2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Yeni Üniversite Açmak Bu Kadar Kolay mı?


A.K.P hükümeti on beş ilde açtığı üniversitelerden sonra bunlara on yedi tane daha ekleyeceğini açıkladı. Böylece Türkiye’de üniversitesi olmayan il sayısı da dokuza düşürülecekmiş! Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda yapmış olduğu çalışmalarını son aşamaya getirdiğini basından öğreniyoruz. Başbakanlığa yakında sunulacak tasarının yeni yasama dönemi öncesi TBMM’den geçirileceği planmış...

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e göre Türkiye’de üniversitesiz il bırakmamayı hedefleyen A.K.P hükümeti, bu yıl Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman'da yeni üniversiteler kuracakmış. Bu konudaki çalışmalar ve hükümetin aldığı karar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından YÖK’e bildirilmiş. Buna karşılık YÖK de “İnceledikten sonra görüşümüzü ileteceğiz.”yanıtını vermiş. 6 Kasım 1981’de yürürlüğe giren 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasasına göre yeni bir üniversitenin kurulabilmesi için YÖK’ün görüşüne başvurulması gerekiyor. Ancak bu görüşün olumlu olması gibi bir şart da ilgili yasada yer almıyor.

Bu karar ve yapılan çalışmalar ile Türkiye’nin eğitim sorununun çözümlenmesi mi planlıyor? Yoksa yaklaşan seçimler için politik bir yatırım mı yapılıyor?

Günümüz Türkiye’sinde altmış sekizi devletin, yirmi dördü de vakıfların olmak üzere doksan iki üniversite bulunmaktadır. Bu üniversitelerin ne kadarı gerçek bilim yaparak, öğrenci yetiştirmektedir?

Üniversiteler, bilim ve sanat dallarında öğretim yapan, meslek eğitimi veren, lisansüstü programları bulunan kuruluşlardır. Dünyada ilk üniversiteler temel bilimlerin okutulduğu eğitim kurumları olarak ortaya çıkmıştır. XIX. yüzyılın sonlarında kurulan Bologna Üniversitesi bu kurumun öncülüğünü yapmıştır. Bunu Fransa Almanya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerindeki üniversiteler izlemiştir.

Üniversitelerde ders veren bilim adamlarının o dönemlerde büyük saygın bir konumu vardı. Günümüz Türkiye’sine baktığımızda, bazı rektörlerin haksız olarak hapse atıldığını, bazı öğretim üyelerinin suçlanarak yargılandığını görüyoruz.

Dünyada birçok üniversitenin çeşitli sorunları bulunmaktadır. Üniversiteler devletin malî desteğine ihtiyacı vardır. Gelir kaynakları özel kurumlarca desteklenen vakıf üniversiteleri bile eğitim standartlarını düşürmemek için yine de devletten yardım istemektedir. Bu arada da bağımsızlıklarından ödün vermemek zorundadır.

Yeni bir üniversitenin kurulması kolay değildir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın teklifini yaptığı, TBMM’nin onayından sonra açılacak yeni üniversiteler bilimsel yönden ne derece yeterli olacaklardır? Öncelikle yeni kurulacak üniversitelerin adına yakışır yapılara sahip olmaları gereklidir. Üniversite binalarının yeniden yapılmaları için malî finans kadar zamana da ihtiyaç vardır. Bunun bir örneğini sırası gelmişken vermek isterim; Trakya Üniversitesi yeni kurulduğu yıllardan yakın tarihe kadar, Fen-Edebiyat Fakültesi meslek lisesi binasında eğitimini sürdürmüştür. Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü meslek lisesinin çatı katındaki iki odada derslerine devam etmiştir. O zamanki Rektör Dr. Osman İnci’nin başkanlığındaki üniversite senatosu, Edirne Belediyesi, devletin ve özel kişilerin yardımıyla bugünkü modern kampusuna ulaşmıştır. Ancak o günlerde öğretim üyeleri ve öğrenciler büyük sıkıntı içerisinde derslerini sürdürmüştür.

Yeni açılacak üniversitelerde en büyük sorun da orada ders verecek öğretim üyelerinin sağlanmasıdır. Acaba bugün kaç üniversitemizde yeterli sayıda öğretim üyemiz vardır? Öğrenimlerini sürdüren üniversitelerde bu sıkıntı yaşarken yeni açılanlara nasıl ve nereden öğretim üyesi bulunacaktır? Yeni bir üniversitenin açılmasında öncelikle ders verebilecek, bilimsel yönden yeterli öğretim üyelerinin bulunmasıdır. Ayrıca hiçbir zaman öğrenci kalitesinden de ödün verilmemelidir. Bir başka sorun da yeni kurulacak üniversitelere rektörlerin nasıl atanacağıdır? Yakın tarihlerde Cumhurbaşkanı, YÖK ve hükümet arasında üniversitelere rektör atamalarında bazı sorunlar yaşandığı unutulmamalıdır.

YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, “Dünyada gelişmiş ülke statüsüne girebilmek için her yarım milyon nüfusa bir üniversitenin düşmesi, nüfusun da yüzde 30'unun yükseköğretim görmüş olması” gerektiğini söylemiştir. Bu sözlerinin ardından Türkiye’de bu oranın yüzde on dokuz olduğunu, nüfusu yetmiş iki milyonu bulan ülkemizde yüz kırk dört üniversitenin olması gerektiğini sözlerine eklemiştir.

Türkiye’de Avrupa standartlarına ulaşabilmek için eğitimden ödün verildiği bilinmektedir. Bugün sürücü belgesi ellerinde olmasına rağmen araç süremeyen yığınla insan bulunmaktadır. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da her gün basında trafik kazalarını içeren haberler yer almaktadır. Ayrıca orta eğitimin kalitesi de bilerek veya bilmeyerek düşürülmüştür. Yine ellerinde şu veya bu şekilde lise diploması almış bir yığın genç ortada işsiz dolaşmaktadır. Bunlar yeterli bir öğrenim alamamış olmalarından ötürü ellerindeki diplomaları ne üniversiteye ve ne de işe girebilmeye yetmektedir.

Yeni Üniversitelerin açılması kadar o üniversiteye diğer illerden gelen öğrencilerin nasıl ve nerede barındırılacağı sorununu da beraberinde getirmektedir. Alt yapısı olmadan bir üniversite kurulması işlevini yalnızca kâğıt üzerinde göstermektedir. İllerde yeni üniversitelerin açılmasıyla birlikte o yerin ekonomik yönden gelişeceği düşüncesi doğrudur. Ancak öğrenciler gelmeye başlayınca bu kez kiralar yükselmekte yeni gelenlerden nasıl kazanç sağlarız düşüncesi de tüm esnafı sarmaktadır. Bu nedenle üniversite ile birlikte öğrencilerin kalacağı çağın normlarına uygun siteler yapılmalıdır. Bunlar yapılmadığı sürece öğrencileri gittikleri illerde çok zor günlerin bekleyeceği de açıktır.

Türkiye’de yüksek eğitimin yapılması çok önemlidir. Ancak bu eğitimi alanlar kaliteli ve iş bulur nitelikte olmalıdır. İşsizliğin büyük boyutlara ulaştığı Türkiye’de üniversite diplomalı pazarcıların, taksi şoförlerinin ve tezgâhtarlarının bulunması hiç de hoş değildir. Sıradan memurluğa, hatta polis sınavlarına çok sayıda üniversite diplomalıların katıldıklarını yine basından öğreniyoruz. Bazı görevleri küçümsediğim sanılmasın ama bir jeolog, bir arkeolog veya bir mühendisi nasıl polis veya evrak memuru yapabiliriz? Böyle olacaksa bunlara verilen eğitim boşuna harcanan zaman veya maddi zarar değil midir? Geçen yıl Ankara’da bindiğim taksi şoförünün Hacettepe Üniversitesini bitirmiş bir makine mühendisi olduğunu öğrendiğim de hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Makine mühendisi şoför mesleğini yapamamaktan bunalım içerisinde olduğunu söylemişti. Türkiye standartları o kadar mı yükseldi, makine mühendisini şoför olarak kullanıyor?

Üniversiteyi yeni bitiren bir genç özel kuruluşlara iş başvurusu yaptığında kendisine öncelikle nereden mezun olduğu sorulmaktadır. Bu nedenle de üniversitenin kalitesine göre işe alınıyor veya alınmıyor.

Üniversiteyi kâğıt üzerinde açmak kolay da ona gerçek bir üniversite kalitesi verebilmek öyle kolay değildir. Ben yaptım oldu demekle bu işler olmuyor?



erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 24 Mart 2007 Cumartesi 10:42:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.240.14.xxx Tarih : 27.03.2007 15:40:10
Demokrasinin erdemini yozlaştıran zihniyetin, ihalelerden alınan payı parti adına varoşlara sadaka diye dağıtması, gereksiz yerlere gecekondu üniversite yapması, Dünyanın zaten en kalabalık bir metropolünün topraklarını haraç mezat yabancılara satarak kentin "megalosefali" hastalığını daha da vahimleştirmek gibi ağır maliyetler çıkarmasına bu memleket daha ne kadar dayanacak?