2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Velev ki....


Günümüzün Türkçe’si yerine eski dildeki bazı sözcüklere konuşmalarında yer verenler, nedense “Velev ki “ diye başlayan cümleler kurmaya özen gösterirler. Sözcük olarak, “öyle olsa bile” anlamına gelen “Velev ki...” ile İspanya’dan seslenerek türbanı savunan veya bu tartışmayı yeniden başlatan Başbakan, konunun bugünkü boyutlara ulaşacağını tahmin edememiştir. Oysa devlet adamları söyleyecekleri her sözün nereye gidebileceği hesabını yapmak, özellikle yakın tarihi ve dünya siyasi tarihini bilmek zorundadır.

Başbakan’ın söylediği “Velev ki baş örtüsü siyasi simge olsa, ne olmuş yani...” sözü ile başlayan türban tartışmasına, uzun bir siyasi, toplumsal çekişmeden sonra Anayasa Mahkemesi son noktayı koydu. Anayasa’yı değiştirerek türbana üniversite kapılarını açan değişiklik yüksek yargı tarafından iptal edildi. AKP’lilerin gizli ve açık uzun görüşmeler yaptığı bu konu üzerinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile çok önemli bir noktaya ağırlığını koydu. Başka bir deyişle tarihi siyasi bir ders verdi. Anayasa değiştirilmek istenirken, yeni yasalar yapılırken Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti yapısının değiştirilemeyeceğini bir kez daha belirtti. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’nin ana ilkelerinden ödün verilmesinin olanaksız olduğu, bugünkülere ve de gelecek siyasetçilere bir kez daha hatırlatıldı. Seçimlerde alınacak oy çoğunluğunun böylesine bir değişikliğe gidemeyeceği de vurgulamış oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ismi ister ılımlı ister ılımsız olsun radikal bir din devleti olamayacağı da ortaya konuldu.

Anayasa Mahkemesi son derece haklı ve tarihi bir karar alarak demokrasi yönünde ilerleyen Türkiye’nin önünü bir kez daha açmış oldu. Bundan böyle hiç kimse türbanın arkasına sığınıp siyaset yapamayacak ve demokrasi adı altında irticai sorunlar çıkaramayacaktır. Başka bir deyişle AKP’nin ileride bu konuda yapması olası yanlışları da önlemiş olacaktır. Bu karar doğrultusunda AKP şanslı bile kabul edilebilir.

Anayasa Mahkemesi’nin kararını benimseyenler kadar benimsemeyenler de vardır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’yi kapatma davasını açmasından sonra bu tür saldırılar yandaşlar tarafından başlatılmıştı. Nitekim bunların demeçlerini basında görüyoruz. Bazı AKP’lilerin de kabul ettiği gibi bu karar siyasi değil hukuki bir karardır. Ancak AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt karara sert bir tepki göstererek, “Bu yapılan cüppeli bir darbedir” diye talihsiz bir yorum yapmıştır. Eğer bu darbeyse demokratik rejimi koruma darbesidir. Bu böyle bilinmelidir.

Ardından Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu ‘da “Hakim oligarşisi. Anayasa Mahkemesi kararları halk oyuna sunulmalıdır” demiştir. Böyle olunca bu milletvekilleri kendilerini TBMM’ne taşıyan hukuka, ettikleri yemine ters düştüklerinin farkına bile varamamışlardır. Cüppeli darbe sözüne bir yanıtta biz vermek isteriz; Acaba İstanbul sokaklarında görülen, sarıklı, cüppeli, şalvarlı erkekler, çağ dışı giysili kara çarşaflı kadınlar şeriat darbesi yapmıyorlar mı?

Bu karara tepki gösterenlerden bazıları hukukçu olmalarına rağmen, fakültelerinde Anayasa Hukuku dersinden nasıl geçtikleri sorusu da kafalarda soru işaretleri bırakmaya yetti!.. MHP lideri Devlet Bahçeli ise AKP’nin düştüğü her zor durumda yanında olacağını bir kez daha gösterdi!.. Devlet Bahçeli, “Mevcut Anayasa’nın 10.maddesinin 4. fıkrasına yapılacak ek bir ifade ile konu hukuki zeminde siyasal ve toplumsal gerginliklere yol açmadan çözümü kavuşmuş olacaktır “ gibisinden yorumu ile tesettürlü taraftarlarına göz kırpmaktan kendini alamadı...

Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu ikiye karşı dokuz oyla üniversitelerde türban serbestisine karşı olan bu tarihi kararı ile ilgili olarak bu dava başka kapatma davası başka denilirse de, AKP’ni kapatma davasına etkili olup olamayacağını önümüzdeki aylarda netlik kazanacaktır.

Anayasanın değiştirilemez maddelerine, özellikle laiklik konusuna yönelik değişikliklerin yapılamayacağı böylece bir kez daha vurgulanmıştır. Türkiye’yi böyle bir sorun yaratmaya kimsenin hakkı yoktu. Kaldı ki, iktidara gelen partilerin çoğunluklarına güvenerek dilediklerinde veya işlerine gelmeyen Anayasa maddelerini değiştiremeyeceği de bundan böyle bazılarınca anlaşılmış oldu. Her şeyden önce Anayasa Mahkemesinin görevinin Anayasayı korumak olduğunu da bilmeyenler de öğrenmiş oldular.

Aklıselim sahibi insanlar bir kez daha Türkiye’nin büyük bir badirenin eşiğinden döndüğünü anladılar.

Ya diğerleri ?

İşte orası biraz şüpheli...

Gördünüz mü “Velev ki...” sözcüğü başımıza ne işler açtı !...

erdem@kenthaber.com

 

Yayın Tarihi : 10 Haziran 2008 Salı 15:50:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 88.241.44.xxx Tarih : 11.06.2008 14:35:25

Sayın hocam,elinize sağlık güzel bir değerlendirme yapmışsınız yine.Sizin de çok güzel yer verdiğiniz MHP liderinin türban hakkındaki mahkeme kararına karşı yaptığı talihsiz açıklamalar bu partinin ne kadar milliyetçi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.Zaten bunlar soğuk savaş döneminde Sovyetlere karşı ABD desteği ile teşkilatlanmış bir partidir.Gerçek milliyetçilik ABD çıkarları için zararlı olacağından din ögelerinin ağırlıklı olduğu uydurma ve daha çok Arap motiflerinin baskın olarak görüldüğü tuhaf bir ideoloji yaratıldı.İşte o karmaşık ideolojinin takipçileri verilen görevi bugün de büyük bir uysallıkla yerine getiriyorlar.Bu yüzden şaşmamak gerek çıkışlarına.Çünkü iktidar ile oy tabanları nerede ise aynı.Amaç hani AKP kapatılırsa yeri boş kalmasın oyu ziyan olmasın.