18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

TV.de Kadın Programları!..

Yazılı ve görsel basınımız her geçen gün biraz daha düzeysizleşiyor. Haber olacaklar bir kenara itiliyor, onların yerini ipe sapa gelmeyen, laf olsun torba dolsun örneğindekiler alıyor. Kuşkusuz, toplum cahil ve eğitimsiz, biz ne yazarsak, ekrana ne getirirsek kabul ediyorlar.

Yazılı ve görsel basının künye diye isimlendirilen, sorumlular listesine bakıyorum; genel yayın yönetmeninden, koordinatöründen, yazı işleri müdürlerinden, çeşitli müdürlerden geçilmiyor. Bu yöneticiler ne yapar? Gündeme hangi haberin oturacağını ve onu kimlere yorumlatacaklarını hiç düşünmezler mi? Yoksa bu toplum cahil; bazı reklam spotlarında olduğu gibi “Biz ne dersek o” mu demek istiyorlar? Toplumumuzun belirli kesimi eğitimsiz, sosyal yönü eksik desek de yine de aydınlanma felsefesinden geçmiş, kültüre yatkın kişilerin de bu topraklarda yaşadıklarının farkında değiller mi?

Bu yazımı yazarken basınımızın önde gelen gazetelerinden birisinin manşetinde, yarış atlarına şike amaçlı viagra verilmesi, bir şarkıcının reklam amaçlı kendisine işkence yaptırdığı yer alıyordu. Ayrıca Yasemin Bozkurt’un Kanal D’ deki “Kadının Sesi” programının toplumda yarattığı sarsıntılardan ötürü işine son verilmesi manşetlerdeydi. Gazete bununla yetinmemiş Yasemin Bozkurt’un savunması içeride tam sayfa halindeydi. Aynı gazetenin iç sayfalarında ise Siirt’in Gabur Dağı çevresinde askeri bir aracımıza bölücü çetenin yağmış olduğu kalleşçe saldırı küçücük bir haber şeklinde idi.

Yerel ve görsel basının künyelerine oturmuş kişilere sormalıyız; bunlardan hangisi ana haberdir? Kalleşçe pusuya düşürülen bu vatanın öz evlatları mı? Yoksa ipe sapa gelmez kadın programları mı? Şarkıcı geçinenler mi? Yoksa viagralı atlar mı?

Televizyon kanallarında Yasemin Bozkurt’un dışında Ayşenur Yazıcı’nın “Yalnız Değilsin”, Serap Ezgü’nün “Biz Bize”, İnci Ertuğrul’un “Sizin sesiniz” isimli programları vardı. Bunlara bir de cehaletin, bilgisizliğin, seviyesizliğin sergilendiği evlenme programları da eklenince toplumsal bir zehirlenmeye yöneldiğimiz açıkça görülüyor. Avrupa Birliği’nden Türkiye’nin tarih aldığı gün Semra Hanım’ın ve oğlu Ata’nın programı daha çok izlenince, toplumsal ve kültürel yozlaşma açıktan açığa kendisini belli etmişti.

Ne var ki, bu tür programların tehlikeli bir boyut kazandığını gören Kanal D bu konuda olumlu bir adım atarak, geç kalmakla birlikte Yasemin Bozkurt’un programını kaldırdı. Ardından atv de Ayşenur Yazıcı’ya ekranı kapattı. Bu arada RTÜK’de devreye girerek “Geç oldu karar. Programlar toplumsal cinnet haline dönüştü. Aynı davranışı diğer kanallardan da bekliyoruz” diyerek hem görüşünü belirtti hem de bu tür programları yayınlayanlara ceza verdi.

Kadın programlarına ilk başlandığında konunun böylesine tehlikeli bir boyuta ulaşacağı sanılmıyordu. Bu tür programlar, konuyu bilenlerce düzenlenmiş olabilseydi pekala da yararlı sonuçlar alınabilirdi. Eğitimsiz, cahil kesimin izlediği kadın tartışma programlarından büyük yarar sağlanır, onlar aydınlatılabilirdi. Örneğin tarih boyunca kadının sosyal, hukuksal yönleri ele alınabilirdi. Eski çağlardan günümüze kadar kadınların ne gibi aşamalar geçirdikleri, Orta Asya toplumlarında, özellikle Hunlarda, Göktürklerde, Uygurlarda, Hakan’ın yanında eşinin bulunduğu dile getirilebilirdi. Aynı dönemlerdeki Çin, Japon, Hint kadınları ile karşılaştırılabilirdi.

Ama olmadı!..

Selçuklu, Osmanlı toplumundaki kadının konumu, saraydaki valide sultan, başkadın efendi, ikbal, haseki ve cariye ne idi. Bunlar iyi veya kötü yönleri ile dile getirilebilirdi.

Ama olmadı!..

Avrupa kadınının Ortaçağdan başlayarak günümüze kadar gelen zaman sürecinde geçirdiği aşamalar da anlatılabilirdi.

Ama olmadı!..

Afrika’da, Avustralya’da, Güney Amerika’nın ilkel kabilelerindeki kadınlar tartışılır, günümüzde aynı sosyal sürecin sürüp sürmediği, töreler, acımasızlıklar, cehalet bir kez daha ortaya konulabilirdi.

Ama olmadı!..

Tarih boyunca toplumlar pek çok ünlü kadın yetiştirmişlerdir. Theodora, Zoe, Sapho, Marie Curie, Eva Peron, Simone de Bouvier, İmelda Mrcos, Colet, Patricia Carli, Dalida, Maria Callas, Halide Edip Adıvar, Afife Jale, Bedia Muvahhit, Leyla Gencer, Cahide Sonku, Halide Pişkin, İdil Biret, Ayla Erduran, Güher-Süher Pekinel, Şair Nigar, Leyla Hanım, Prof.Dr.Halet Çambel, Prof.Dr.Muhibbe Darga ve Muazzez İlmiye Çığ gibi daha bir çok toplumda her zaman sözü edilmiş örnek kadınlar vardır. Bunlar güzel sanatların çeşitli dallarında, bilimde, edebiyatta, resimde, mimaride ün yapmışlardır. Kısacası bu tür kadınların yaşamları kadın programlarında anlatılabilir, eserleri yorumlanabilir ve tartışılabilirdi.

Sorarım sizlere; televizyonlarda tartışmalara katılan, birbirleri ile kavga eden, dövüşen kadınlardan kaçı onların ismini duymuştur. Bu sorumu biraz daha ileri götürerek; acaba sunucuların da onlarla ilgili görüşleri, bilgileri var mı desem ayıp olur mu?

Ne yazık ki, toplumumuzun bazı kesimlerinde kadın denildiğinde; öncelikle bir erkeğe kul köle olan, yemek pişiren, ütü yapan, çocuk doğurup bakan ve erkeğinin gönlünü elinden geldiğince hoş etmeye çalışan kişi akla geliyor. Bunları yaparken bazen dövülüyor, bazen sövülüyor, bazen de üstüne kuma getiriliyor. Çoğu kez bu zavallıların sesi soluğu çıkmıyor. Bir de üstüne üstlük kendisinden resmi nikah bile çok görülüyor.

Bunun adı neymiş; evlilik...

Toplumumuzun bazı kesimlerinde, kadın cinsellik simgesi olarak görülüyor. Bu konumu zaman zaman yüzüne vuruluyor, aşağılanıyor, onun istekleri ve duyguları ise hiçbir zaman hesaba katılmıyor.

Kadın programlarında bu sorunlar enine boyuna tartışılmalı çözümler aranmalıydı. Oysa bunu kimler yapacaktı?

Elbette programı hazırlayan ve sunucular yapmalıydı. Bunu yapabilmek için de onların kültür birikimleri, becerileri, sosyolojik ve psikolojik bilgileri olmalı idi. Bu arada biraz kitap karıştırmaya, okumaya zaman ayırabilmeliydiler. Ama olmadı, o gücü kendilerinde bulamadıkları için işin kolayına kaçtılar. Stüdyoları kırsal kesimin, varoşların kadınları ile doldurdular, onları birbirlerine düşürdüler. Bu cahil insanlar da televizyon kanallarında özel sorunlarını, en mahrem olaylarını anlatmaktan çekinmediler. Aileler, eşler, kumalar canlı yayınlarda karşı karşıya getirildiler. Bu arada çöpçatanlık bile yapıldı. Bir kadın eşinin kendisini sattığını anlatırken, bir diğeri de ters ilişkiden yakınıyordu. Kısacası programlarda rezillik diz boyu idi. Bu konuda günümüzün yeni Güzin Ablası’nın ilginç yorumuna da değinmeden geçemeyeceğim:

“Bu insanlar gözler önünde, çocukları ertesi sabah okula gittiklerinde ne gibi bir tepki ile karşılaşacaklar hiç düşünmüyorlar mı? O koca, o kardeş, o baba ve o çevre kadını izliyor da ne oluyor? Kadın dayaktan mı kurtuluyor? Koca artık karısına kötü davranmıyor mu?”

Gün oldu, basınımızın bazı kesimi kadın programlarındaki olayları haber sanıp, yayın organlarında yer verdiler. Eğitimsiz, sosyal yönü olmayan kişilerden medya kahramanları yarattılar. Sonra da ne oldum delisi olan bu kişileri ezdiler, eleştirdiler ve yok ettiler.

Sorarım sizlere; evlenme programlarının kahramanları! Ne oldular? Hepsi de yok olup gitti, silindiler. Başka türlü de olamazdı. Bu kişilerin alt yapıları, eğitimleri, bilgileri, görgüleri yoktu ve bu yüzden de ileriye gidemezlerdi.

Kadın programlarının olumsuz sona ereceği baştan belli idi. Aile içerisindeki basit, niteliksiz kavgaların canlı yayınlara taşınması birkaç kişinin pisipisine ölümüne, yaralanmasına, dövülmesine neden oldu. Kadın programlarının sunucuları uyarıldılarsa da reyting uğruna bu uyarıları dikkate almadılar. Şimdi de “Kurunun yanında yaş ta yandı” gibisinden sözlerle ağlaşıyorlar.

Meşhur bir söz vardır; Bir musibet, bin nasihatten evlâdır.




erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 21 Mayıs 2005 Cumartesi 12:54:31
Güncelleme :7 Haziran 2005 Salı 23:02:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yüksel gider IP: 81.213.86.xxx Tarih : 25.05.2005 18:58:01
Değerli yazarımız her şeyi çıplaklığıyla ortaya koymuş. yorum yapmak demek yanlış olur.çünkü doğruların yorumu olmaz çünkü doğrular doğrudur. her şey ortada iken yazarımızın bahsettiği konular toplumumuzun kanayan yaralarıdır. bunlara bilgili insanlar yetkililer çözüm üretmelidir diye düşünüyorum.kültür seviyesi olmayan bir kesimi ekran karşısına çıkarırısanız ne yapacağını da bilmez. bakınız size şunu belirtmek isterim. ilim in düşmanı bilgisizlik ve cahilliktir.bilgisiz insanlar sorunlarını görsel medya karşısında sergilediklerinde kendilerini büyük insan zannederler.şeyh sadi nin bir sözünü hatırlatayım 'HER ŞEY BİR ŞEYDİR. TEZEK BİLE BİR ŞEYDİR. FAKAT:CAHİL HİÇ BİR ŞEYDİR.' Bu söz bize çok şeyeler ifade etmelidir.gazeteciliğin görsel madyacılığın ne olduğunu bilmeyen kişilere proğramlar teslim edilirse illaki sonuç hiçbir şey olacaktır ve toplumun psikolojiside bozulacaktır. Bakın bu sözde bana aitttir 'cahile cahilliğini anlatmak için bilgi lazım. eger bilgi yoksa cahil bildiği kadar bilir dediği gibi herşeyi yapar.değilmi?yazarımız değerli erdem yücel 'i n yazılarını genellikle takip ediyorum.hep doğruları su yüzüne çıkarıyor kendisini örnek bir gazeteci olarak görüyorum kendisine saygılar sunuyorum.

M.Köylü IP: 80.201.39.xxx Tarih : 22.05.2005 02:39:34
insanlar sorunlarini gerekli mercilerde degil de, Tv kanallarinda çözmeye çalisiyorlarsa bu kesinlikle ve kesinlikle o gerekli mercilerin islerini iyi yapamamasindan ve egitimsizlikten kaynaklaniyor. gelenek, görenek ve törelerimizin çogu tereyagindaki kil gibi duruyor... e eril egemen baskisndan söz etmeme gerek var mi bilmiyorum. midesi bulanan yok muuuuuu! yoksa hadi kafamizi kuma gömelim.

erdal geyikçi-köçek IP: 81.215.6.xxx Tarih : 3.11.2006 17:01:02
Sayın Erdem yücel bey yazınıza yeni rasladım ve nekadar doğru yazılmış bir köşe yazısı olmuş.görüyorukki hiç birşey degişmemiş.Aksine yeni,yeni proğramlar,hazırlamışlar.ismini vermiyorum sabah ve kadın proğramları yapanlara soruyorum.?ülkemizin acı gerçeklerini dünyayamı gösteriyorsunuz?Yoksa reytinğ uğruna santcılarımı tanıtıyorsunuz?ülkemizin gencliğine iyi örmek olmak istiyorsak eger.TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MEÇLİSİNİN ALDIĞI KARAR GİBİ TELEVİZYON PROĞROMLARINI YAPACAKLAR İÇİN KARAR ALINMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.seçilme yaşını 25 yaptılar,meclisi gençleştiriyorlar.Televizyon proğramı yapanlarda yıllardır,aynı yüzler.artık onlarında gençleşme yaşının geldiğini düşünüyorum.proğram yapanlara bakıyorum!bırakın gençliğe örnek olmayı,Örnek bir yaşantıları yok.Nedersiniz gençlerede söz hakkı verme ve proğram yapma zamanı gelmedimi.............!saygılarımla.erdal geyikçi-köçek.......!

neşe terzioğlu IP: 85.101.137.xxx Tarih : 29.07.2007 00:41:15
Yazarımızın ağzına sağlık..Ancak bütün bu tepkilere rağmen bu saçma sapan miğde bulandırıcı insanların birbirlerini küçük düşürmesine aşağılamasına yardımcı olan bu kavga içerikli programları niyeyse bi türlü tamamen kaldıramıyolar bunuda anlamış değilim.Kaldırdık diyolar bi açıyorum formatı değiştirip daha beteri konmuş bu nebiçim şey anlayamadım mantığını..Bunları bilinçsiz annelerle izleyen çocuklarn halini düşünebiliyomusnz.Ben çok iyi düşünebiliyrm çünkü bi anneym ve inanın 5 yaşındaki kızım tv yi tekbaşınyken açmak istedğnde deliler gb yanına koşup aman kötü bişey görmesn diye ben açıyorm çock programlarını.Kısacası ben tvmde böyle programlar istemiyrm aynı şekilde şiddet silah içerkli flimlerde istemiyrm.Mahvolduk yeter artk yani..birileri ltfn bişeyler yapsın artık.Çizgi flimlerde bile şiddet var aşk var evlilik var.Nerde bizim zamanımızn o çocuk flimleri.Benm küçück çocuğm ne görrse onu aynen taklit ediyor.Her çock tv ye seviyor buna engel olmanız mümkn değilki..Peki ben ne seyrettiricem çocuğuma ltfn söylermsnz!O gün izlediği içinde aşk evlilk aldatma geçen çock flmini ertesi gün kendi kendine aynn tekrarlıyo.Aldığım bütün cd leri yok etmk zorunda kaldım.Yazık yemn ederm çocuklarımıza çok acıyor ve üzülüyorm.Anlıyacağınız ben bu konuda bayağı dertliym ve gerçktn bütün bu çığrndan çıkmş amerika avrupa ahlak dışılklarının bize entegre olmasını kesinlikle istemiyrm.Aile kavramını yok etmeye çalışıyolar.Çok aydın bi anne olarak buna katkıda bulunan herkese yeter durun artık!!!demek istiyorm...