16
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Yüreğimize Su Serpen Konuşmalar


Türkiye’nin gündeminde büyük çoğunluğun kabul ettiği gibi iki önemli sorun var; bunlardan biri PKK tehdidi diğeri de irtica... Her ikisi de birbirinden daha az tehlikeli değildir. Cumhuriyet rejimini, Türkiye’nin bütünlüğünü sarsmaya yönelik bu iki hareket üzerinde aydın çevreler, zinde güçler hassasiyetle durmaktadır. Öncelikle irticanın tanımı ana hatları ile yapılmalıdır. İrtica yalnızca bazı camilerin cemaatleri arasında olmamakta, eğitime, sosyal yaşantıya da yansımaktadır.

Atatürk ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti, Türk Ulusu'nun geleneklerini, toplumsal yapısını, sosyal gerçeklerini ve koşullarını dikkate alarak kendine en uygun biçimde laikliği benimsemiştir. Anayasamız, dini duyguların, inançların, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağını açıkça belirtilmiştir. Cumhuriyet rejiminin en önemli güçlerinden biri olan laiklik, anayasaya yön veren ilkelerin en başında yer almıştır.

Bugün PKK ve irtica tehlikesinden yalnızca irticanın üzerinde durmak istiyorum. Cumhuriyete yönelik irtica hareketleri, İstiklal Savaşı sırasındaki isyanlar dışında Menemen’de genç bir asteğmenin, Kubilay’ın başının kesilmesi ile başlamış ve bu tür gerici davranışlar o günden bugüne zikzaklar çizerek süre gelmiştir. Bunlar bazen etkinliklerini arttırmış, bazen de geri adım atmak zorunda kalmışlardır. Uygun ortamı bulunca filizlenip meydana çıkmışlar, uygun değilse de sinmişlerdir. Eğitim eksikliğinden ötürü İslamiyet’i dini hurafelerden ibaret sayanların ortaya koydukları çirkin davranışları zaman zaman görüyoruz.

Şimdi sormak istediğim, tartışmaya açtığım konu; irticadır.

Türkiye’de irtica var mı?
Eğer varsa bu çağ dışı durum bazı kişilerce benimseniyor mu?
Böyle bir tehlike yok mudur? Acaba boşuna evhama mı kapılıyoruz?
Laikliği yeniden tanımlayalım diyenlerin art düşünceleri nelerdir?
İnsanlarımızı çağ dışı kılık kıyafetlere sokmak isteyenler var mıdır?
Türk Silahlı Kuvvetlerini yazı ve söz ile yıpratmak isteyenlerin amacı nedir?

İşin tuhafı; Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ile ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal böyle bir tehlike vardır diyor, öte taraftan Başbakan, Meclis Başkanı ve AKP hükümetinin sözcüleri yoktur diyor!..

Var mı? Yok mu?

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM'nin 22.Dönem 5. yasama yılı açılışında yaptığı konuşmasında irtica tehlikesinin arttığını ve bir tehlike olduğuna vurguladı. Ardından da son günlerde ortaya atılan laiklik tartışmalarını da yanıtladı. Bu tehlikeye karşı devlet organlarından yetkilerini duraksamadan kullanmalarını istedi. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını TBMM’nin dinleyici bölümünde komutanların eksiksiz izlemeleri de dikkati çekti.

Kenthaber’in diğer yayın organlarına göre çok daha geniş yer verdiği, köşe yazarlarımızın hassasiyetle üzerinde durduğu, Baki Karakol’un tam metnini yayınladığı Cumhurbaşkanımızın sözleri üzerinde kelimesi kelimesine durulmalı ve bazı çevreler tarafından bunlar düşünülmelidir.

Cumhurbaşkanı konuşmasında; irtica tehdidinin, Cumhuriyetin kazanımlarının ortadan kaldırılması, laiklik kavramının çeşitli biçimlerde yorumlanarak içinin boşaltılması, irticai tabanın giderek genişletilmesi, kadrolaşma ve dini bireysellikten çıkararak toplumsallaştırmaya yönelik siyasete yansıtma çabalarının yoğunlaşmasının, toplumda gerginliği artırdığı konusunda dikkati çekti. Bunun ardından önemli bir noktayı vurguladı:

”İrticai tehdide karşı savaşımın kilit taşı laikliktir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi laik düzene dayanmaktadır. İrtica ile savaşımda, Cumhuriyetimizin laik yapısının korunması, dinin, din duygularının ve dince kutsal sayılan değerlerin siyasal amaçlı olarak kötüye kullanılmasının önlenmesi, toplumun bu yönde bilinçlendirilmesi, Devrim Yasalarının ödünsüz uygulanması ve Devlet organlarının yetkilerini duraksamaya düşmeden etkin biçimde kullanmaları zorunludur.”

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından sonra başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere kuvvet komutanlarının bu konuda ne diyecekleri merakla bekleniyordu.

Ulusal güvenliğimiz yönünden silahlı kuvvetlerimizin güçlü olması, ülkemizin ve rejimimizin güvencesidir. Türk ordusu diğer devletlerin orduları ile karşılaştırıldığında çok farklı nitelikleri olduğu görülmektedir. Atatürk ve arkadaşlarının yoktan var ederek kurduğu Türk Cumhuriyeti ordusu askeri gücünün yanı sıra Cumhuriyet rejimine bağlı, her yönüyle aydın bir kuruluştur. Bu yönünden ötürü de bazı çevrelerin, kökeni nereye bağlı olduğu açıklık kazanamayan bazı gazetelerin zaman zaman hedefi olmuştur.

Bazı çevrelerin ve aydın kesimin beklediği yanıt nihayet Harp Akademileri 2006–2007 eğitim ve öğretim yılı açılışında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan geldi. Büyükanıt, irtica, bölücü terör örgütü ve TSK’ne yönelik eleştirileri sert bir biçimde yanıtladı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, kendisinden önce kuvvet komutanlarının yapmış olduğu konuşmalarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşlerini dile getirdiklerini ve kendisinin de aynen onlara katıldığını söyledikten sonra, Başbakan Erdoğan'ın, “İrtica tehlikesi yoktur” sözlerinin tam aksine,”İrtica tehlikesi vardır” dedi. Ardından “Toplumsal yapımızı bozarak insanımızı çağ dışı bir görünüme sokmak isteyenler yok mudur? Bu listeyi uzatmak mümkün. Ben şunu ifade ediyorum. Bu sorulara ’Hayır, Türkiye’de bunlar yoktur’ diyebiliyor musunuz? Eğer diyemiyorsanız Türkiye’de irtica tehdidi vardır ve bu tehdide karşı her türlü önlem alınmalıdır." Diyerek günümüz gerçeklerini dile getirdi ve “TSK bazı çevrelerin hedef tahtası olamaz. Asker olarak bizim siyasetle ilgimiz yoktur. Ancak güvenlik ve rejim ile ilgili temel mülahazalarımızdan rahatsızlık duyanlar varsa bu onların rahatsızlığıdır” diyen Genelkurmay Başkanının bu sözleri ile AB üyeliğini desteklediğini de belirterek siyasilerin ve toplumun bazı kesiminin kuşkularına da açıklık getirdi.

Başbakan’ın “Asker Anayasa’ya uymak zorundadır” sözüne karşı da Genelkurmay Başkanı’nın kime bağlı olduğu bellidir diyerek, onu da yanıtladı. Sözlerine,” Bu vatan topraklarında hür ve bağımsız yaşayacaksak, bu üç temel değere sımsıkı sarılmalıyız. Kültürümüze, tarihimize ve dilimize sahip çıkmalıyız. Çünkü yaşadığımız günlerde üç temele de saldırılar vardır” diyerek sözlerine devam etti.

Genelkurmay Başkanı Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasında sivil-asker ilişkisi, genel güvenlik sorunları ve irtica başta olmak üzere güncel konulara değinerek, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşünü de böylece açıklamış oldu.

Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın konuşmalarından ibret alınacak noktalar vardır. Cumhurbaşkanı sekiz ay sonra görevinden ayrılacak ve ilerisi için de siyası bir hesap yapmadığı biliniyor. Diğer taraftan Genelkurmay Başkanı’da laik Cumhuriyetin altının oyulmasına izin vermeyeceğini açıkça söylüyor. Konuşmaların en can alıcı noktası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke yönetiminde söz sahibi olmasını istemeyen AB’ye verilen üstü kapalı cevaptı.

Kuşkusuz anladılarsa...

Türk Silahlı kuvvetleri suskun kalmayacağını, Türkiye’ye yönelik tehlikelere tepki vereceğini ve Cumhuriyet rejimini savunacağını bir kez daha göstermiş, aydın kesim başta olmak üzere Türk insanının yüreklerine su serpmiştir.



erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 5 Ekim 2006 Perşembe 17:39:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?