18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

TURFANDA LEZZETLER

Acaba hiç düşündük mü, neden yılın oniki ayı domates yiyoruz? Mevsimsel lezzet ve fiyat farklılıkları da çok fazla etkilemiyor tüketimi. Alış-veriş çantalarımızdan hiç eksik etmiyoruz, sağ olsun üreticiler, pazarlayıcılar.
 
Siz ne düşünüyorsunuz bilemiyorum;ben, hakiki domatesin lezzetini bilmediğimiz içindir diyorum.Gerçek lezzeti bilmediğimiz için de ,tıp otoritelerinin görüşlerini dahi önemsemeden bütün yıl domates tüketiyoruz ve bu bizim için çok da önem taşımıyor..Belki, ilkbahar ve yaz aylarında damağımız bir şeyler hisseder gibi oluyor ancak zavallı damağımız da bazı değerlerini kaybettiği için bizi seçiciliğe zorlayamıyor.Ve son olarak domates lezzeti bizim için sıradan tatlar arasına katılıyor.Sağlığımız  ile ilgili açılımlarını ise otoritelerine bırakıyorum. Demek oluyor ki; bizi oniki ay domates tüketmeye yönlendiren damağımız değil, “domates değerleri” miz.
 
Peki bu pencereden bir de diğer değerlerimizin doğuşuna ve tüketimine bakalım:
 
Teknolojik gelişmeleri inkar etme gibi bir yanlışımız olamaz. Bu teknolojik gelişim paralelinde toplum değerleri de maalesef değişime uğruyor.Üretim ve tüketim değerlerimizi tüm bu gelişim ve değişime göre ayarlıyoruz. Özür diliyorum ayarlamıyoruz, ayarlatılıyoruz!!!
 
Ekonomiden siyasete,siyasetten sosyal yaşamımıza kadar sahiplendiğimiz değerlerin ne kadarı ile barışığız,bu değerlere olan inancımızın değeri ne? Neden sahiplendiğimiz bu değerler, bizi mutlu olmak yerine çoğu kez mutsuz ediyor! Dünyadaki tüm gelişim ve değişimlerin amacı, insanlığa hizmet değil midir? … Gülmeyen yüzler ve mutsuz çoğunluk bunun böyle olmadığını söylüyor.
 
Damak lezzetimizin değerleri nasıl değişmişse, benlik değerlerimiz de (bizim seçimimiz olmayanları kastediyorum) aynı şekilde değişip yozlaşmağa başlamış.Bozulan bu değerler ile mutluluğun tadını alamıyoruz ve kendimizi kandırma yolları buluyor,hatta bulduğumuz bu yöntemler ile yeni gündemler yaratıyoruz.Sonra da bunu geniş halk kitlelerine çok menem bir şey gibi sunuyoruz:Sevgililer günü,Anneler günü,Babalar günü(babaların protestolarından sonra), Çocuklar günü, Öğretmenler günü, İşçiler günü, evlilik yıldönümü, tanışma, ayrılma, dedeler günü, babaanne, anneanne, teyze, hala, amca, dayı, yeğen, çevre, hayvanlar v.s. Siyasetçilere niye gün tahsis edilmemiş hayret! (gerçi toplumuzda özel gün tahsis edilmeyen bir çok grup var!)
 
Tabii birde haftalar var…Özel bir yeri olan noel kutlamalarını da unutmayalım.Bir çoğumuz duymamış olabiliriz  diye söylüyorum; şimdilerde hayatımıza yeni katılan “noel anneleri” diye bir kavram da var.Aman onları ihmal etmeyelim!
 
Biri bizi gözetliyor!Biz evleniyoruz!Biz boşanıyoruz!...Biliyorum son söylediğim henüz yayın hayatına başlamadı,merak etmeyin çok yakında!...
 
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan şiddet olayları ve bunları doğuran sebepler,yolsuzluklar,hırsızlıklar,mahkemelere intikal eden ve etmeyen anlaşmazlıklar, boşanmalar, cinayetler, maddi-manevi tecavüzler…………
 
Örnekleri istediğimiz kadar uzatabiliriz...Tüm benliğimiz bunlarla dolup,öz değerlerimiz örtülenirse; içimizde özlem duyduğumuz gerçek mutluluğa ulaşmak için hangi değerleri kullanacağız?
 
Kullanacağımız değerler domates değerlerinden farklı  mı olacak?
Lütfen; turfanda değerleri alırken,kullanırken ;sahip olduğumuz değerlerin değişmesine ve bu değerlerin içlerinin boşaltılmasına izin vermeyelim.
 
Şu sıralar internet’te sık görülen  bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
Su, ateş ve ahlak arkadaş olmuşlar ve yola çıkmışlar. Birbirlerini kaybetme endişesi ile; önce su’ya sormuşlar: -Seni kaybedersek nasıl bulacağız? Su cevap vermiş: -Nerede şırıl-şırıl bir ses duyarsanız ben oradayımdır. Sonra ateş’e sormuşlar: -Seni kaybedersek nasıl bulacağız?Ateş cevap vermiş: -Nerede bir tüten duman görürseniz ben oradayımdır.Sonra da aynı soruyu Ahlak’a sormuşlar.Ahlak cevap vermiş: -Beni kaybederseniz asla bulamazsınız…!!!!
Gerçek ve öz değerlerimizin kaybolmaması dileklerimle.
 
Yayın Tarihi : 1 Mart 2004 Pazartesi 17:01:07
Güncelleme :2 Mart 2004 Salı 14:27:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nilgün mirçevi IP: 81.214.11.xxx Tarih : 3.03.2004 10:52:54
can editörüm... öyle güzel, öyle muhteşem anlatmışsın ki duygularımızın ve değerlerimizin girdiği kısır döngüleri.. aslında her birimiz teknolojiden çok daha hızlı gelişen bri kemiyetleşme sürecindeyiz.. acı olan bu sürecin hızından çok bizlerin duyarsızlığı..ne zaman böyle yazılar okusak içimizde birşeyler kıpırdıyor da, nedendir bilinmez sadece birkaç dakikadan ibaret kalıyor.. yaşamdan aldığımız tüm tatlar giderek sunileşiyor ve bizler giderek mutluluk oyunu oynamaya çabalayan zavallı bir familya'ya dönüşüyoruz... hani o içimizde varolduğunu savundukları,cevher mi dersin,çocuk mu dersin,umut mu dersin ..adına ne dersen de,bizi gerçek tatlara eriştirecek olan ve içimizde yüzyıllardır kuşaktan kuşağa uyumaya devam eden minik devi bir türlü uyandıramıyoruz. senin gibi düşünen ve bu düşüncelerini yaşama taşıma cesareti taşıyan birilerinin olması bu mücadele de tek başına kürek sallayanlardan olmadığımı hissettirdi bir an bana.. en azından turfanda domateslerin arasında ezilip,kofti ve yavan bir salça olmayı kabullenmemek adına kah kalemimizle,kah klavyemizle,kah beynimiz ve yüreğimizle verdiğimiz bu mücadelede bizim gerçek mutluluğu yakalayabilme şansımızın diğer turfandalara göre çok daha fazla olduğu inancını senle paylaşmak istiyorum... yüreğine sağlık.....

Erdem Akarsu IP: 195.93.74.xxx Tarih : 23.06.2004 02:33:41
Kendimi yorum yapmak zorunda hissettim.Sizin gibi düsünenlerin hicde azimsanmayacak kadar oldugunu düsünüyorum.Bunlardan biriside benim.Ahlakini kaybeden toplumlar neler kaybediyorlar bunlari bir dahaki yazinizda biraz daha acarsaniz sevinirim.