1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Kırmızı Çizgiler Kaybolurken...

yusuf@kenthaber.com

Olmaz olmaz dediğimiz bir çok değer, maalesef son zamanlarda akıl almayacak bir biçimde olmaya başladı.Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin, bağımsızlığı tartışılır hale geldi.

Irak savaşı başlamadan, Amerika’ya yakılan kırmızı ışık ve sonrası gelişen sert tutumlar, Başbakanın İsrail ve Amerika gezisinden sonra, bir anda yumuşayarak eski günlere dönülüverdi. Önce Amerika dış işleri bakanı, sonra Cia ve Fbı başkanlarının ziyaretleri gösteriyor ki, Türkiye tekrar Amerika’nın siyasetine ve vesayetine giriyor. Aslında bana kalırsa hiç çıkmamıştı ya neyse…

Tabii ki bu gelgit siyasetler, bizim yetersiz siyasetçilerimizin( sayısal anlamda değil ) bilgi ve vizyon eksikliğinden kaynaklıyor. Burada sözüm sadece günümüz siyasetçilerine değil. İsmet İnönü ile başlayan ve günümüze kadar süren süreçte ki tüm siyasetçilerden söz ediyorum.

Atatürk’ün iç ve dış siyaset için sarf ettiği sözleri, yapılan devrimleri gerçek anlamında değerlendirmesini beceremeyen siyasi kadrolar için en kolay yol, bağımlı ve yanlı bir siyaset gütmek olmuştur. Bugün Türk halkının bağımsız ve hür olduğunu söyleyebilecek biri var mı acaba?

Osmanlı da İttihat ve terakkiciler, Cumhuriyet dönemi ile birlikte korkak siyaset güden siyasiler( en başta İsmet İnönü ve hükümetleri), 21. asrın, sözüm ona alternatifsiz olduklarını söyleyen günümüz hükümetleri... Aralarında gerçek anlamda bir fark yok. Sadece değişen şart Ve güç dengesine göre himayesi altına girilmek istenen ülkelerin isimleri…

Son dönem vesayet altına girmemiz, şüphesiz Aponun yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmesi ile oluşan yeni süreç.

Tüm bunlar olurken, daha önceleri Türkiye’nin olmazsa olmazları dediğimiz kırmızı çizgiler açıklanmıştı. Savaş sebebi sayılabilecek değerler. Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki bunlarında hiçbir hükmü kalmamıştır.

Amerika uzun zamandan beri, içine düştüğü batağın içine Türkiye’yi de çekmeye çalışıyordu. Görülüyor ki bunu da başardılar. Irakta kurulan yeni dengelerde ( özellikle Kuzey Irakta kurulacak olan kürdistanda) Türkiye’de etkin bir rol alacak. Ancak siyaseten değil tabii. Sadece bölgenin kontrol edilmesi ve güvenlik anlamında.

Yıllardan beri söylenen “Irak’ın toprak bütünlüğü korunacak” söylemi, işte gerçekleşiyor!!! Böyle toprak bütünlüğü olsa ne olur olmasa ne olur Allah aşkına. Böyle oluşumlara kukla devlet mi, vitrin devlet mi, ne diyorlardı? Yani Türkiye’den çok da farklı bir yapı olmayacak…Ve böylelikle de Irak’ın da toprak bütünlüğü korunmuş oluyor!!!

Kırmızı çizgilerin ihlaline bir iki örnekte, yine sözüm ona “bağımsız yargı” dan vermek istiyorum:

Yok, yüce divanda aklananlardan ve hortumculardan bahsetmeyeceğim?

Önce Apo dan başlayalım. Otuz bin kişin katili terörist Abdullah Öcalan, bağımsız yargımız sayesinde yargılandı, ve devletin himayesinde sefahat sürmeye mahkum edildi.

Eve dönüş yasası sayesinde, üç beş tane teslim olan ve sonrasında hemen serbest bırakılan teröristin dışında ( gerek pkk’lı, gerekse Hizbullahçı teröristler) hapislerden kurtarıldı. Bunlar olurken: elini, kolunu, bacağını, canını, malını, namusunu vatanı uğruna feda eden, devlet görevlileri ve kahraman güvenlik mensuplarını şehitlik mertebesine ulaştırmanın gururunu yaşayan siyasetçiler, türlü entrikalarının bedelini, bu vatan için hayatlarını feda etmekte bir an tereddüt etmemiş olan bir iki kahramanı da hapse göndermekte bir beis görmediler. 

Devletin derinliklerinde oluşturulan birimler de ak süt gibi aklandı, bir iki göstermelik davanın ve cezanın dışında.

Şimdi ise Orhan Pamuk davası. Her şey bir yana, Başbakan, dış işleri bakanı ve adalet bakanı Orhan Pamuk’un bu davada ceza almayacağını, aslında böyle bir davanın bile olmayacağını söylüyorlar. Zaten AB her zaman olduğu gibi, yargımıza son derece saygılı ve asla müdahil değil!…

Sevgili dostlar her şey bir yere kadar. Ben kişisel hak ve özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün karşısında değilim.Devlet de değil ve olmamalı. Ancak bir noktaya kadar. Oradan sonrası benim haysiyetimdir, gururumdur, onurumdur, namusumdur. Ben bu değerlerden hiçbir şey uğruna( değil AB birliği) fert olarak fedakarlık yapamam. Devlet de “ben” lerin birleşkesi olduğuna göre…

Saygılarımla






Yayın Tarihi : 19 Aralık 2005 Pazartesi 13:55:27
Güncelleme :19 Aralık 2005 Pazartesi 14:04:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ŞAHİN VURAL IP: 212.175.112.xxx Tarih : 29.12.2005 17:04:48
Sevgili Yusuf Bey Duyarlılılğınız ve hassasiyetiniz için teşekkürler.Merak ettiğim şu ki;bu kadar isteğin sonu nereye gidecek..Birileri istiyor bizimkiler tak yapıyor.Hemde istek nasıl olursa olsun..Ya bir gün ucu bunlarada dokunursa ?İşte o zaman bağıracaklar ama inşallah iş işten geçmez. Selamlar

HALUK NAMDAR IP: 195.87.57.xxx Tarih : 20.12.2005 14:14:54
Bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını tartışmak...! Bu cümle beni yıllar öncesine götürdü. Ortaokuldayken Türkçe dersinde Kompozisyon konumuzdu. Türkiye gerçekten bağımsız mı? sorusu hakkındaki düşüncelerimizi hem yazmış, hem de sınıfta hepbirlikte tartışmıştık...Sonucunda , körpe beyinlerimizle, Türkiye'nin bağımsız olmadığı sonucuna varmıştık.Hepimize zor gelmişti, kabul etmek gerçekleri...Petrolü dışarıdan alıyorduk, teknolojiyi dışarıdan alıyorduk. O zamanlar elektrikler de kesiliyordu... Bağımsızlık neydi ki.?!?... Önce, göğsünü gere gere , kimseye muhtaç olmadan yaşayabilen, üreten, satan, buluşlar yapan, başı dik, gözleri parlayan, kendine güvenli toplum olmamız gerekiyordu... Toplumu bu halde tutabilmek için de, güçlü, bilgili, çok çok okumuş, temsilcilerimizin olması gerekiyordu.Yıl, 1979 du... Geldik 2005 'e... Aynı yerde ve sonuçlardayız, değil mi.? Bence okumak ve gerçek adam olmak zorundayız. Okul yıllarında araştıran, nedenini soruşturan, başkasının dediğiyle yetinmeyen olmadıysak, artık önümüze konanla yetinmeye alışıyoruz, gidiyor. Gitti, gider... Belki de , kafasında kırk tilki dolaştırıp, kırkının kuyruğunu birbirine değdirmeyen diğer devletlerin, özellikle adı geçen devletin, eğitim öğretim sistemimize soktuğu sinsi bir plandır bu. ''Aman gençler okumasın, gırgır, şamata, haylazlık, tembellik öne çıksın. Böylece çektiğimiz yere itiraz etmeden gelsinler.... '' Ben, en başta, Eğitim ve Öğretime önem vermeliyiz, diyorum. Bilgili, kendine güvenli, onurlu, şerefli, muhtaç olmayan insanları arttırmalıyız. Bunlar artarsa aradaki parazitler, hırsızlar, anarşistler, satılıklar, hainler öğütülüp gidecektir... Hiçbir şey için, özellikle de AB için, daha fazla fedakarlığı gerek yok...Saygılarımla. Haluk Namdar.