17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Ah İstanbul !!!

    “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul”
            Bu dizeleri sanırım bilmeyen yoktur. Bilmesine biliriz belki de,acaba bu dizelerde ki
duyguları anlayabilirmiyiz, yada bu duygulara ortak olabilirmiyiz bunu bilemiyorum.
            Geçen gün, bende bir tepeden baktım İstanbul’a. Aradan geçen hayli zaman  tepelerin sayısını arttırmış güzel İstanbul’un. Nerden nereye değil mi? Ben yaklaşık on dört tepe saydım. Ama eminim ki benim de gözümden kaçan daha başka tepeleri de vardı. Evet bir hayli genişlemiş İstanbul’un sınırları…
            Kim bilir bizden sonra gelecek yeni kiracılar kaç tepe  sayacaklar? Belki de üzerinde duracak bir karış yer bulamayacaklar, var olan tepeler üzerinde! Gerçi bütün bunlar çok da önemli değil. Boş boş İstabul’a bakmanın ve seyretmenin ne anlamı var? Güzelliği mi kaldı bu şehrin Allah aşkına? Nerede o kendisi için duyulan aşklar,sevdalar yazılan, şiirler…Ne oldu bütün bu duygular? Kaybolan güzellikler mi yoksa bizler miyiz?
            Bizler iyi kiracılar değiliz arkadaş. İnsan yaşadığı yeri bu hale getirir mi? “Aslan yattığı yerden belli olur” demişti atalarımız. Hadi bundan vazgeçtik, ya  içimizi ne hale getirdik? İçimizdeki yer ne halde!!! Bırak aslanı kaplanı, fare bile  yaşamaz  orada kardeşim...
            Hadi İstanbul’u rantçılar,üç kağıtçılar beş kağıtçılar bu hale getirdi diyelim, peki bize ne oldu da böyle bir pisliğe bulandık? Yoksa bizde mi rant uğruna benliğimizi sattık da böyle soysuzlaştık?!!! Hiç kimse kusura bakmasın arkadaş böyle emanetçilik, kiracılık olmaz…Mal sahibinin tahliye istemi doğru ve de yerindedir…Herkes ait olduğu yere; fareler de deliğine girmeli…
            Belki, bundan sonra bu güzel yerler için tekrar aşklar yaşanır, çalınır-söylenir, seyredilir. Daha önce değil…  
            Şimdi diyeceksin ki nereden çıktı bu terk etme işi!.Evet, geçenlerde sevgili ortağımla, Alternatif yaşam yerleri ile ilgili konuşuyorduk.  Fikir çok heyecanlı. Ancak hayata geçirilmesi noktasında biraz çalışılması gerekiyor. Zor olan kısmını “Ortağımın” fedakarlığı ile aştık ( gördüğünüz gibi fedakarlığı yine bayanlar yapıyor). Konu kısaca; İstanbul’un dışında kendimize yeni bir yaşam merkezi oluşturmak. Tabii ki fareler grubundan değiliz, sadece onların içimize yuvalanmasını istemiyoruz, birde toprağa olan özlem hepsi bu kadar.
            Sakın bizleri ahde vefasızlıkla kimse suçlamasın. Bu kutsal diyara kimsenin hiçbir sözü olamaz, hatta benim bile! Bizim derdimiz üzerinde soluyanlarla!!!!! Yaşayanlarla değil.
           
            Değerli okurlarım, çıkacağım bir seyahat nedeniyle, bir sürede olsa aranızda olamayacağım. Gidip de dönememek de var… Lütfen hakkınızı helal edin.
 
            Saygılarımı sunuyorum.
           
            Sevgilerimle.                              ygedikli@hotmail.com
Yayın Tarihi : 15 Temmuz 2004 Perşembe 15:29:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Adnan İMAN IP: 81.212.72.xxx Tarih : 18.07.2004 02:50:27
necip fazılın gözünden bir de bak o tepeden, O manayı bul da bul İlle İstanbul'da bul İstanbul İstanbul... dostum, sence bu kalabalığın bu duyarsızlıkların bu kudsi manaları bozmaya gücü yetecek mi? bu mümkün mü? CANIM İSTANBUL Canım İstanbul Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey, hava, renk, eda, iklim O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım Vatanım da vatanım İstanbul İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik Servi, endamlı servi, ahirete perdelik. Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat. Şahadet parmağıdır göğe doğru minare Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet. O manayı bul da bul İlle İstanbul'da bul İstanbul İstanbul... Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar. Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i Kadını keskin bıçak Taze kan gibi sıcak İstanbul İstanbul... Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler. Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hâlâ çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyar Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar. Gecesi sümbül kokan Türkçesi bülbül kokan İstanbul İstanbul... istanbulu istanbul gibi yaşamak hepimize nasip olsun dileği ile ..

Mustafa Gökay Şahin IP: 81.215.94.xxx Tarih : 22.07.2004 20:19:22
Yusuf bey çok önemli bir noktaya değiniyor aslında ve yanlış anlaşılmamak için sözünü ' Bu kutsal diyara kimsenin hiçbir sözü olamaz, hatta benim bile! Bizim derdimiz üzerinde soluyanlarla!!!!! Yaşayanlarla değil.' diyerek bitiriyor. İstanbul gerçekten çok büyüleyici, her köşesi tarih kokan, dünyaca ünlü sanatçıları kendine aşık etmiş eşsiz güzellikte bir şehir, ve bu gerçeğe kimsenin söylediği birşey yok ama bizler bu güzelliğin ne kadar kıymetini biliyoruz ve eğer biliyorsak neler yapıyoruz. İstanbulda gerçeği görmeye çalışalım yani o eşsiz büyüyü bozan gerçekleri. Beton yığını haline gelmiş, yolları köstebek yuvası halindeki semtler, ulaşımına akıl sır ermiyen bir metropol, kendi sokağına aracını park edemeyen bir istanbullu, akşam vakti İstanbulun en merkezi yerinde tek başına gezmeye korkan bir bayan avukat, yurtdışından bir misafiri geldiğinde E-5 üzerindeki çarpık kentleşmeden utandığı için sahil yolunu kullanan bir iş adamı..... Tabiki İstanbulun tarihi bir büyüsü var ama şimdilerde İstanbulda ön plana çıkan gerçek İstanbulun Büyüsünü bozmasada kötü reklamını yapan ve istanbulluların huzurunu kaçıran ve gittikçe artan bu gerçekler. Malesef son zamanlarda Yusuf beyin ve ortağının düşündüğü alternatif yaşam merkezleri düşüncesi, gerçek istanbullu dediğimiz bir çok kişininde hayallerinde yer etmiş durumda. Bu şehrin büyüsü, bu şehrin güzellikleri kaybolmadı sadece artan çirkinliklerin ardında kaldı. Daha yaşanası bir İSTANBUL için. Herkese iyi günler dilerim. Mustafa Gökay ŞAHİN