Türkiye’nin başına yığınla dert açan, onca gencimizin şehit olduğu, sayısını bilemediğimiz gazilerin acıları tüm yurdu sarıyor. Oysa PKK terör örgütünün güçlenerek bugünkü duruma geleceği çok önceden fark edilmeliydi. Başkaldırı nedense başlangıçta önemsenmedi. Turgut Özal birkaç çapulcu hareketi demekle yetinmiş, olayların üzerine gitmemiş, veya gitmek istememişti!.. Özal’ın bu davranışı oy kaygısı mıydı yoksa basiretsizlik miydi, bilemeyiz…
Meşhur sözü herkes bilir; yılanın başı küçükken ezilmeli…
Türkiye üzerinde; çok öncelere dayanan bir takım oyunlar oynanıyor. Rahmetli Doğan Avcıoğlu “Türkiye’nin Düzeni” isimli kitabında bu oyunlardan söz etmiş, sonraki yıllarda da söyledikleri harfi harfine doğrulanmıştı.
Ne acıdır ki, bizim politikacılarımızın tarihi, sosyolojiyi, devletlerarası ilişkileri içeren kitapları okuma alışkanlıklarının ne derece yeterli olduğu tartışılır… Çünkü çoğu günü kurtarmakla yetiniyor…
Siyasilerimizin ve aydınlarımızın ne kadarının bilgisi var bilmiyorum ama Kurtul Altuğ’un “Genelkurmay’ın Işıkları Yanıyor” kitabını okuyuncaya kadar benim de 3 Kasım 1972’de “Türkiye’de Yıkıcı Faaliyetler” isimli 207 sayfalık rapordan haberim yoktu.
Türkiye’de 1970’li yıllar bölücü faaliyetlerin ilk nüvelerinin atıldığı, içeride tarikatların yeşerdiği, Adalet Partisi ile CHP’nin çekiştiği yıllardı. Yine o yıllarda Cevdet Sunay’ın cumhurbaşkanlığı süresi bitiyor, yerini kimin alacağı tartışılıyordu. Bir bakıma sivillerle askeri kanatları, kısır çekişmeler karşı karşıya getirmiştir.
Kurtul Altuğ’dan öğrendiğimize göre o zamanlar üzerinde durulmayan rapor Genelkurmay’ın arşivi ile Harp Tarihi Dairesinde bulunmaktadır. Siyasiler bu raporun üzerine daha o yıllarda eğilmiş olsaydı, belki de gün geçtikçe büyüyen, bugünkü kavga önlenmiş olacaktı. O yıllarda daha çok sol örgütlerin üzerine gidilmiş, ilerleyen yıllarda başımıza büyük dertler açan PKK’nın ve aşırı dinci akımların yeşermesi önlenmiş olacaktı. Üzerinde durulmayan bu raporda “Kürt sorununa” önemle değinilmiştir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun geri kalmışlığı ileri sürülerek burada yaşayan insanların sömürülmekte olduğu propagandasına öncelik verilmeliydi. Nitekim aşiretlerin ağırlık kazandığı yerlerde insanların eğitilmesi, cahil bırakılmaları bazı çevrelerin işine geliyordu. Cahil bırakılmış insanların kandırılması, düşünmemeleri için son günlerde eğitim kurumlarına ve öğretmenlere yapılan saldırıların kökeni o yıllara kadar inmektedir.
Türkiye’yi bölmeye yönelik çalışmaların önceliğini çeşitli nedenlerle toplantılar düzenlenmesi, halka Kürtçe hitap edilmesi, ayrı bir millet olduklarının çeşitli vesilelerle ortaya konulması planlanmıştı. Bunun için Kürtçe radyo ve müzik dinletilmesi öncelik kazanıyordu.
Günümüzde de bazı BDP milletvekillerinin çatışmalarda öldürülen PKK cenazelerini bahane ederek ortaya çıkmalarının, kışkırtıcı sözlerinin kökeninde bu düşünceler yatmaktadır. Ne gariptir ki, kendilerini entel sanan bazı yazar ve şarkıcılar da bilerek veya bilmeyerek bu tuzağa düşmektedirler.
Böylesine önemli raporda belirtilen ancak üzerinde durulmayan(!) bir başka nokta da bölge insanının jandarmaya karşı direnmeye teşvik edilmesiydi.
Bölücüler bunu yaptırdılar. Çocukları ve kadınları öne sürerek güvenlik güçlerine taş, Molotof kokteyli attırdılar. Güvenlik güçlerine karşı gelen miting ve izinsiz toplantılarda bunu yapanların yanında BDP milletvekilleri yer alarak polis şeflerini tokatlamaya ve hakarete varan sözlerle rencide ettiler. Böyle yaparak o bölge halkını devlete karşı kullanmaya çalıştılar. K.Irak yöneticilerinden Barzani ve Avrupa’da yerleşen Kürtlerle bağlantılar kurarak konunun uluslar arası platformlara taşınması için uğraş verdiler…
Kurtul Altuğ’un sözünü ettiği raporun bu bölümleri dikkatle okunmalı, Konunun nereden nereye geldiğini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Raporun diğer bölümleri ise aşırı milliyetçilere, şeriat devleti heveslilerine ve İslami kisveye bürünen muzır faaliyetleri olan dini akımlara ayrılmıştır.
Kısacası, yakın tarihimizden alınacak dersleri ve ileriye yönelik görüşleri ortaya koyan bu rapor önceden dikkate alınmış olsaydı, daha doğrusu fark edilseydi belki de bu sıkıntılı, acılı günleri yaşamayacaktık…
erdemyucel2002@hotmail.com
Diline saglik Hocam"Evet yilan ufakken basi ezilmelidir.Büyüdü,mü insani isirarak zehirler.O kadar düsünüyorum bunu cözmüs degilim.Acaba diyorum Anayasamizda yilani büyütmek icin herhangi bir yasada bosluk,mu var.Bu gün Cumhuriyetimizin 88 yilini kutluyoruz.Cumhuriyet Savcilarimiz yilanin büyümesine niye bu kadar terorans taniyorlar.
Vatani bölmek icin,Cumhuriyeti yikmak icin,Halka korku vererek Demokrasiyi yikmak icin ayaklandiran,isim vermiyecem cünkü herkes bunlarin kim oldugunu biliyor.Adres belli isimler belli Parti belli,ne hikmetse hic bir Cumhuriyet savcimiz bunlara dogru dürüst müdahale edilmemektedir.Yoksa Sayin Cumhuriyet Savcilarimiz beni isirmayan yilan bin yasasin,mi diyor.
88 Yil önce Atalarimiz bu Cumhuriyeti nice sehitler ve gaziler vererek Türk,Kürt Laz;Cerkez,Arap,Vs.Vs.dil, din ayirimi yapilmaksizim omuz omuza savasarak bizlere armagan etmislerdir.Nasil ve neye dayanarak bugün bu Vatani,ve Cumhuriyeti kendi icimizle savasarak bölmeye calisyorlar.Eger evlerimizde rahat nefes alip özgürce yatiyorsak Türkiye Cumhuriyetini koruyan asayis güclerine borcluyuz.
Asayis güclerimize kalkan eller daima her zaman ve her yerde sorgusuzca kirilmalidir.Bu ben olsam dahi,Vatani her kim Türkiye Cumhuriyetini benimsemisse,özgürce yasama hakkina sahiptir.Ama bu siddet kullanilarak olmamalidir.Tüm Türküm diyene nice nice mutlu huzurlu 88 yillara,Ve hepimizin hepinizin bayrama kutlu ve mutlu olsun saygilarimla.