polis ve savcılık arama yapmıştı. Bu arada rektörün lojmanında tarihi eserlerin olduğu, ancak eski eserlerin yasaya göre müzeye kayıtlı oluğu görülünce bununla ilgili bir işlem Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’na göre yapılamamıştı. Bu arada.YÖK, Van Cumhuriyet Savcılığı’ndan soruşturma için kendilerinde izin alınmadığını resmi olarak savcılığa yazmışsa da savcılık ortada örgüt kurup haksız kazanç sağlandığını, bu bakımdan izne gerek olmadığını belirtmişti. Bunun üzerine savcılık topladığı belgeleri Van 4.Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş; Rektöre yönelik suçlamalardan yalnızca beşi için görevsizlik kararı vermişse de “çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, tehdit ve baskıyla ihaleye fesat karıştırmak suçlamasını dikkate almıştı. Rektör 14 Ekim’de tutuklanarak cezaevine konulmuştur.

Bunun ardından da siyasi kulislerde, basında kızılca kıyamet kopmuştur. Rektör tutuklanır mı? Bunun tartışmasına hukuku, Van’daki ortamı bilen bilmeyen hemen herkes karıştı.

Bu olayı sütunumuzda yeniden uzun uzadıya irdelemenin, yorumlamanın bir anlamı bence yok. Toplum, gazeteleri izleyen aydın kesim olayı tüm detayları ile zaten biliyor. Ancak bizleri şaşırtan, bu olaya hükümetin tarafsız kalmayıp taraf konumuna girmesi olmuştur.

Başbakan Tayyib Erdoğan’ın Kuveyt, Yemen ve İngiltere gezisinin ilk gününde basına söylediği sözlerde YÖK’ün tepkisini eleştirmesi; Rektör’e yapılanların doğru olduğu izlenimini vermektedir. Ardından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “ Rektörler de hesap verir. Kimseler kendisini bağımsız adacıklar gibi görmesin. Başbakanlar, bakanlar, ordu komutanları mahkemelerde hesap verirken, profesörler, rektörler hesap veremez diye bir şey söz konusu olamaz “ demektedir.

AKP Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın ortada hiçbir bağlantı yokken “Van’da tutuklanan Rektör Yücel Aşkın Ermeni kökenlidir” sözü, başta Ermeni Patriği Mesrob II olmak üzere, AB’ye girme çabası içerisinde olan toplumda hiç de hoş karşılanmadı. Kuşkusuz, Türkiye’nin AB’ye girmesi yönünde olumlu bakan Batıda da bu sözler yadırganmıştır. Ermeni Patriği Mesrob II’nin sözleri üzerinde durulmaya değer niteliktedir:

“Sayın Toprak’ın sözleri aşağılayıcı anlamda, Ermeni olmak suçmuş gibi veya kötü bir şeymiş gibi kullanılmıştır. Bu tür ırkçı söylemler çağdaş, çoğulcu demokratik ülkelerde kabul edilemez.”

Bizce de bu sözler bir siyasinin ağzından çıkması gereken ifadeler olmamalıydı. Dilin kemiği yok derler; bazen insanoğlu duygularına kapılır, anlamsız sözler sarf eder ve bunların sonucunu o anda düşünemez.Yalnız sayın milletvekiline bir noktayı hatırlatmak isterim; benim bir çok Yahudi ve Ermeni dostum var. Bunların hepsinin en az bizim kadar Milliyetçi Türk olduğunu bilirim.Üç beş kendini bilmez ile bir cemaatin bütünü karalanamaz. Hem herkes kendi aile şeceresini çıkarmış olsa kim bilir neler çıkar ortaya...

Sayın Dışişleri Bakanının dediği gibi rektörlerin de hesap vermesi doğaldır ve buna katılıyorum. Ancak iyi araştırılmalı ve yerinde karar alınmalıdır. Üniversiteler memleketimizin birer bilim yuvasıdır. Öğretim üyelerine gereken saygı ve sevgi gösterilmeli, ondan sonra da onlardan yetenekli, bilgili çağdaş öğrenciler yetiştirmesini beklemeliyiz.
Cumhuriyet tarihinde başbakanlar, bakanlar ve üst bürokratlarda hesap vermiştir ve vermektedir. Bundan daha ilerisi de olmuş, yakın tarihlerde asılan başbakan ve bakanları da bu memleket görmüştür. Bazı milletvekilleri de dokunulmazlıları kalktığında hapsedilmiştir. Ancak, burada üzerinde durulacak nokta gerçek suçun işlenip işlenmediğidir.

Tutuklanan Rektörün bir komploya kurban edildiğini düşünün, YÖK üyeleri Rektör Aşkın’a destek olmak üzere Van’a gitme kararı almış ve Van’a gitmişlerdir. Onların gidişi siyasi çevrelerde bir gösteri olarak yorumlanmış, bu arada kimler olduğu bilinmeyen! oradaki bazı kendini bilmezler tarafından da protesto ile karşılanmış, tekbirler yükselmiş ve YÖK Başkanı’nın otomobili yumruklanmıştı. Bunun yanı sıra YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç başta olmak üzere diğer rektörlerin cezaevi girişinde aranmaları hiç de bu siyasi ortamda hoş olmadı.

Bu olayın ardından alınan bazı kararların ve olayların konuyla ilgili olduğu da ortaya konulmuştur. Oysa bunlar bence bir rastlantıdan ibarettir. Örneğin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu yılki Cumhuriyet Bayramı Balosuna üniversite rektörlerini eşleri ile birlikte davet etmiştir. Bu davet bence çok gecikmiş bir karardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilim yuvası olan üniversitelerin rektörleri bu onurlu günde köşke davet edilmeliydiler. Geçmiş dönemlerde, özellikle Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığında şarkıcıların, türkücülerin, oyuncuların davet edilişine kimsenin sesi çıkmamıştı da üniversite rektörleri çağırılınca mı sorun oluyor? Türkiye’de dış dünyada isim yapmış daha pek çok akademisyen, yazar ve gerçek sanatçıya da bu onurlu davetin yapılmasının yerinde olacağı düşüncesindeyim. Bu kişilerin eşlerinin de çağdaş giysiler içerisinde olduklarını da söylemeden geçemeyeceğim.

Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr.Ömer Dinçer’in, Doç. Dr. Yahya Fidan ile birlikte yazdıkları bir kitabın intihal (Çalıntı) olduğunu saptayan YÖK Denetim Kurulu da adı geçenlerin üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılmalarını ve akademik unvanlarını kullanamayacakları kararını almasını da bu konu ile bağdaştıranlar oldu. Gerçekte intihal, hiç de hoş bir davranış değildir. Ne yazık ki, bunu yapan bazı öğretim üyeleri de vardır. Kimi su yüzüne çıkmış, kimi de arada kaynayıp gitmiştir.

Kuşkusuz, bir rektörün tutuklu yargılanması hoş değildir. Bir rektör kaçmayacağına göre yargılanması tutuksuz yapılabilir, bunca gürültü kıyamet de kopmazdı. Rektör her şeyden önce bir devlet memuru niteliğindedir. Bunun da bir yargılama kuralı vardır. Milletvekili dokunulmazlığı ortada dururken alınan tutuklama kararında bir yanlışlık olduğunu düşünenler bulunmaktadır. YÖK Rektörleri ve bazı öğretim üyeleri ortada bir haksızlığın olduğu kanısında olmasalar topyekün Van’a giderek suçlu denilen rektörü ziyaret etmez ve bu konuda bir tavır koymazlardı.

Bu arada bazı konuların aydınlatılmasında yarar vardır; bu ihbarı kimler yapmışlardır ve bu kişilerin geçmişte rektörle herhangi bir anlaşmazlığı olmuş mudur ?

Rektörün evinde veya üniversitedeki odasında yapılan araştırmada herhangi bir suç deliline rastlanmış mıdır?

Türkiye’nin en çok göç alan illerinden biri olan Van’da fakültelere mescitler kurulduğu, Rektörün bu mescitleri kapattığı söyleniyor. Bu doğru mudur? Van yerel basınının Rektör aleyhinde yazılar yazıldığı söyleniyor. Bu yazılar acaba neleri içeriyor?

Rektörün atandıktan sonra üniversitedeki tarikatlar ve onları destekleyenlerle mücadeleye girdiği basında yazıldı acaba bunlar doğru mu? Van’da böyle bir çekişme yaşandı mı?

Gerçekte bu soruların yanıtı verildiğinde Van’daki Rektör olayının nedeni de ortaya çıkacaktır. Öte yanda Rektör Yücel Aşkın, cezaevinde kendisini ziyaret eden bir gazeteciye “Bunların hiç birini hak etmedim. Moralim iyi, hiçbir suçum yok, vicdanım rahat” demiş.

Bu arada pek çok kişinin aklına takılan bir soru da, böyle bir olaydan sonra Türkiye acaba AB’ye nasıl girecektir?..


erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 27 Ekim 2005 Perşembe 20:01:26
Güncelleme :28 Ekim 2005 Cuma 00:56:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet yasar IP: 85.98.115.xxx Tarih : 29.10.2005 23:25:06
niye sabredip neticeyi görmekten korkulur çeteden yargılanan biri nasıl tutuksuz olur rektör torpili istiyorsanız ayrı vah vatandaşa inanıyorum ki hukuk bilginiz çok zayıf ,AB ye kirli rektörlerle değıl aklanmıslarla gireceğiz.Şahsen ben AB ye girmeyi değil standartlarında yasamayı istiyorum AB ye girme hedefi Ülkemizin ekonomisini ve dış siyasetini + etkiliyor olmasına rağmen

hüseyin IP: 85.101.74.xxx Tarih : 30.10.2005 15:06:56
bunlar hep hükümetin bir politikası saçma işlerle gündemi karıştırıp kendi açıklarını kapatmakdan başka bir şey değil

TAN ALKAN IP: 85.101.61.xxx Tarih : 7.07.2008 03:03:29

YUCEL ASKIN ERMENI VEYA DEGIL BU KIMSEYI ILGILENDIREN BIR KONU DEGIL..BASKA DINE MENSSUP OLMASI DA IYI YERLERE RUTBE SAHIBI OLMASINA DA ENGEL DEGIL..BAKIN BENIM ATALARIM DA COK ESKIDEN ERMENIYDI FAKAT ONLARDA BIR KISMI ISLAMIYETI SECIP MUSLUMAN OLURKEN BIR KISMIDA ERMENI OLARAK YASAMLARINI DEVAP ETTIRMEKTEDIRLER..LUTFEN BIRAZ HOSGÖRÜ BIRAZ DA INSANCA YAKLASALIM KONULARA..SAYGI VE SEVGILERIMLEN TAN ALKAN