18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bizde umumi AF çıktı...Ya sizde!!!

      Hani eski bir dostu  görmeyi çok istersiniz de hep  günlük yaşamın ivediliklerini bahane edersiniz ya; değerli dostum Yusuf ‘un emek ve  yürek vererek hazırladığı  bu köşeye  birkaç   gönül damlasıyla konuk  olabilme  davetini henüz değerlendirebilmiş olmanın  mahçupluğunu  yaşarken, diğer yandan  beynimdekileri yeteri kadar klavyeye dökememenin yada  tam aksi  dökmeye alışıp kolay kolay bitirememenin  sinsi  kaygısını taşıyorum.
 
Şairin dediği gibi: “BİR BAŞLASAM DÖKMEYE İÇİMDEKİLERİ,
                               KİMBİLİR BELKİ SUSMAK DAHA İYİ”
 
        İçimizdekiler    demişken, hazır  sözü içimizdeki   sonsuz güzelliklerin dış dünyayla buluşurken uğradığı değişime getirmişken ve hazır da  bayram gibi muhteşem bir zamanı vesile edinmişken,yaratılış  hamurumuzda   olup da  büyüdükçe pişirmek yerine küflendirdiğimiz bir hasletten bahsetmek istiyorum…
 
        Geçenlerde aslında her birimizde  varolan  fakat   kullanma prospektüsüne uymadığımız için kullanamadığımız bir duygumuzu çıkarıp koydum masamın üzerine…Aslında herşey  mail kutuma gelen bir elektronik posta yüzünden  oldu.. İçimden  bu sanal kağıda  firar eden  tüm cümlelerin müsebbibi o ileti .. …  E- posta kutumdan beynime oradan da yüreğimin en sızlayan yerine  ışık hızıyla  düşen  mesaj da “gerekli gereksiz her şeyin bir günü var ve kutlanıyor..oysa en çok ihtiyacımız olan güzelim duygulardan  birinin günü kutlanmıyor..Neden,  DÜNYA,YADA EVREN AFFETME  GÜNÜ  yok..” şeklinde bir  ifade  yer alıyordu…
 
        Bu dileği   binlerce insana tek tuşla ulaştıran  arkadaşım,”ne yapsak da böyle bir gün kutlayabilsek”  diye düşünürken,aklıma  güzel yurdum insanının  bir o kadar da güzel yurduma has  huyları geldi..              
 
    Bundan kolay ne ola ki dedim yazdığım cevapta: Kafamıza uyan bir gün seçelim ve o günü Dünya Af Günü ilan edelim…Onca kutlanan günün nedenini niyesini  bilip de mi kutluyoruz,
varsın  takvime bir özel gün de biz eklemiş olalım…Göle maya çalana değil,maya çalarken tutulan niyete bakarmış bilgenin biri..
Düşündük taşındık; ucu, bizim  affetmediklerimize dokunacağı için, ne yalan söyleyeyim birazcıkta   kaşındık..        
Nihayet karar verdik ve bayramın 2.gününe tekabül eden 21.OCAK tarihini “DÜNYA AFFETME GÜNÜ” ilan ettik.
 
    Ne olduğunuzu, toplumsal kimliklerinizi,rütbelerinizi ve varsa  aldığınız tüm dereceleri   bir kenara bırakıp düşünün Allah aşkına, gerçekten de   itinayla ket vurduğumuz ,  çoğumuzun yüreğinin   en arka  raflarına sıkıştırıp üstüne  yine aynı itinayla 7 kat kilit vurduğumuz,  o 7  kilidin ağırlığıyla  yatıp , 7 kilitle her sabah yeniden uyandığımız ve  sekte görmüş yüreklerimize bir düğüm de “AF” fedebilme  erdeminden  yoksun kalmak  pahasına kendimizin  attığı olmuyor mu?
 
    Onaylamadığımız  durumlar sonucu bize yaşatılan kırgınlıklarda, kişi yada kişileri affetmek bize  çok zor gelir..Nedense biz hata yaptığımız zaman , karşımızdakinin bizi  acilen affetmesini isteriz de, bize  olumsuz bir davranışta bulunulduğunda  çoğu kez affetmek yerine cezalandırmayı , onu tamamen yaşamımızdan çıkarmayı veya hatasını yüzüne vurmayı tercih ederiz.
 
    Bu inanırken de böyledir…Allah,Tanrı, Rab  yaratıcı gücün  adı hangi dinde veya dil de olursa olsun, hatayı eğer biz yaptıysak tövbe eder,bizi affetmesini dileriz.Tüm kutsal kitaplarda ,yaradan olarak belirtilmiş olan  o muhteşem gücün her tanımında ,affı ve merhameti bol olan diye bahsedilir. Biz  kainatı yaratan “ALLAH’TAN” bile affı  bol keseden dilerken,onun  güzelliğinin değdiği en muhteşem varlıklardan biri olan insanlardan  yana  bu erdemi  cimrice kullanırız…
 
    Affetmemenin en kısa  açıklaması  kendini karşındakinden  daha kusursuz görmektir.
 Halbuki   kimse bilmese bile,  en azından  kendi kendimizle baş başa  kaldığımızda  hepimiz biliyoruz ki hiçbirimiz kusursuz değiliz…Aksine kusursuz olarak yaratılıp,büyüdükçe kusurlara boğulan  yegane varlıklarız.
Her birimiz  doğduğumuz   zaman tertemiz bir  insan müsveddesi olarak yaşama merhaba deriz.. Ama işe bakın ki  büyümemize karşın,inatla kimimiz müsvedde olarak kalmakta ısrar eder çok azımız müsveddelikten sıyrılıp “insan “ olarak  göç ederiz..
 
    İşin, ağlanası halimize gülünecek  yanı; bazılarımız  kadere inanan insanlar olarak her olayın güzelini  çokkkkkkk yukarılardan    bilir lakin gönlümüze ve beynimize uymayanı da nedense  insanlardan sebepleniriz..
 
 
     Hadi gelin  klasik bayram kutsiyetini bahanelerimizin   bahanesizliği  edinip ,bu defa  işitip de duymadığımızı,yokluğunu hissetsek bile öfkenin en baş köşesine yamadığımızı ve bilip de yapmadığımızı,yapalım….
    
    Kırgınlıktan yada kızgınlıktan  yana içimize buruşturup tıkıştırdığımız ne kadar işe yaramaz  değerler varsa bir bir çıkarıp çöpe  atalım,
  Doya doya  “AFFETTİM diyelim”…
  Affetmenin hafifliğini ve huzurunu….
 bedenimizin her bir hücresine yavaş yavaş,sükunetle yayıldığını  hissedelim…
   
     Hadi , ya alın elinize telefonun ahizesini yada açın mail kutunuzda  asla affetmeyeceklerinizin  adreslerini…
 
    Hiç değilse; ufacık, lakin  sımsıcacık  bir mesaj atın…  
Ama sonuna mutlak kocaman harflerle;
               
    “SENİ AFFETTİM..HERŞEYE RAĞMEN, İYİ Kİ  VARSIN “   yazın…
 
“AFFIN BOL , DARGINLIĞIN  SON BULDUĞU  BİNLERCE GÜNÜMÜZ  OLSUN…
DÜNYA…
KAİNAT…
YADA EVREN…
SINIRLARIMIZ NE  KADAR BÜYÜK VE  BU SINIRLARIN ADI HER NE OLURSA OLSUN,
21 OCAK AFFETME GÜNÜMÜZ  KUTLU OLSUN…”
 
 
Yazarı biliniyor
 ama  o yazdığından çok duyguların güzelliğini önemsiyor        
 
Nilgün  KARATAŞ MİRÇEVİ
 
Bayramınız kutlu olsun...
 
SAYGILARIMLA
Yayın Tarihi : 19 Ocak 2005 Çarşamba 10:58:11
Güncelleme :19 Ocak 2005 Çarşamba 12:54:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?