23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Yalancı...

yusuf@kenthaber.com

Yalan üzerine….


Yemek yemesini, oturup kalkmasını, konuşmasını, gülmeyi, sevgiyi, saygıyı, dürüstlüğü, güzel ahlakı, aklına gelebilecek tüm iyi değerleri öğrettin. Peki çocuğuna yalan söylemeyi öğrettin mi?

Çocuklara yalan söylemesini öğretmelimiyiz, öğretmemelimiyiz, eğer öğretmeliysek bunu ne zaman öğretmeliyiz?

Geçen gün samimi iki arkadaşımla tartıştığımız konu buydu. Arkadaşlarımdan ilki, Psikolog Sayın Elif Yılmaz, diğeri Okul Öncesi Eğitim Uzmanı Sayın Nilgün Karataş Mirçavi ( yani sevgili ortağım ). Yoo hemen acıyan gözlerle okumaya başlama 

“Aldatmak amacıyla, bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz” olarak tanımlıyoruz kısaca yalanı. Tabii ki hiçbir insanın tasvip etmediği ve karşılaşmak istemediği davranışlardan sadece biri yalan söylemek. Onaylamadığımız halde birçok durumda arkasına sığındığımız kalelerden biri. Bunun tersini söylüyorsan, var söyle ama inandırıcı olamazsın.

İşin pedegojik tarafı benim konum dışı. Beni esas ilgilendiren sosyal ve toplumsal tarafı.

Bu arada şunu belirtmekte fayda görüyorum: Küçük yaşlardaki ( 3-5 ) soyut-somut karmaşası yaşayan çocukların söyledikleri daha doğrusu hayal ettikleri konular yalan kavramına girmez ( Bunu ben değil, mesleğin erbabı Elif ve Nilgün hanım söylüyor  Bende katılıyorum tabii ki).

İlkokul 4. sınıfta öğretmenimiz kompozisyon ödevi vermişti.: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” Ata sözünü açıklayan bir kompozisyon yazacaktık. Herkes yazmadı tabii ki, “Akşam babam hastalandı, lambamızın camı kırıldı, gazımız yoktu, elektriklerimiz kesildi( iyi semtlerde oturanlar için.) ((**Ek bilgi: yıl 1969-70 ve biz Anadolu’nun ücra bir köşesinde değil, İstanbul Topkapı’nın dışında bugün Cevizlibağ olarak bilinen yerde oturuyorduk ve elektriğimiz yoktu**)) gibi, belki de yatsıda bile sönmeyecek mumun arkasında saklananlar benden daha başarılı olmuştu. Ben hiçbir şeyin arkasına saklanmadan yazdım tabii, ama yazmaz olaydım. Hayatımda ilk ciddi öğretmen tokadını bu ödev sayesinde yemiştim.

“Atalarımız yalan söylemeyin demiyorlar, yalan söylersen kısa zamanda yalanın ortaya çıkabilir. Bunu bil ve ona göre yalan söyle. Benim nasıl olsa yatsıya kadar zamanım var, ve ben bunu bilerek, gerektiğinde yalan söyleyebilirim” gibi bir şeyler yazmıştım.

Sevgili dostum, toplum hiç de dışardan göründüğü kadar, seviyeli, ahlaklı, güvenli, dürüst, hoş görülü, anlayışlı ve yalansız değil. “Ben hiç yalan söylemem, herkesi severim sevmesem de saygı duyarım, çok geniş hoş görü sahibiyim” gibi martavallar ile kendimizi kandırmayalım. Maalesef bu böyle, ben ne yapayım? Ben sadece bu toplumun bir ferdiyim. Var olan yazılı ve yazılı olmayan ne kadar toplum kanunu ve kanun hükmünde kararnamesi varsa, bende hepsine uymak zorundayım. En azından varlığını bilmek ve öğretmek zorundayım.

İnanç öğretilerinde dahi, mesela Hristiyan’lıkta ve İslamiyet’te yalan söylemenin çerçevesi çizilmiştir. Yani yalan söylemek aynı zaman da, inançsal ve toplumsal bir gerçek. Renkleri ne olursa olsun, bazı yalanların toplumsal yanılgıları düzelttiği, bazı hayatları kurtardığı gerçeğini asla görmemezlikten gelemeyiz.

Yalanın iyi bir davranış biçimi olduğunu söyleyecek kadar ahmak değilim. Ancak, yalan gerçeğini nasıl ki bilmeli isek, bildiğimiz bu davranış biçimini de öğretmek zorundayız. Yalansız bir dünya düşlemek hayalden öte olamaz!!!

Yalanı öğretmenin zamanı çok önemli: Uzmanlar; Çocuk, ilk ciddi yalanı söyler söylemez, anında hiç vakit kaybetmeden, çocuğa yalan söyleme hakkının olduğu, ancak bu yalanın sonucuna da katlanmak zorunda kalabileceği, istemediği durumların da olabileceği, sıcağı sıcağına öğretilmesi gerektiği konusunda hem fikirler.

Zamanı gelince çocuk nasıl olsa yalan söylemeyi öğrenir, bunun için özellikle yalanı öğretmenin anlamı yoktur diyenlere iki çift söz:

Biz çocuklarımıza ne kadar temiz bir ortam sunarsak sunalım, çocuğumuz dışarı çıktığında bunları bulamayacaktır. Hırsızların, arsızların, namussuzların, çetelerin, mafyaların, kapkaç çetelerinin, daha sayayım mı!!!! Cirit attığı bir ortamda sizin erdemliliğiniz kaç para?
Sokaktaki gerçekler unutularak, görmemezliğe gelinerek kimseye bir fayda sağlanmaz. Aksine acı çeken ve üzülen hep biz oluruz.

Ben yalan söyledim, söylüyorum ve söyleyeceğim…Hem sadece anneme babama da değil! Arkadaşlarıma da yalan söyledim ve söylüyorum. İsteyen varsa erdemliliklerimizi de tartışmaya hazırım…

Ben çocuğuma, diğer iyi ve kötü değerleri öğrettiğim gibi yalanı da öğretiyorum. Gerisini sen bilirsin.

Saygı ve Sevgilerimle


Yayın Tarihi : 4 Aralık 2005 Pazar 23:54:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
HALUK NAMDAR IP: 195.87.57.xxx Tarih : 8.12.2005 14:31:06
Sayın Yusuf bey, Yazınızı tekrar, tekrar okudum. Sanki,böylesine ''Sivri'' biryazının öncesindeki ve sonrasındaki olayları bilemediğimden, ''tek katlı binalar arasında, apartman görüntüsü'' gibi geldi... Hele '' Yalan söyledim, söylüyorum, söyleyeceğim..'' demişsiniz ya. Müthiş.! İşte mertlik, yiğitlik bu , dedim. Ben 7 yaşındaki kızıma yalan öğretmedim. Ama benim resmen fotokopimi çektiğini hissediyorum. üstelik tertemiz kalplerinden birşey saklayabilmek mümkün mü.? Yapmacık hareketleri, yalanları hemen hissettiğinden eminim. Zaten, bizler yalan söylüyorsak, öğreniyorlar. Fazladan çaba gösterip yalan söylemeyi öğretmek nasıl olur, bilmiyorum.? Aslında, yalan söyleyince, artık o yalanı devam ettirebilmek için, daima beyninde yer açmak, zihnini meşgul etmek zor olmuyor mu.? İster istemez bir yerde açık veriyorsun. Gerçekler, sanki yerçekimiyle suyun devamlı aşağıya aktığına benzer şekilde, devamlı açığa çıkmaya yöneliyor. Buna engel olmaya çalışmak, boş yere zihin meşguliyeti oluyor. Konular birikince de sıkıntı ve tarif edemediğimiz mutsuzluk duygusuna kapılıyoruz.Aslında, çocuklarımıza yalan söylemeyi öğretmek değil de, kendilerini rahatsız edecek, zarar verecek bir olaya, duruma veya kişiye karşı ''nasıl kıvırabilineceğini '' öğretebilmemiz daha faydalı olacaktır, diye düşünüyorum... Sevgi ve saygılarımla... Haluk Namdar

sahra IP: 85.102.219.xxx Tarih : 20.06.2006 22:42:51
yalan konusunu çok güzel açıklamıssınız. islami ve hırıstiyanlık boyutları ile de açıkladıgınız için küçük bir hadis yazmak istedim... Abdullah ibni amir anlatıyor. Birgün resüli ekrem (s.a.) bize gelmişti ozamanlar henüz cocuktum . oynamak için sokaka cıkmıştım .Annem Abdullah buraya gel bak sana ne verecegim diye beni cagırdı .Peygamber efendimşiz anneme ona ne verecektin ?diye sordu .Annemde bir hurma verecektim "dedi bunun üzerine Hz. Peygamber anneme şunu söyledi .Eger cocuga bir şey vermesydin senin hakında bir yalan söyledi diye yazılacaktı ". _________________