2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Vardar Ovası türküsünden rahatsız olanlar!

Bu iktidar döneminde öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki şaşmamak elde değil. Sonra da çoğu kez sütunumda yer verdiğim gibi eski dergâhlardaki “Bu da geçer yahu” sözünü hatırlıyorum. Gerçekten gün ola harman ola; bu da geçer yahu…

Eskiler ne de güzel söylemişler. Dün söylenenin bugün tam tersinin yapılmasına, bir denilenin ertesi günü unutulmasına alıştık. Ne var ki, türkülerden bile medet umulup oy avcılığına dönüştürülmek isteneceği insanın aklı almıyor.

Olay çoğumuzun malumu; söylediği sözlerle siyaset tarihimize damgasını vuran (!) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir bayramlaşma törenine katılmış, “Vardar Ovası” türküsünü söylemek isteyen Fahriye Güney’e “Onda rakı falan geçiyor. Başka şey söyle. Ben yokken söyle onu” diyerek bu güzel Rumeli türküsünü söyletmemiş!

Rakının, şarabın, biranın özünden bile ürkenler. Kendilerini dindar sayanlar!.. İçerisinde rakı sözünün geçip geçmediğini bile bilmeyenler, bu güzel Rumeli türküsünün öyküsünü biliyorlar mı?

Bildiklerini pek sanmıyorum; belki öğrenirler diye anlatmakta yarar var sanırım… Tarihe, folklora mal olmuş her türkünün, şarkının birer öyküsü vardır.

Osmanlı’nın Rumeli’ye yayılma siyasetinde Sultan I.Murat’ın (1359-1389) veziri Çandarlı Ali Bey bugünkü Üsküp’ün bulunduğu yöreyi 1371’de kuşatmış, o sırada çevrede yaşayanlar kimi zorunlu kimi de zorla Osmanlı askerine sığınmışlar. Osmanlı’ya sığınanlar arasında aç ve sefil bir de güzel kız varmış. Her nasılsa bu kız ile Çandarlı Ali Bey’in oğlu Halil Paşa’nın yolları kesişmiş. Hail Paşa bu kızı beğenmiş, otağına almış ve onu el üstünde tutmuş. Her iki genç birbirlerini sevmişler… Osmanlı kuşatması başarıyla sonuçlanmış, ordu geri dönerken de kendilerine sığınanları yanlarına alarak Edirne’ye getirmişler. Genç kız da sonradan veziri azam olan Halil Paşa ile birlikte gelenler arasında bulunuyormuş. Ne var ki, genç kız eşini sevmesine rağmen, yaşadığı yurduna hep özlem duymuş ve kimin tarafından yazıldığı bilinmeyen Vardar Ovası türküsü onun sıla hasreti için yazılmış.

Vardar, Trak dilindeki Bartarios’dan kaynaklanan bir sözcüktür. Coğrafi yönden bakıldığında ise Vardar Ovası’nın geçtiği Vardar Nehri Üsküp’ü doğu ve batı diye ikiye ayırır. Gestivar, Köprülü ve Gaugeli şehirlerinden geçer. Türküde ismi geçen Mayadağı ise bir bölümü Makedonya ile Sırbistan arasındaki Şar dağlarının uzantısıdır.

Vardar Ovası türküsü Atatürk’ün çok sevdiği Rumeli türküleri arasında yer almıştır.

Mayadağ’dan kalkan sazlar
Al topuklu beyaz kızla
Yârimin yüreği sızlar
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam

Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası

Mayadağ’ın yıldızıyım
Ben annemin bir kızıyım
Efendimin sağ gözüyüm
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
.”

Folklor Araştırmacılarından Cahit Öztelli bu güzel Rumeli Türküsünü biraz farklı olarak şöyle açıklamıştır;

Mayadağın yıldızıyım
Ben ninemin bir kızıyım
Efendimin sağ gözüyüm
Vardar akar lüle lüle
Sesi de benzer bülbüle
Mayadağdan kalkan sazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Yârimin yüreği sızlar

Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadık rakı parası
Vardar akar hızlı hızlı
Kenarları karlı buzlu
Karakaşlı yar bana bakar
Sen misin Vardar güzeli

Türkünün kazanamadım sıla parası sözü bazıları tarafından “kazanamadım rakı parası” olarak değiştirilmiştir. Sayın Arınç da bu ayrıntıyı bilemediğinden sıla ile rakıyı karıştırmıştır.

İşin garabeti, 8 Ekim 2011’de Makedonya ziyareti sırasında Arınç’a aynı türkü söylenmiş ve Twitter’e Sözcü Gazetesinden öğrendiğimize göre şunları yazmış: “Ben de eşimle birlikte o muhteşem parçayı, Vardar Ovası’nı büyük bir keyifle dinliyorum.”

Dün öyle bugün böyle!..

İnsan elinde olmadan düşünüyor; bugünkü söyledikleriyle amaçladığı ne? Yaklaşan seçimler için bağnaz çevrenin oylarını toplama gayreti mi, yoksa Atatürk’ün sevdiği türkü olduğu için mi?

Bilinçaltında acaba hangisi yatıyor?

Yoksa Vardar Ovası türküsüne sonradan eklenen, kim inkâr ederse etsin milli içkimiz rakıya karşı olmak mı?

Belki yakında Divan Edebiyatından Şair Nedim’in “mey” içeren şiirlerini çıkarırız. Yavuz Sultan Selim’in “Ey felek dokuz dolu cam içmeyince Han Selim dehr içinde olmadı hergez ayakdaşım benim” sözünü de…

Bu konuda gariplikler, gösterişler öylesine çoğaldı ki… Hangi birinden söz etmeli; Düzce’deki bir otelde Nadide Sultan’ın hanımlara verdiği konserde saz heyetinin önü kadınlar görmesin diye çarşafla kapatılmış…

Kadınlar saz heyetinden tahrik olmasın diye mi?

XXI. yüzyılın ortalarına yaklaştığımız da bu kafa yapısı ile nereye gidiyoruz?


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Ağustos 2013 Salı 09:18:35
Güncelleme :13 Ağustos 2013 Salı 09:23:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 16.08.2013 11:35:21

Sayin TÖRÜN yorumunuz icin tesekkürler


Teoman Törün IP: 88.241.174.xxx Tarih : 14.08.2013 14:39:36

Sayın Arınç "Vardar Ovası" türküsünü sevmeyebilir. Siyasî mesaj veriyor olsa bile keyfine karışamayız. Ama, müzik topluluk içinde icra ediliyorsa kendini tefrit ederek: "Ben varken söyleme!" demek tehakkümdür; demokrasiye aykırıdır. Demokraside fertler eşittir. Bu bir ikincisi patronu ve kendisinin ikide birde Atatürkü anımsatan (bu türkünün Atatürk tarafından sevildiği bilinir) vesilelere kamış atması zihinlerimizde birikim yapıyor. Ha, Atatürkü sevmemesine de karışamayız ama bunun nereye kadar varacağını bizim de izlememize hakkımız var. İnşaallah, ferdî hak ve özgürlüklere kısıt koyan, onların vasıta sayıp kendi çıkar ve hesaplarına çalıştırdıkları demokrasiyi katleden "şeriat"a kadar varmaz. .    


HAlit Duman IP: 212.174.150.xxx Tarih : 14.08.2013 10:28:41

senin gibi yazarlar, paşalar 2001 yılında halkın parasını iç ederken ne yapıyordu acaba? Keşanda rakı balık mı yapıyordu...Güneydoğuda paşalar erleri ölüme atarken ne yapıyordun? CHP lilerle mi oturuyordun?


Hasan DÖNMEZ IP: 94.121.233.xxx Tarih : 14.08.2013 08:47:07

    Sayın Arınç Ankara'da oturuyor ama  orada söylenen ve oynanan Türkü ve şarkıları duymuyor galiba,işleri çok zor Silifkenin yogurdundan başka dinleyecekleri eser yok gibi.


Hasan DÖNMEZ IP: 94.121.233.xxx Tarih : 14.08.2013 08:49:53

Silifkenin yogurdu yazdım ama oda kötü sonradan uyandım,Silifkenin yogurdu,kız seni kimler dogurdu diyor ya!!!!!!


K. Mükremin BARUT IP: 78.163.222.xxx Tarih : 13.08.2013 13:18:13

Anadolu'da; Türkçe, Kürtçe, Lazca, Zazaca ve Çerkezce yüzlerce türkü/şarkı vardır. Bu türkü ve şarkılar insan ruhunu özgürleştirir. Öyle türküler vardır ki neresinden baksan müstehcendirler. Sayıları da az değildir. Yıllardan beridir insanlarımız bu türden türküleri ne söylemekten ne de dinlemekten imtina etmemişlerdir. Söyemek isteyip de ifade edemedilerlini türkülerle anlatmışlardır.

İnsanda kafa dar olunca türkü geniş gelmektedir. You Tube'dan "Sabunu koydum legene", "İgne attım tarlaya", "Çamdan sakız akıyor" ve kürtçe "Hay nıkna" gibi türkülere bir bakmak lazım.

Eğer bakanın kafasıya gidersek; "Car attım şeş oynadım, dubarayla yendi de beni" adlı türkünün de insanların kumar hislerini uyardığı için dinlenmemesi ve hatta yasaklanması lazım diye bir sonuca varmamız gerekebilir.

Aklıma gelen şu: Arjantin ne zaman diktatörlükle yönetilmiş ise Tango yasaklanmış. İrticanın ve faşizmin hayatın seküler alanları ile doku uyuşmazlığı vardır. Anadolu'da tüm yörelerin folkloruna baktığımızda kadın erkek bir arada, eşit ve omuza o oynarlar. Bu fotoğraftan nasıl güzel ve zengin ve bir okadar dünyevi bir miarsı devraldığımızı anlamk lazım. Yine bu zengin mirasa sahip çıkmaz isek, hangi kötü noktalara evrileceğini görmek lazım.SaygılarımlaK. Mükremin BARUT


fuat yöndemli IP: 93.183.204.xxx Tarih : 13.08.2013 13:36:27

 Sayın Yücel,Konuyu o kadar güzel toparlamışsınız ki, aslında ekleyecek fazla bir şey kalmamış.

Siz o nefis şarkıyı Vardar nehri üzerinde, Fatih'in yaptırdığı o tarihî köprüden geçerken hiç dinlediniz mi, gözleriniz dolmadan söyleyip dinleyebilir misiniz?

Ne zaman tutarlı, şahsiyet sahibi adam olmayı öğreneceğiz bilemiyorum, aslında bugünkü ortama ve gidişata bakınca ümidim de yok!

Gerçi siz dokunmuşsunuz ama, ben de katkı yapayım: Artık hepsinin evliya olduğu iddia edilen ve üstelik Halife olan Osmanlı Sultanlarının içkiye dair, şaraba dair ettikleri onca kelâmı, yani şiirleri nereye sokacağız, gizleyeceğiz?

Peki hagiografide (evliya menkıbeleri edebiyatında) adı geçen o kadar mebzul sayıdaki eşhasın dokunulamaz, tartışılamaz  bir mevki kazandırılan  pek çok menkıbe ve şarap içme hakkında propoganda yapan şiirlerini ne yapacağız? Söz gelişi Şems'in ve dahi talebesi olan, şimdilerde isminin başına Hazreti kelimesi eklenmeden kullanılmayan (Mevlana) Celalettin Rumi'nin şarabı ve şarap içmeyi metheden ne kadar çok şiiri, mesnevisi, rübaisi olduğunu kim biliyor?

Uzatmayayım, "Kırım'dan gelirim, atım da Sinandır hey!"

Galiba asıl mesele, samimiyette. Yani sözünde samimi olmada...