Sevgili dostlar kısa bir ayrılıktan sonra yine birlikteyiz.  Ümit ediyorum ki ayrıldığımız günden beri, her şey  yolundadır.

      Bu yıl, Danimarka’da yapılan halk dansları festivaline konuk olduk. Biz dahil on ülke katıldı festivale. Yolculuğumuzu kara yolu ile gerçekleştirdik ve tam kırk iki kişiydik. Gerek yolculuk esnasında, gerek bulunduğumuz ülke ve şehirlerinde gerekse festival yerlerinde yaşadıklarımızı “ makamsız” ın  yorumu  ve fotoğrafları ile sizlerle paylaşmak istiyorum.

     Yolculuğumuz, 20 temmuz akşamı  haramidere carrefour  marketten yolluk

alışverişi ile başladı. Yolluk diyorum ama bazı arkadaşların yolluktan ne

anladıklarını bir bilseniz! O yollukların içinde neler vardı neler!!!

      AB çok da değiştirmemiş komşumuz Yunanistan’ı. Eskiden olduğu gibi yine çok misafirperverler. Yaklaşık elli dakikada zor giderdiler hasretlerini!

         Sabahın ilk ışıkları ile Selanik’teyiz. Programda Atatürk’ün kısa bir

müddet kaldığı evin ziyareti var. Atatürk’ün evi aynı zamanda  konsolosluk

olarak da kullanılıyor( müzenin bitişiği ). Dostlar ben, sözde Atatürk’ün

evinde inanın hiçbir heyecan duymadım ve hiç mutlu olmadım. Sadece bir iki

giysinin dışında tüm eşyalar sonradan konmuş ve ben inanıyorum ki Atatürk’ün bu mekan ile bağı oradan taşındıkları gün bitmiş!

        Bu arada Atatürk’ün evini ziyarete giderken yolumuzu kesen semt pazarını görünce kısa bir şaşkınlık yaşamamak mümkün değil! Sanki Fatih Çarşamba pazarındasın!!! Fark sadece dilde... Yoldakiler bile aynı bizim gibi yürüyorlar! Trafik çok düzenli tüm şehirde, motorsikletler hariç, ama minibüssüz şehir olurmu!!! İşte Selanik te böyle minibüsü olmayan zırt-pırt işleyen toplu ulaşım otobüsleri ile çok renksiz…..

İgomenitsa’dan İtalya’ya geçecek feribot 25 dakika rötar yaptı.Gel de arama Bandırma feribotunu yada deniz otobüslerini...Klimalar yeteri kadar serinletemiyor içerisini. Feribotun yemekleri hariç hiçbir şeyi iyi değildi hatta yemek fiyatları bile. Yunanistan ulaştırma bakanlığına duyurulur!!!

 

      İtalya’da sabahın ilk ışıkları ile gözlerini açtı uyuyanlar. İskele kenarında balık tutan yaşlı adama çok özendim. Bu kadar özenli ve beyefendi balık tutan birini bugüne kadar hiç görmemiştim. Adamcağız beyefendiliğinden olacak bizim milletin başına üşüşmesine ve  deli gibi bağırmalarına sadece suskun bir gülümseme ile cevap verdi... Bari, bir liman şehri olmakla beraber aynı zamanda tarım için de oldukça elverişli alanlara sahip. Yunanistan ve İtalya bu işi kıvırmışlar kardeşim. Tarlalara bir sulama sistemleri koymuşlar, sebzelerin yerinde ben olsam bugün NBA de Mehmet Okur ve Hidayet havalarını alırlardı!!!...Ya bağlarına ne demeli.Olmaz arkadaş böyle bir düzen, vallahi olmaz ya. Adamlar sanki çiftçi değil, Güzel Sanat tasarımcıları...

      Roma hala eski büyüleyici gücünü muhafaza ediyor. Ve helal olsun, hala geçmişlerinden utanmıyorlar, aksine bunu öyle güzel planlayıp satıyorlar ki.Kollezyum (collezium) önünde ki kuyruklar bunun açık göstergesi... Vatikan; çok kan kaybetmiş çok. Artık sadece turistlerin ilgi odağı.He birde muhafızların kostümlerini  nihayet halletmişler…Gerçekten çok şık olmuş bu sefer.Tasarımcısına helal olsun.

            Yalnız şu İspanyol merdivenleri dedikleri yerin anlam ve büyüsünü çözebilmiş değilim. Ne o kardeşim! Merdiven şeklinde stat misali yer yap, önüne fıskiyeli bir havuz sonra gelsin turistler. Oh ne ala be…Belkide bunu çevredeki esnaflar finanse etmişlerdir, kimbilir!

            Bir önerim de Roma belediye başkanına; Sayın başkanım şehriniz iyi güzel de insan geze geze çok yoruluyor ve çimlere yayılmak istiyor. Özellikle biz Türkler geldiğimizde lütfen arkadaşlara söyleyin de şu sulama işini gece yarısından sonra yapsınlar!!! Birde önümüzdeki dönem lütfen temizlik firmanızı değiştirin.Özellikle Vatikan çevresindeki alt geçitlerin hali şehrinize hiç yakışmıyor…

                                                                   Sürecek…