Geçtiğimiz hafta Vatan gazetesinin manşetinde ilginç bir resim ile başlık vardı. T.C Metris Üniversitesi başlığı altında, son tutuklamalarda sırasıyla Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal, 19 Mayıs Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Manisalı, Matbaacı Hamdi Gökhan Ecevit, Kimya Mühendisi Ömer Sadun Okyaltırık ve İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu Metris Cezaevine polis eşliğinde uygun adım götürülürken resmedilmişti. Aynı manşette de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ayşe Yüksel’in kadın cezaevine gönderildiği yazılıydı. Bu karede Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkân Saylan, büyük olasılıkla kanser olması ve kemoterapi tedavisi görmesinden ötürü yer almıyordu.
O Türkan Saylan cüzamlı hastaları tedavi etmiş, bunun için bir hastane kurmuş, Behçet hastalığı ve cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklarla ilgili poliklinik kurmuş, yılda 30.000’den fazla öğrenciye burs imkânı sağlamış, her yıl doğulu 10.000 kızın Kardelenler projesi kapmasında okullu olmalarına katkıda bulunmuş bir Cumhuriyet insanı... İşin garip yönü de burs alanların çoğu bu bursun nereden geldiğini bilmemesiydi.
Hastalığı nedeniyle çok zor günler yaşayan Türkân Saylan’ın evinin aranması ve O’na verilen üzüntü gerçekten aydın insanların içlerini sızlatan bir görüntüydü...
Aydın ve mesleğinin zirvesine çıkmış, Türkiye’nin ender yetiştirdiği bu insanların suçları neydi onu şu anda bilemiyoruz !..
Hukuktaki, aksi ispatlanana kadar insanların suçlu sayılamayacağı karinesi ne oldu?
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de haklı olarak “Bir insanın suçluluğu ispat edilmedikçe biz ona masum gözüyle bakarız” diyor.
AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün de aynı görüşü paylaşarak “Mahkeme karar verene kadar kimsenin suçlu veya suçsuz diyemeyeceklerini” söylüyor. Ardından da ekliyor, belki savlarda bazı aşırı yorumlar yapmış olabilirler. Onu da bilemiyoruz diye sözlerine noktayı koyuyor.
Kültür ve Turizm Bakanı da isyan edenlerden biri... “Bazen korkuyorum, işi, saptırmak için içeride özel gayretler mi var” diye düşünüyorum diyor. Ardından 12. dalga operasyonu için bu son gelişmeler tatsız diyor ve sonrasında da son derece ilginç bir söz söylüyor; “Türkân Saylan’ı kastederek; velev ki bu işin içinde olsun, onu görme ya, onu görme ya...”
Velev ki, bu insanlar bu bilimsel kişiler suçlu olsunlar...
Suçları nedir?
Darbeci mi? İhtilalci mi? Terörist mi? Katil mi?
Suçlu olduklarına dair kanıtlara ulaşıldı mı? Ulaşılmış olmalı ki, her biri ayrı değer taşıyan bu insanlar gözaltına alınıp tutuklanmış olmalılar!.. Türkân Saylan,”12 Eylül’ü yaşamış bir insan olarak her zaman darbeleri savunmamız asla mümkün değildir” diyerek bas bas bağırmıştır. Oysa Saylan bal gibi darbe yapmıştır, ama tıp alanında, eğitim alanında ve çağdaş Atatürk gençliği yetiştirmek alanında...
Büyük olasılıkla bu insanların suçları büyük olmalı diye kendi kendime düşünüyorum... Trafik canavarları bile insanları öldürdükten sonra ya tutuksuz yargılanıyor, ya da ellerini kollarını sallaya sallaya serbest bırakılıyorlar...
Küçük yaştaki bir genç kıza tacizle suçlanan bir gazeteci bile tutuksuz yargılanıyor.
Pek çok aydın insan gibi onlar da çağdaş yaşama, Atatürk ilkelerine, devrimlerine, demokrasiye inanmış insanlar olmalı...
Yargı ne karar verir, ne olur bilemeyiz... Velev ki, suçsuzlukları yargı kararı ile ortaya çıksa, belirli bir yaşın üzerinde, kariyer sahibi insanların çektiklerini ve sıkıntılarının karşılığını kim verecek? Bu olaylardan zarar görenler AİHM’ye giderlerse sonuç ne olur? Onu da şimdiden kestirmek çok güç. Ancak AİHM’nin arama kriterleri bazı konulara net açıklamalar getirmiş...
Örneğin, ev aramalarında kişilerin haklarının ihlal edilmemesi, aramanın sınırlı olması, aramayı uzmanların yapması, hafta sonları arama yapılamayacağı, kimlik ibrazı, evde birinin olması, nelerin arandığı, nelere el konulduğuyla ilgili belge düzenlemeleri yapılması gibi hükümler vardır. En sonunda da aramalardan sonra hakkında hiçbir suçlama yapılamayan veya soruşturma ile ilişkisi bulunmayanlar, daha sonra zararları nedeniyle tazminat davası açabilmelidir diyor.
Mehmet Haberal’ın yapacağı ameliyatları bekleyen hastaları ne olacak?
Bu satırları yazdığım sırada hastalarına şifa verecek, onları yaşama döndürecek Haberal’ın kendisi yoğun bakım ünitesinde... Türkân Saylan hastanede, serumla, sıvı takviyesi ile beslenmeye çalışıyor...
Mesleklerinde anıtlaşmış bu insanların hastalarını sağlıklarına kimler kavuşturacak. Belki o hastalar istiareye yatıp bunun yanıtını bulabilir... İstiarenin sonucu ne olur bilemeyiz...
Görünen odur ki, tutuklama ve gözaltılar toplumun belirli kesimlerinde huzursuzluk yaratmıştır. Bunu yazılı ve görsel basında açıkça görüyoruz. Ayrıca siyasiler de onlarla aynı noktada birleşiyorlar.
Türkiye bir hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü tartışılamaz bir kural ise vatandaşların, düşünürlerin, gazetecilerin, bilim adamlarının, yasal siyasi faaliyetlerde bulunmaları en doğal haklarıdır. Kuşkusuz, bunlar eylemlerini yasalar çerçevesinde yapmak zorundadırlar. Ünlü düşünür, siyaset felsefecisi Montesquieu’nin “Düşünce özgürlüğüne sahip olmayanın yaşadığı söylenemez” ve “Özgürlüğümüzü geçici olarak kaybetmeliyiz ki devamlılığını sağlayabilelim” sözlerini günümüzden yaklaşık 300 yıl önce söylemişti…
Hukukun her zaman katı kuralları olduğu söylenirse de onun içerisinde duygusallık ve insani duygular da vardır. Neden hukuku uygulamada bu yönüyle alıp yorumlamıyoruz?..
En büyük korkumuz, güvencemiz olan hukukun sınıfta kalmasıdır.
Acaba gerçekte suçlular var mı, varsa asıl suçlular kimler?
erdemyucel2002@hotmail.com
Merhabalar Erden abiciğim Yazınızı okudum cok tesekkür ederim.bir coğumuzun duygularını dile getirmişsiniz. Ergenekon davası , ergenekon dalgaları, operasyonları sanırım durmak bilmeyecek her halde cağdaş olmayaniar dısında herkeste bu dalgalardan nasiplerini alacaktır diye düşünüyorum. Suclulukları kanıtlanmamıs inanların toplu önünde suçlu gibi gösterilmesi ne kadar doğrudur; bunuda acıklamıssınız sağolunuz. Türkan hocam gibi bir çagdaş yasama kendini adamıs eğitimde sağlıkta büyük hizmetleri bulunmus bir insanı hiçte hos olmayan şekilde evinin aranması, bir bakıma hocanın taciz edlmesi güzel olmayan davranıstır. Atatürkcü aydınlarında sırasıyla bu durumdn nasiplerini alacağıı inanıyorum.Bakalım sonu nereye varacak . Dilerim komsu bir cok ülkenin konumuna gelmeyiz Saygılarımla
Sayın yazar, halkımızın çok önemli bir kısmının duygularına kılavuzluk ettiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Felsefede tümevarım ve tümdengelim yöntemleri vardır, hukukta da, kanıttan suçluya ulaşma. Bu davada ben tam tersini görüyorum. Suçlu olarak gözaltına alınan insanlardan kanıtlara gidilmek isteniyor gibi? Bunun ne CMUK, ne HMUK, ne de İH'na uygun olduğunu düşünüyorum? Bu davada hedef alınan kişi ve kesimlere bakınca konu belki daha net anlaşılabilir. Şimdiye dek hedeflerin ortak özelliği şunlar: 1- Laiklik savunucuları, 2- Çağdaş yaşam ve bilim savunucuları, 3- Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkıcı ve savunucular, 4- Atatürk ilke ve devrimleri savunucuları, 5- AKP karşıtları. Şimdi bu hedeflere bakınca, kimin ne yapmak istediğini daha iyi anlamak mümkündür. Saygın üniversite rektörlerini, bilim insanları ve saygın emekli askerleri gözaltına alarak, onları hapse atarak topluma yılgınlık vermek ne anlama gelir? Emekli asker ne yapabilir? Protokoldeki saygısı dışında bir yaptırım gücü var mı bu insanların? Darbeye karşılarmış! Sevsinler sizi... Sanki, 12 eylül faşist darbesiyle din dersleri zorunlu yapılmamış, yeşil sermaye yaratılmamış, cemaatler meşruluk kazandırılmamış ve bu sayede iktidara gelmemişler gibi? Darbenin çocukları, darbeye karşıymış! Samimiyseniz, kaldırın şu 82 Anayasasının geçici 15. maddesini ve 12 Eylül faşist darbesini yapan 5 generalden 4'ü sağ. Yargılayın onları önce bir, biz de size destek verelim o zaman. Bu tartışmalı davanın açılma nedeni, 27 Şubat tokatının acısını çıkarma ve Atatürk ile Cumhuriyet'e karşı açıkça meydan okumak mıdır? Hiç bir zaman hukuk bu kadar siyasallaşmamıştı. Unutulmamalı ki; "Hukuku siyasallaştıranlar, bir gün hukuka ihtiyaç duyduklarında sığınacakları liman bulamazlar!"
Merhaba erdem abi,köşenizi okudum.hemen hemende 5 yıldırda köşenizi okuyorum ve de yorum yapıyorum.vallaha artık yorum yapmaktanda,sizi tanıyorum demektende korkar oldum erdem abi:))))gerçi karşılıklı hiç görüşmedim sizinle vede tanışmadım:))))sizi tanımıyorum dememin nedenine gelince biliyorsunuz türkiyede ergenekon ismini söyleyeni hemen tatile gönderiyorlar:)))vallaha etrafımda insanlar Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN ismini söylemekten korkar oldular .eskiden Türkiyenin cumhur başkanının,başbakanının,bakanların,millet vekillerinin ve belirli mevkideki herkesin ismini bilirdik...şimdi sorsalar inanın kimseyi tanımıyorum diyecegim:))))İnanın komşu komşudan korkar oldu ..vallaha erdem abi,ALLAHTAN korkmasam,ALLAHIDA tanımıyorum diyecek duruma geldik allah herşeyin hayırlısını versin ..herzaman söylerim"TÜRKİYE CUMHURİYETİ HUKUK DEVLETİ ..suçu olanlar adalete,adaletten kaçanlarda öldüklerinde yaradanıma ALLAHA HESAP VERECEKLER ...saygılarımla.erdal geyikçi/sanatcı...
1960 senelerinde Tahtakale de bir ermeni lokantacı vardı. Müşteri kızıştırmak için Örneğin bamyayı Mehmet Bey de yedi, karnıyarığı Ahmet bey de yedi gibi reklam yapardı. Bu kadar değerli insanın kimsenin tam ne olduğunu bilmediği Ergenekonla ilgisi ortaya çıkıyor, acaba bizde mi Ergenekoncu olsak?
Hocam"Yazini okudum cok güzel bir yazi olmus ellerine saglik.Atalarimiz demis bilmedigin bir seyi bir bilene sor,Ben o kadar okudum televizyonlardan izledim arkadas sohbetlerinde olsun birbirimize sorup duruyoruz.Bu tsunami gibi dalga dalga yayilan ergenekon davasina aklim ermedi ve cözemedim. Bunu ancak Sayin İcisleri Bakanimiz, Sayin Basbakanimiz, veya Sayin Reiscumhurumuz, Birisi Cikip aciklarsa ne oldugunu ancak o zaman neyin neycisiymis o zaman ögreneceyiz. Bu ergenekon davasinda tam ne oldugunu ögrenmeden bir sey yazmiyacam.
Cünkü her kafadan degisik fikirlerle karsilasiyorum.Ha ortada suc varsa kim olursa olsun sucun cezasini cekmek zorunda.Bu davada adi meslegi Türkiyenin en üst düzeyde insanlardandir.Türk Halkida genelde bunlar icin calisiyor,Nasil suc islemisler onuda benim gibi insanlar bilmesi mümkün degildir saygilarimla.