13
Haziran
2025
Cuma
ANASAYFA

Uygur Katliamına Sessiz Kalmamızın Perde Arkası!..

Bugünkü köşe yazımı yazmaya başlamadan önce, aklımdan geçenlerin hangisine öncelik vereceğim konusunda epeyce zorlandım. Gündemde önemli ve öncelikli konular vardı. Bunların başında gece yarısı meclisten çıkarılan, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını içeren yasanın cumhurbaşkanı tarafından onaylanması, ABD’nin Kuzey Iraktan çekilme kararından sonra ortada kalacağını nihayet anlayan, Mesut Barzani’nin Musul-Kerkük’ün Türkiye’ye bağlanma önerisi (bu öneriye en saf insanlar bile güler), Marmara Ereğlisi’nde subay ve astsubayları ile yakınlarının yararlandığı askeri tesise alınmayan uzman çavuşun oğlunun ölümü geliyordu.

Çin’in kuzeybatısındaki Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur Türklerine katliam uygulanıyordu. Her saat yeni bir Uygur Türkü öldürülüyordu. Kuşkusuz, önceliği bu vahşet almalıydı. Kenthaber’in ana sayfasında “Çığlıkların Sahipleri Kim Biliyor muyuz?” başlığı altında Uygurların kuruluş ve uygarlığını kısa da olsa dile getirmeye çalışmıştık.

Şincan ve çevre kentlerinde ölü ve yaralı sayısının tam sayısını şu ana kadar bilmemize olanak yok. Ancak Uygur Türkleriyle Çinliler arasında yaşanan etnik çatışmalarda genç, yaşlı çocuk demeden insanlar acımasızca öldürülüyor, evler basılıyor. Masum insanlar linç ediliyor. Korkudan evlerinden çıkamayan Uygurlar açlık tehlikesi ile baş başa… İdam sehpalarının kurulacağından söz ediliyor. Uygarlıktan söz eden, insanlık, özgürlük adına bildiriler yayınlayan devletler, kurumlar, zirveler oluşturan batının sesi soluğu çıkmıyor.

Bakıyor, sadece bakıyor, yuvarlak laflarla yetiniyor!

Kısacası dünya bu katliama karşı sessiz ve duyarsız… Türkiye’de yaşayan Uygurların yakınları, Doğu Türkistanlılar ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği mensupları tedirginlikle olayları izlemekle yetiniyorlar. Yalnızca üzüntü, kaygı duyduklarını; durumu anlamaya çalıştıklarını, her şeyin bir an önce normale dönmesini, insan hakları konusunda yeni adımlar atılmalı demekle yetiniyorlar. Ellerinden de başkaca bir şey gelmez… Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de “Bütün hükümetler bu tür olaylarda vatandaşların haklarını korumalı. Bütün görüş ayrılıklarının diyalog yoluyla, barışçı biçimde çözülmeli” tavsiyesinde bulunuyor. Öte yandan Çin hükümeti olayların Rabiya Kader’in başında bulunduğu Dünya Uygur Kongresince kışkırtıldığını öne sürüyor…

Sözün kısası yaptırım yok, her şey laf-ı güzaf!..

Türkiye bu olaylar karşısında ne yapıyor, vahşete karşı tutumu nedir?

Türkiye’nin kararlı bir tutum sergilemesi bekleniyor. Türk Dışişleri Bakanlığı olaylara sebebiyet veren sorumluların tespiti ve adaletin tecellisini istiyor!.. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birkaç ilimizde cılız gösteriler yapılıyor, Çin bayrakları yakılıyor!.. Bu bayrak yakılmasını da bir türlü aklım almaz… Sıkıştık mı cami çıkışlarında, mitinglerde bayrak yakar, sözüm ona karşı tarafa gözdağı verdiğimizi sanırız.

Ne garip… Oysa bayrak bir devletin onuru ve şerefidir. Nedense onu düşünemeyiz!..

Başbakan, Davos’ta gösterdiği celâli burada gösteremiyor, van minut (One minute) diyemedi, önce yuvarlak sözlerle durumu kurtarmaya çalıştı, sonra da bu bir soykırımdır demek zorunda kaldı.

Çin bugün dünyanın ABD’den sonra gelen ekonomik, ticari ve askeri yönden ikinci büyük gücüdür. Aynı zamanda nükleer gücü de bulunmaktadır. Ekonomistlere göre Çin’in elinde iki trilyon dolarlık rezervi bulunuyor. Bu rezervler yılda otuz iki artış gösteriyor. Dünya piyasalarını bir bakıma yönetiyorlar. Türkiye piyasasını ise kaliteli veya kalitesiz Çin malları kaplamış durumdadır. Cumhurbaşkanımızın Çin gezisinden sonra bu olayların patlak vermesi de manidardır. Kaldı ki, Şincan bölgesinde katliam yaşanırken Türk-Çin İş Forumu için Zhejiang Eyaletinden gelen 23 firma, Türkiye’de yatırım olanaklarını araştırmış, 36.1 milyon $’lık satış yapıp dönmüşlerdir… Türkiye ile Çin arasında 14-15 milyar dolarlık bir iş hacmi vardır ve bunun içinde Çin bankalarının bile Türkiye’de şube açma önerileri konuşuluyor.

Türkiye ve Çin arasındaki ekonomi ileri düzeydeyken, Yozgat Sanayi ve Ticaret Fuarı açılışında konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanının, on üç milyar dolarla Türkiye’nin toplam ithalatının % 15’ini oluşturan Çin mallarına, heyecanlanıp, boykot çağrısı yapması hayretle karşılandı. Onun bu sözlerinin, vaziyeti kurtarmaya çalışan Başbakanı da kızdıracağı açıktır. Nitekim Ankara’daki Bakanlığın bir danışmanı “Sayın Bakanın söyledikleri kendisini bağlar, bakanlığımızın veya hükümetimizin böyle bir görüşü yok” diyerek, futbol deyimi ile bakanı ters köşeye yatırdı. Böyle bir durumda Bakanın istifa etmesi gerekir mi? Batıda olsa gerekir de, bizde olmaz!..

Önceki yıllarda Apo’dan ötürü İtalya ile aramız açılmış, İtalyan malları boykot edilmiş, çeşitli yiyecek malları sokaklara dökülmüştü. Oysa bundan İtalyan’lar değil parasını önceden ödeyen Türk firmaları zarar görmüş, Batı da böyle efelenmemize gülüp geçmişti…

Bu satırları yazdığım sırada Başbakan geçici üye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda bulunuyor. Şincan’da yaşananların BM gündemine alınmasını istiyor. Oysa Çin, Güvenlik Konseyi’nin geçici değil daimi üyesi, aynı zamanda da veto hakkına sahip… Nitekim Çin Dışişleri Bakanı bu olayların Çin’in içişleri olduğunu belirterek konunun Konseyde ele alınması için neden olmadığını söylüyor.

Davos çıkışının ardından farklı bir tutum bekleyenler yanıldılar. Ekonomik, nükleer askeri ve siyasi güç karşısında da fazla bir şey denemezdi. Nitekim Davos’ta arka çıkıp, İsrail’i karşımıza aldığımız Filistin’in lideri Mahmud Abbas bile Güney Kıbrıs gezisinde Rum Yönetimi Liderine “ Rum tezlerini destekliyoruz” diyerek güvendiğimiz dağlara kar yağdırmıştı.

Bizim anlı şanlı köşe yazarlarımızın birçoğunun Sincan katliamını görmezlikten gelmesi de bundan kaynaklanıyor olmalı…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 12 Temmuz 2009 Pazar 11:27:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cevdet Üstündağ IP: 85.97.137.xxx Tarih : 12.07.2009 13:42:41

 Sevgili üstat, konuyu çok güzel özetlemiş ve irdelemişsiniz ve bu nedenle sizi kutlarım. "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" der ya hani bir türkü, bunların dış siyaset izlenimi de böyle inanın. Oturmuş bir Türk Dış Politikasını, hak ile yeksan edip, anlık şamar oğlanına çevirdiler. Her kafadan bir ses ve sonradan kastını aştı açıklamaları... Dediğiniz gibi başka bir yerde bakanı bir müsteşar yalanlarsa, o bakan 1 dk. o koltukta o-tu-ra-maz!..


mehmet ersindigil IP: 88.76.83.xxx Tarih : 12.07.2009 21:46:01

Degerli Hocam"Ellerine saglik,Bende senin gibi hangi konudan basliyacagimi bilmemekteyim.Cünkü O kadar yanitlanmasi gereken haberler varki insani sasirttiyor.Örnegim Askerin sivil mahkemelerde yargilanmasinin önünü acan yasanin Reiscumhur tarafindan onaylanmasi,Ve yavas yavas emekli olan üst rütbeli subaylarimiz ve Genel kurmay Baskanlarimizin haklarinda dava acilmaga baslanacagini okudugum haberlerden ögrenmis bulunmaktayim.

Söyle düsünyorum ağlanacak halimiz var ama ağlayanimiz yok.Siyaset cok enterasan birsey,Birbirlerine senin yüzün kara diyor oteki senin,ki benden kara diye cevap veriyor.

Filistin lideri Mahmud Abbas,in beyanıtını okuyarak ögrendim.Iste buna derler besle kargayi oysun gözünü.Burda anladigin hicbir Siyasetci Devleti ve Milleti icin degil kendisi icin calismaktadirlar.

Uygur Türklerine gelince,Insanin katledilerek öldürülmesi kadar korkunc ve kötü birsey yoktur.Hele bunlar Cocuk Kadin ve masun insanlar ise.Sayin Basbakanimiz Cin gibi bir devlete Van minüt veya one munute diyemez.Cünkü gücü yetmez karsisinda koskoca bir Çin vardir.

Bu güzel yazina sadece sana tesekkürlerimi ve saygimi bildirim.Ne diyecegimi bilmiyorum,Hatta okudugum haberlerden etkilenerek yazmak bile istemiyorum. Ama haksizliga da dayanimiyorum.Allahim,dan dilerim,ki tüm Dünya insanlari refah ve huzur icinde yasasin saygilarimla.