18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Zeugma Müzesi Açıldı

Gaziantep’in Nizip ilçesinin 10 km. doğusunda Belkıs Köyü’nde, Fırat Nehri kıyısındaki Zeugma’nın bulunduğu yöre tarih öncesi çağlardan kesintisiz bugüne kadar kesintisiz bir yerleşim göstermiştir.Fırat Nehrinin en kolay geçit verdiği iki noktadan birinde yer aldığından ötürü de Zeugma köprübaşı veya geçit yeri anlamında bir sözcüktür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana uygulamaya koyduğu en büyük teknik
yatırım Güneydoğu Anadolu Projesidir(GAP).Başlangıçta Fırat ile Dicle bölgelerinde sulama
ve hidroelektrik enerji üretim ve tüketimini amaçlayan bu proje 1970’li yıllarda
düşünülmüş,1980’den sonra da çok sektörlü sosyoekonomik bir kalkınma projesine
dönüştürülmüştür. Ne var ki, Güneydoğu Anadolu’da barajların yapımıyla yükselen sular
binlerce yıllık geçmişi olan kültür varlıklarını yok etmeye başlamıştır. Proje uygulamaya
konulduğunda Güneydoğu Anadolu’nun arkeolojik yönden yeterince bilindiği veya
araştırıldığını söyleyebilmek de gerçekten çok güçtür. Bununla beraber bölgede üniversiteler
ve müzeler yüzey araştırmalarının yanı sıra kazı çalışmaları da yapmışlardır .Prof.Dr.Ufuk
Esin Değirmentepe’de, Prof.Dr.Veli Sevin İmikuşağında, Prof.Dr.Muhibbi Darga
Şemsiyetepe’de, Prof.Dr.Jacques Cavvin Cafer Höyük’de, Prof.Dr.Nimet Özgüç Samsat’ta
Prof.Dr.Harald Hauptmann Lidar Höyük’te, Prof.Dr.Önder Bilgi Köşkerbaba’da , Dr.Devid
French Tille Höyük’te, Dr.Manfred B.Blanche Hassek Höyük’te,J.J.Roodenberg Hayaz Höyük’te, Arkeolog Edibe Uzunoğlu İmamoğlu Höyük’te, Arkeolog Özgen Karaca Pirot Höyük’te kazı çalışmalarını sürdürmüşlerdir.Ancak Türkiye’ye sosyoekonomik yönden büyük güç kazandıracak barajlar yapılırken, geç başlayan kurtarma kazıları, kültürel yerleşim merkezlerinin yok oluşuna ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmuştur.

The New York Times’de Stephen Kinzer’in “Bir Roma Kalıntısı İçin Sulu Mezar” başlıklı yazısı bir anda yerli ve yabancı yayın organlarının ilgisini Güneydoğu Anadolu’daki Zeugma antik kentine çekmişti.Stephen Kinzer’in yorumu geniş yankı yapmış ve ardından sular altında kalan kültürleri gündeme getirmişti:

“Türkiye gibi ülkeler kültürel miraslarını geri isteme hakkına sahiptirler. Ancak o mirası korumakla da yükümlüdürler. Şu anda Türkiye eşsiz değerde bir alanın yok olmasına izin vererek kendi tarihine ihanet etmektedir. Eğer bu kadar zengin bir hazine feda edilirse, dünyadaki kültürel kurumlar Türkiye’nin kültür mirasını koruma kaygısından kuşku duyacaklardır. Türkiye’nin bu hazineleri yok olmaktan kurtarmak için arkeologlarla birlikte gerçekçi bir program yapması için henüz çok geç değildir.”

Stephan Kinzer’in Zeugma’yı gündeme getirmesiyle birlikte Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü Güneydoğu Anadolu arkeolojisi ile ilgilenmeye başladı. Öncelikle Gaziantep Müzesi,Gaziantep Üniversitesi Zeugma’da, Fransa Anadolu Araştırmaları Enstitüsü ile Gaziantep Müzesi Horum Höyük’te kurtarma kazılarına başladılar. Kısıtlı imkanlarla bu kazı ve araştırmalar yapılırken sular altında kalan daha pek çok yerleşim alanından söz edilmemişti. Oysa yörede Hasankeyf, Urima, Apamea, Halfeti, Rumkale, Kalemeydanı gibi yerleşim alanlarının yanı sıra yüzlerce höyük, mezar ve kalıntı bulunuyordu.

Günümüzde en çok konuşulan konuların başında gelen sular altında kalan Zeugma’dır. Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırında,en uç noktasında yer alan Zeugma’dan yakın tarihlere kadar kimsenin haberi yoktu.Basında bu olay l986’da çok kısa bir haber olarak gündeme gelmişti.A.B.D.de 1995 de yayınlanan bir arkeoloji dergisi Zeugma’nın kurtarılması için acele edilmesini gündeme getirmişti.John Noble Wildford New York Magazine’de antik kentin sular altında kalmasına geniş yer vererek mozaiklerin tam bir kültür hazinesi olduğunu ileri sürmüştü.

Zeugma’nın gündeme gelmesinden çok daha önce Alman arkeolog J.R.Wagner 1970’li yıllarda doktora tezini hazırlarken bu antik kentin son derece zengin buluntuları olduğunu görmüştü. Ardından da burada kazı yapılması için Kültür Bakanlığına başvurmuş ancak olumlu bir sonuç alamamıştı. J.R.Wagner doktora çalışmasının bir kopyasını Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bırakmıştır. Zeugma gündeme geldiğinde, o zamanki Genel Müdür Dr.Alpay Pasinli uyarım üzerine bu dosyayı Genel Müdürlükte aratmış, ancak dosya bulunamamıştır.

J.R.Wagner’in çalışmalarını izleyen defineciler Kültür Bakanlığından daha duyarlı davranarak gizli kazı yapmış, buldukları mozaikleri parça parça sökmüşlerdir. Zeugma’nın üst teraslarında 1992 yılında Kültür Bakanlığı uzmanları kazı yaparken bir Roma’lı zengine ait villanın taban mozaiklerinden bir bölümü de çalınmıştı. Bu mozaiğin ortasındaki Partenope ile Metiox’un aşk öykülerini içeren bölümleri A.B.D.ye kaçırılmıştı. Kanadalı bir mozaik uzmanı olan Sheila Campbell A.B.D Collection’u gezerken diğerlerinden farklı bir mozaik dikkatini çekmişti. S.Campbell mozaiğin Türkiye’den kaçırılmış olabileceğini düşünmüş, fotoğraflarını çekerek Türkiye’ye göndermişti. O sırada Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü olan Prof.Dr.Engin Özgen hazırlattığı bir dosyayı A.B.D.ye götürmüş ve yapılan incelemede mozaiğin Zeugma’dan kaçırıldığı anlaşılmıştır.

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü bu olayın önemini bundan sonra kavramış 1992’de kısıtlı imkanlarla da olsa Zeugma’da kurtarma kazılarına başlamıştır.Genel Müdürlüğün yanı sıra Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi, Packard Hümanities Institue, Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santralı Tesis ve İşletme AŞ’nin katılımlarıyla kurtarma, belgeleme çalışmaları öncelik kazanmıştır. Gaziantep Valiliği Özel İdaresi de kısıtlı imkanlarla çalışmalara katılmıştır.

Fransız arkeoloji ekibi başkanı Doç.Dr.Catherine Abalie 1995 yılından buyana Zeugma kazılarını sürdürmüş ve bu arada bazı acı gerçekleri de dile getirmiştir:

“Bu bir arkeoloji felaketidir.Türk basını olayları abartmıyor. Ama artık yapılacak bir şey yok.Üzüldüğüm tek şey ,keşke herkes beş yıl önce harekete geçseydi. Biz tam anlamıyla acil kazı yaptık. İlk aşamada sular altında kalacak bölgeden çıkarabileceğimiz ne varsa çıkaralım diye çalıştık. Burada yok olup gidecek şeylerin çok önemli olduğudur. Burada kaybolacak şeyler yalnızca bir kentin ticari faaliyetini anlamamız değil, bu bölgedeki uygarlıkların kullandığı bütün araç gereçleri tanımamız açısından önemlidir.”

Zeugma antik kentinin ortaya çıkışı beraberinde bazı gerçekleri de dile getirmiştir.Bunun başında da Birecik Barajı sularından etkilenecek arkeolojik yerleşim alanlarının ve bu arada ortaya çıkan kültür varlıklarının belgelenmesi amacıyla yeterli bir yüzey taramasının yapılmadığı ortaya çıkmıştır.Ne yazık ki,bugün bölgenin tam bir arkeoloji envanteri elimizde bulunmamaktadır.

Zeugma’da l987’den bu yana yapılan çalışmaları Gaziantep Müzesi, Batı Avustralya Üniversitesi, Fransız Nantes Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, İsviçre Bern Üniversitesi başta olmak üzere Türkiye’deki çeşitli kuruluşlar üstlenmiştir. 2010 yılına kadar sürecek olan kazıları günümüzde Ankara Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Doç.Dr.Kutalmış Görkay başkanlığındaki bir arkeoloji gurubu yürütecektir. Başlangıçtan günümüze kadar yapılan kazılarda 1500 m2 mozaik,120 m2 duvar resmi, 4000 bronz sikke, 1000’lerce günlük eşya çıkarılmıştır. Bu eserler Gaziantep Müzesi bahçesinde ve bina içerisinde ilkel şartlarda korunmaya çalışılırken Zeugma için ayrı bir mozaik müzesi yapılmasına olan gereksinim de açıkça ortaya çıkmıştır. Bunun için yeni arayışlara başlanmış, Gaziantep Müzesi yanında yapımı süren Gaziantep Kültür Merkez binası, Kültür Bakanlığı Kültür Merkezi Daire Başkanlığı’ndan 2000 yılında devren alınmıştır. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Dr.Alpay Pasinli’nin görevde olduğu 2000 yılında bu yapı Zeugma eserlerini kapsayacak biçimde yeni bir proje kapsamına alındı. Kültür Merkezinde gerekli tadilatlar yapılarak bina bugünkü durumuna getirildi ve müze açıldı. Zeugma Müzesi’nin açılış sevinci yaşanırken, bu kez İstanbul Topkapı Müzesi’nden gelen bir haber kültür kesiminin sevincini bir anda yok etti; Topkapı Sarayı’nın depolarında hırsızlık olayı olmuş ve bazı eserler çalınmıştı. Müze hırsızlıkları Türkiye’de artık doğal olmuştur. Yıllardır Kültür Bakanlığı üst görevine atananların müze-bilim konusunda bilgisiz oluşları bu konudaki karmaşayı ortaya koymuştur. Korumacılık, yönetim onlar için bir hiçtir... Bu konuda defalarca yazıp çizdik, televizyon, radyo programlarında bu konuyu dile getirdik ama anlayan olmadı; sonunda olacağı bu idi ve olanlar oldu. Haydı hayırlısı; uyumakla, yerli yersiz demeç vermekle bu işler yürümüyor.


erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 1 Temmuz 2005 Cuma 17:25:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin aydın IP: 85.96.70.xxx Tarih : 8.07.2005 19:24:12
biz türek milleti olarak herzaman tarihe ve kültüre önem veren insanlarız ve sonsuza kadar çıkıcaz.hani derler ya ağzı olan konuşuyo demeç vermesini bilen de veriyo bilmeyende siz aldırmayın bunlara TÜRKİYE herzaman kendini bilen insanlarla yürür ayakda durur.