24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Hakim Karşısında

        yusuf@kenthaber.com

        Bu kez değişik bir şey yaparak, hayatımda bir ilki seninle paylaşacağım… 

        Kolay değil 43 yaşındayım ve ilk olarak hakim karşısına çıkacaktım. Evet yanlış okumuyorsun ilk … 

        Ders yapıyorum ve saat daha sabahın 10:00’u. Çalan telefonun sesi ile dersi kestim. Arayan ortağımdı ve sesi hiç de alışık olmadığım tondaydı. Duruşmam varmış, hem de 3. duruşma!!! Üç duruşmaya da katılmamışım, ve sayın emniyet mensupları da bunun nedenini öğrenmeğe gelmişler! Bugün 4. sü varmış hem de saat 09:55 te. Ama sayın emniyet mensupları 10:00 da okuluma gelmişler. 

        Bir an tüm bu konuşmaların şaka olduğunu düşündüm, çünkü sayın ortağım böyle ilginç şakalar yapmayı çok severdi      …Eşimin yanımda, olması bana bu olayı çözmem için bir fırsattı…Dersten çıkıp emniyet yetkililerinin telefonda bana bildirdikleri mahkemeye gitmeye karar verdim, hemen bir taksiye binip Bakırköy adliyesinin yolunu tuttum… 

        Her gün defalarca kullandığım yol sanki uzamıştı, git git yol bir türlü bitmiyordu…İçinde bulunduğum şartları tabiî ki reel olarak değerlendiremiyordum, ancak kendime duyduğum güven ve samimiyet beni rahatlatan tek unsurdu… 

        Yer olarak gittiğim adres belliydi de, akıbetim hakkında hiçbir şey bilmiyordum. 

        “Çamur at iz kalsın” dünyasında yaşadığımız için, içimin ürpermediğimi söylersem doğru olmaz. Evet küçücük beynimde türlü senaryolar ile adliyeye gelmiştim. 

        Bir iki defa resmi işler için gerekli “sabıka” sorgulaması için geldiğim Adliye binasında, şimdi nedenini niçinini bilmediğim duruşmam için 4. Asliye ceza mahkemesi salonunu arıyordum… 

        Duruşma salonunun önündeki jandarmayı görünce duraksadım.İnan yüreğim böyle bir anı fazla yaşamamıştır. Kapıda asılan listede adım yoktu. Bu iyimi kötümü onu da bilmiyordum…Ortağımın şaka yapma ihtimali vardı ya…   

        Kapı açıldı ve (hep filmlerde gördüğümüz gibi yani) Mübaşir efendi bir isim soy isim bağırdı! Yanına yaklaştım “ buyurun içeri” dedi. Çağırdığı kişinin ben olmadığımı söyleyecek kadar ayaktaydım…Adımı soyadımı söyledim. Bekleyin dedi ve içeri girdi. Az sonra tekrar geldi ve “ biraz sonra sizi içeri alacağım” dedi. Cesaretimi toplayıp “Özür dilerim ama bu ne davasıdır memur bey” diyebildim. Anlamlı yada anlamsız suratıma baktı. Tam bir şeyler söyleyecekti ki kapının üzerinde ki zil çaldı ve hızlı bir şekilde tekrar içeri girdi. 

        Mübaşir bey içeri girerken salonun en arkasında oturan ve sayabildiğim kadarıyla altı avukat vardı. Ben tekrar kapıda asılı duran dosyayı incelemeye başladım. Bu kez daha sakindim ve artık ismimi aramıyordum. Ne yazıyorsa onları okumaya başladım. 09:55 te başlayan bir ismin peş peşe sürecek davalarını yazıyordu.   Ve dava konusu da hırsızlık!!! 

        Artık bazı karanlıklar aydınlığa kavuşmak üzereydi. İki yıl önce okulumuzu soyan kişinin davası imiş meğer. Artık rahatlamıştım. 

        Rahatlamasına rahatlamıştım da hakim karşısına spor ayakkabı, eşofman ile çıkılırmıydı? Ayakkabılarımın bağlarını düzeltirken Mübaşir bey geldi ve beni içeri davet etti. Ne mutlu bana ki ismimi bağırmamıştı…Ne bileyim işte ismimi bağırmayınca bir hoş oldum…   

        İçeri girdiğimde salonun sıcaklığı saunayı andırıyordu. Ama benden başka hisseden yoktu galiba. Hatta davalı bile gayet rahattı   Avukatları yanlış saymışım, davalının avukatı ile tam yedi avukat. Kürsüde Hakim ve Cumhuriyet savcısı… Salonun tam ortasına denk gelen yerde ise iki jandarmanın ortasında tiyatroda seyirci rahatlığında oturan davalı kişi vardı. Ve davacı masasında da; içerdekilerin şaşkın bakışları altında içeri giren garip kıyafetli adam ben… 

        Hakim’in ilk sorusu olayın ne zaman, hangi saatte ve nasıl olduğu idi. Benim cevabım ise, benden önce ne kadar gergin olduğunu bilmediğim havayı bir anda yumuşatmıştı…Önce sayın Hakim den ve hazır bulunan diğer kişilerden özür diledim kılık kıyafetim için. Evet nihayetinde burası adaletin eşit dağıtıldığı bir devlet kurumu idi ve buradaki insanlar, en azından görevleri icabı saygıyı hak ediyorlardı. 

        Evet Hakim’e daha önce ki üç duruşmadan haberim olmadığını, davetiye almadığımı, ve mahkemenin varlığından bir saat önce haberdar edildiğimi söyledim. Hakim çok efendi bir insan, sakin konuşuyordu. Tebessüm ederek, zaten mahkemenin böyle durumlar davetiye göndermediğini söyledi…Yemin ediyorum, tam soracaktım “peki benim nasıl haberim olacaktı” diye, sonra nedense vazgeçiverdim. O kadar da uzun boylu değildi yani…   

        Ve dava konusu ile ilgili bilgilerimi söyledikten sonra, Hakim bana teşekkür ederek sanık avukatına söz verdi. Davalının dosyalarının birleştirilmelerinden, parmak izinin olmadığından, tutuksuz yargılamadan vs. konuştular. 

        Sonuç olarak mahkeme ileri bir tarihe ertelendi. Okulumuzu soyduğu iddia edilen kişinin mahkeme boyunca hiç sesinin çıkmaması, sessiz sakin ve efendi gibi oturması beni de etkilemişti. Hakim olsam bu çocuğun masumiyetine karar verebilirdim. Çocuk dediğime bakma canım, genç işte 20-25 yaşlarında bir vatan evladı. Zaten olay yeri tatbikatında ben bu çocuğa da yemek ısmarlayarak affetmemişmiydim onu!…   

Saygılarımla                        

Yayın Tarihi : 31 Mart 2005 Perşembe 00:14:47
Güncelleme :31 Mart 2005 Perşembe 00:32:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?