30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Ucube Heykel (!) Parça Parça Kesiliyor!..

Bugünkü yazımı yazarken yine kendimle açmaza düştüm; konu bolluğu içerisinde hangisini yazayım diye aldı beni bir düşünce!..

Gündem yine dopdolu…

Başbakan “Çılgın Projesini (!)” sonunda açıkladı; İstanbul kesilecek, bir bölümü adaya dönüştürülecek, Karadeniz’den Marmara’ya kanal açılacakmış!.. Günlerdir televizyonlarda üstatlar (!) yine arzı endam ettiler, tartışmaların bini bir para… Acaba öğrencileri perişan eden malûm sınav skandalını mı ele alsam? Önünden geçen makam konvoyuna bakarak “ohaa arabalara bak kocaman” diyen üniversite öğrencisinin, vay sen devlet büyüklerine hakaret ettin diye saçlarından çekile çekile gözaltına alınışını mı yazsam?

Öte yanda bu kez heyecansız ve coşkusuz da olsa seçim çalışmaları sürüyor... Bizim cadde bir partinin bayraklarıyla donatıldı!.. Acaba bayraklara bakıp, hangi bayrak çoksa ona göre mi oyumu kullansam!..

En iyisi öncelikle, birilerine yaranma şevkiyle yıkımı süren Ucube Heykele (!) değinsem daha iyi olacak diye düşündüm.

Başbakan Kars’a gidip, dünyaca ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtını” görmeseydi böylesine bir yıkım polemiği ortaya çıkmayacaktı… Başbakan, anıtı beğenmemiş, çok çirkin anlamına gelen “ucube” sözcüğünü kullanmış ve ardında da “yıkın” demiş… Bu bana, Osmanlı döneminde padişahların ölçmeden, tartmadan kızdıklarına “vurun kellesini” demesini anımsattı… Emir büyük yerden olunca çaresiz heykel yıkılacak… İşin garibi heykeli önceki dönemin AKP Belediyesi sanatçıya sipariş etmiş; heykel de hemen hemen tamamlanmış… Yıkımı da son yerel seçimi kazanan yine AKP Belediyesi yapıyor… Heykelin yapımı nasıl bir mali yük getiriyorsa yıkımı da ondan aşağı değil… Heykel, işçilerin tekbir sesleri ve 200 tonluk vincin yardımıyla, yukarıdan aşağıya parça parça kesiliyor. Basında Hergün heykel ile ilgili yeni bir haber yer alıyor; bugün başı kesildi, bugün omzu indirildi, yarın da bilmem nesi!.. Kısacası, Ucube Heykel (!) alel acele yerinden indiriliyor… Matkabın ucundaki elmas bile heykeli parçalamaya kıyamamış olmalı ki, daha ilk gün ucu kırılmış… Buna rağmen kaba güç kendini göstermiş…

Uygarlık Tarihine baktığımızda benzeri olayların yaşandığını görürüz… Heykellere saldırılar, heykelleri kıranlar, evlerden kitap toplayanlar, resmi yasaklayanlar, resim yakanlar… Ancak bu tür olaylar Uygarlık tarihinin kara sayfalarıdır… Bunlar hep olmuştur, bu karanlık düşünceleri aşamadığımız sürece yarın da olacaktır…

Bu durumda Kültür ve Turizm Bakanı ne yapacak diye düşünenler olmuştur. Bakan Ertuğrul Günay, “Ben gezi boyunca, Sayın Başbakanımızın yanındaydım ucube lafı edilmedi “demişse de, Başbakan, Bakanını yalanlayarak “evet ucubeyi heykel için söyledim” demişti…

Gerçekten Kültür ve Turizm Bakanı için zor bir durum… Böyle bir olay batıda olsa ne olurdu? Bakan istifa eder mi diyenler yine yanıldılar, Ertuğrul Günay İzmir’den birinci sırada milletvekili adayı… Bakalım heykelin faturasını İzmirliler kesecek mi?

İnsanlık Anıtı’nın yapımı, geçen yıl Ermeni açılımı nedeniyle başlatılmıştı. Anıt 35.00 m. uzunluğunda 35 ton ağırlığında… İki betonarmeden meydana gelmiş… Heykel yapılırken kimler neler neler söylemişlerdi… O zaman beğenenler çoğunluktaydı… Heykel yapıldığında “Ermenistan’dan bile görülecek, bizim dostluğumuzu anlayacaklar, soykırım masallarından vazgeçecekler, aradaki sınır kapıları açılacak” denilmişti… Ermenistan’dan heykel görünecek diyenler bu arada küçücük de olsa yanılmışlardı; Kars ile sınır arasının 60 km olduğunu nedense düşünememişler…

Kısacası kuru sıkı atanlar yanılmışlardı…

Türkiye ile Ermenistan arasındaki açılım rafa kaldırılınca heykel de önemini yitirmiş olmalı… Oysa Gürcistan’ın Batum şehrinde Türkiye sınırına 15 km uzaklıkta buna benzer bir heykelin olduğu söyleniyor. Heykelin çevresinde sevgililer buluşuyormuş… Yaklaşık 7.00 m. yüksekliğindeki metal heykel kadın ve erkek figürlerinden oluşuyormuş. Mekanizme ile çalışan bu heykel hareketlenip birbirlerinin içerisine giriyormuş… Bu heykeli yazar Kurban Said’in romanından esinlenerek, Tiflisli heykeltıraş Tamara Kvesitadze yapmış. Romanda ve heykelde Azeri bir erkekle bir Gürcü kızın aşkları anlatılıyormuş…

Böyle bir heykel bizde yapılmaya kalkılsa; maazallah hemen kazmaya küreğe yapışır, sanatın içine tükürürüz!...

Başbakanın “Ucube” demesinden sonra, İnsanlık Anıtının yıkımına karar verildi; bu uğurda Ressam Bedri Baykam bile bıçaklandı!.. Geçtiğimiz 23 Nisan’da sanatçılar heykelin altında toplanarak yıkımı protesto etmişler…

Boşuna; laf-ı güzaf!..

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulları karar vermiş; anıt sit alanı içerisinde, tarihi dokuya uymuyor diye… Bu arada insanın aklına çeşit çeşit sorular da gelmiyor değil.

Yüksek Kurul daha önce bu anıtın yapılmasına izin vermemiş miydi? O zaman uygundu da, şimdi mi uygun değil?

Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurul Üyeleri kime bağlı? Çoğu üniversite öğretim üyesi veya kamu görevlisi… Kısacası, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a bağlı, her oturum için hakkı huzur parası da alıyorlar... Bakan istediğini azledip, yerine yenisi atama hakkına da sahip…

Eskiden kurul üyeliğinin ayrıcalığı vardı; konusunda ün yapmış, eserler yazmış akademik kişilerdi… Kendi istekleri dışında değiştirilmeleri öyle kolay değildi…

Bugün öyle mi?

Belediye Meclis üyeleri hangi partiden? Genel Başkanlarına karşı çıkabilirler mi?

Siyasi iradenin güzel sanatlar eserine müdahale hakkı var mı?

Anlayamadığım bir nokta da, bizim bu heykel karşıtlığı nereden kaynaklanıyor?

Kültür ve Turizm Bakanı; “Altında eski askeri tabyalar var ve tescilli. 2008’den itibaren de kurulların ihtilafı oldu. Zaten konuyla ilgili ama hem kurullar hem de belediye geçmişte gereken duyarlılıkları göstermemiş” diyor. Meşhur sözdür çevir kazı yanmasın!.. O zaman insana sormazlar mı, işin başında aklınız neredeydi diye…

Bireylerin heykel, resim, mimari, tiyatro, opera, bale ve müzik başta olmak üzere görsel sanatlara gösterdikleri tepkiler birbirlerinden farklıdır. Güzel sanatlarla insanların ilgisi bir bakıma aldıkları eğitim ve genel kültürleriyle bağlantılıdır. Birinin beğendiğini diğeri beğenmeyebilir, kişisel tercihtir… Geçenlerde Teke Tek programının sunucularından biri (Fatih Altaylı değil) ben beğenmedim diyor ama neden beğenmediğini açıklayamıyordu… Felsefi görüşe sahip olanlar farklı düşünür; öncelikle felsefenin ana kuralı olan neden ve niçin sorularını kendilerine sorar ve bunu yanıtlamaya çalışırlarsa bu konuda doğru bir yargıya varmış olurlar.

Neden güzel?

Neden çirkin?

Neden beğendim?

Neden beğenmedim?

Bir sanat eserini beğenirsin veya beğenmezsin ama o eseri ortaya koyan sanatçıyı küçümsemeye de kimsenin hakkı yoktur. Olmamalıdır da…

Böyle bir olay batı ülkelerinden birinde olsa yer yerinden oynardı. Oysa toplumun büyük çoğunluğu kültüre vurulan bu darbenin bilincinde bile değil…

Yalnız bu yıkımın sevinilecek bir yanı var; Taliban’ın Afganistan’da Buda kabartmalarına yaptığı gibi yok edilmiyor… O zaman dünya bu barbarlığı kınamıştı… Parça parça sökülüp tırlarla Kars Belediyesinin deposuna numaralanarak kaldırılıyor. Sanatçılar, gün gelip devran değişince heykelin yenilen dikileceğini umut ediyorlar… Heykel parçaları numaralandığına göre sökenler veya söküme karşı duramayanlar da bir gün heykelin eski yerine getirileceğini umuyor olmalılar…

Yeri mi değil mi bilemem, ama okuyucularımdan ve aynı zamanda dostum F.Salih Özmen’in gönderdiği, kıssadan hisse bir fıkra ile yazımı sonlandırıyorum;

Bir mağaranın önünde tavşan, yazı makinesine kağıdı takmış, harıl harıl bir şeyler yazıyormuş. Uzaklardan tak tuk seslerini duyan bir tilki tavşana yanaşmış;

—Hey tavşan kardeş öyle kendini vermiş ne yazıyorsun?

—Doktora tezimi yazıyorum.

—Ha! öyle mi çok güzel, doktoranın konusu nedir?

—Tavşanların tilkileri nasıl yedikleri hakkında…

—Yok, canım, atıyorsun, öyle şey olur mu? Hiç tavşanlar tilkileri yiyebilirler mi?

—Pekâlâ, olur, gel istersen sana ispat edeyim.

Tavşan ile tilki beraberce mağaraya girmişler, bir süre sonra tavşan içeriden yalnız çıkmış ve yine yazı makinesinin başına geçip yazmaya başlamış. Bu kez de sesi duyan bir kurt tavşana yaklaşmış.

—Hey tavşan kardeş ne yazıyorsun?

Yanıt yine aynı;

—Doktora tezimi yazıyorum.

—Ne hakkında tezin?

—Tavşanların kurtları nasıl yediği hakkında…

—Bu teze kim inanır?

—Gel istersen sana da göstereyim.

Tavşan ile kurt mağaraya girmişler tavşan yine tek başına mağaradan çıkmış…

Sizin de aklınız karıştı, tavşanın mağarasını merak ettiniz değil mi?

Mağaranın bir köşesinde tilkinin ve kurdun kemikleri varmış… Öbür köşede de bir aslan kürdanla dişlerini temizliyormuş…

Benden bu kadar; aslanı da, tilkiyi de, kurdu da siz bulun artık…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 3 Mayıs 2011 Salı 12:00:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.37.xxx Tarih : 3.05.2011 19:27:27

Selam hocam"Ellerine saglik güzel bir konuya deyinmissin.Bende senin gibi ne yazacagimi bir türlü karar vermedim.Ama dostun olan F.Salih Özmen,in fikrasi bence her seyi aydinlatiyor.Önce ucube sözcügünün ne anlama geldigini bilmeyenler icin hatirlatma yapmak istiyorum.Ucube cok acayip sasilacak kadar cirkin olan bir seydir.Türkiye,de o kadar ucube vakalar varki sanata dayali taksit taksit kesilerek indirilen heykel yanlarinda bir hictir.

Aklima baska birsey geldi.Basindan ögrendigim kadari ile bu ucube denilen heykelin yeri hazine malidir.Belki yeri daha baska islerde kullanilmak icin Heykel mani oluyordur düsünmekteyim.Onun icin ucube denilip yikilmak icin emir verilmistir.Yerinde bir cami veya bir seyler düsünülmektedir.Ucube denilen heykelden herhangi bir gelir gelmemektedir.

Oysa ilgilenmemiz cok seyler var.Dünyada olan bitenleri takip edip bunlardan ders almak lazimken bizler nelerle ugrasyoruz.Libya Suriye Afganistan bunlardan sadece bir kismi.Secim dolayisi ile bizim liderlerimiz birbirlerini karalamaktan baska birsey yaptiklari yoktur.Emekliler isciler talebeler esnaf cifci VS.dertleri nedir diye soran varmi.Yazilacak cok sey var Hocam sen okurlarin icin yaziyorsun,Ellerin dert görmesin saygilarimla.


Erdal Geyikçi-Sanatcı.. IP: 88.230.104.xxx Tarih : 3.05.2011 14:11:23

Merhaba erdem abi.merhaba erdem abi.Bugünkü köşenizde UCUBE sözüne yer vermişsiniz.UCUBE kelimesini araştırdım.Yıkılan heykelle,ucube sözünün hiç bir anlamı olmadığına rastladım.Bizim memlekette uygulanan yasağa deyinmek istiyorum.Kırıkkalemizde yasaklanan bir yasaktan bahsedecegim.!Öncelikle bir araştırma yaptım.Ülkemizdeki yasakları kim koyuyor .!Avrupa uyum yasası diye birşeye rastladım.Kısacası bizim herşeyimizi avrupa yasaklıyor.Gelelim Kırıkkalemizdeki yasağa:Sokak dügünleri yasaklanıyor erdem abi.Bir milleti ayakta tutan önce inancıdır.daha sonra örfleri,adetleri, gelenekleri ve kültürüdür.Ülke olarak müslümanız.!,Kitabımızda kuran-ı kerim.iNANCIMIZI DESTEKLEYEN ÖRF,ADET,GELENEK VE KÜLTÜRLERİMİZİ YAŞATARAK BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE YAŞAMAKTIR.Örnek:Bir evin diregi erkektir;evin temeli sağlam ve çatısı olursa depreme,yağmura karşı dayanıklı olur.Kitabımız kura-ı kerimi örflerimiz,adetlerimiz,geleneklerimiz ve kültürümüz destekledigini düşünüyorum.örflerimiz,adetlerimiz,geleneklerimiz ve kültürümüzü yaşatacağımız ve uyguluyacağımız günler var,(DÜGÜNLERDE,BAYRAMLARDA VE BENZERİ GÜNLERİMİZDE...saydıgım günlerimizinde yasaklanmaya başlaması üzücü.Avrupa önce saydılarımız yasaklar,daha sonra kendi kültürünü aşılar.Dilini ve dininide yaymaya başlar.BEN:Kırıkkale ve çeşitli illerde 5 bin’e yakın düğünde, sünnetlerde, festivallerde, asker gecelerinde, eğlencelerde, konserlerde, açılışlarda ve çeşitli davetlerde sahne aldım. Orta oyunlarımızdan olan köçeklik ve çeşitli tiplemelerle davetlilere eğlenceli vakit yaşattım. örf, adet, geleneklerimizin yaşatıldığı düğün kültürümüz yasaklanmasın erdem abi.Yetkililer sokak dügünlerine uygulama getire bilirler.Mesela:başlama ve bitiş saat,lerine ,ateşli silahlara karşı yasaklama.Yasakla birlikte aşçısı, sazcısı, davulcusu, kuaförü, gelinlikçisi, masa sıra kiralayan esnafı,sarrafı, kasabı vb gibi birçok kişinin geçim kaynağı kuruyacak.ortalama bir hesap yaptım:yılda 3 bin dügün oluyor kırıkkalede. 15 tane dügün salonu var.dügün salonları bu kapasiteyi kaldıramaz.Ev dügünlerimizde ortalama 500 ekmek,100 kilo tavuk eti,50 kilo domates, biber, patlıcan,patates,çay,şeker gibi benzeri maddeler.Ortalama yıllık 40 ton tavuk eti,150 bin ekmek,15 ton domates ve benzeri gıdalar.Dügünlerden ekmek yiyen 1000 müzisyenin aileleri ile birlikte 4000 bin kişide zarar görecek...Diyeceksin şimdi erdal işin gücün yokta bunlarımı hesaplıyorsun.Toplumun aynası sanatcılar derlerdi,bende biraz sanatla ilgileniyorum.KENDİSİNİ AYNADA SANATCI GÖRENLERİN SESİ ÇIMIYOR.UNU KURU TUZU KURU MİSALİ.BENİM UNUMDA YOK TUZUMDA.Sayacak o kadar çok sorun varki yazmakla bitmez erdem abi.kısacası:Biz kendi yasalarımızı neden çıkartamıyoruzda,Avrupnın dediklerini yapıyoruz,Avrupa uyum yasasına"İMZA"atıldığı söyleniyor.Aslında millet olarak yasalara ve yasaklara bağlıyız.ama başkalarının çıkardıgı yasaklara karşıyız..İNŞALLAH YETKİLİLER AVRUPA UYUM YASASI ALTIND, YASAKLANAN YASAKLARI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİRLER.Yoksa bu gidişle göz göre göre herşeyimizi kaybedecegiz .. Saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı..
 


Engin Ay. IP: 212.201.18.xxx Tarih : 3.05.2011 14:08:10

o kesme taslardan bir kac tane siparis etsem sizce güzel bir abdesthane olur mu :)