7
Mayıs
2024
Salı
MARDİN

Aslanlar, Kaplanlar, Tilkiler...


Ciğerhun’un anlattığı bir fabl var, usumda kaldığı kadarıyla anlatayım: Aslanla kaplan yolda bir miktar peynir bulur. Birazını biri, birazını da diğeri yerken sopayla kavgaya tutuşurlar. İçlerinden biri, “Niye dövüşüyoruz? Yahu, yabanıl hayvanların en üstadı tilkidir! Ona gidelim, bize hakemlik yapsın?” der. Tilkiye varırlar, tilki onları dinler. “Çabuk bana bir terazi verin!” der. Ona bir terazi getirirler. Büyük bir parçayı bir kefeye, küçük bir parçayı da diğerine kor. Denge bozulunca, büyükten kocaman bir parça ağzına atar, bu kez denge öbür tarafın lehine bozulur, diğerinden ağzına kor bu kez. Denge yine olmaz. Bu iş peynir torbasında peynir kalmayıncaya kadar devam eder.

Zerkavi’nin başka ülkelerde yaptığı eylemlerini desteklemiyoruz, onun ideolojisini de beğenmiyoruz. Ama bir şey var ki bunu hiç kimse inkâr edemez: O, ülkesini işgal eden ABD ve diğer koalisyon(?) askerlerine karşı savaştı. Onun savaşı haklı bir savaştı, tıpkı dün Vietnam’da, Cezayir’de savaşanlar(ın ki) gibi. O Amerikan emperyalizmi ve faşizmine karşı savaşırken elindeki silahla yere yıkıldı. Ve onun da fotoğrafı güzel çıktı, çerçeveleyip basına gösterdiler(!) Ve eğer şehitlik mertebesi diye bir yer varsa, o şimdi orada, o mertebede oturuyor! Çünkü o, işgalcilere karşı bağımsızlık için savaşırken şehit düştü.

Gelelim bizim fabl’a. Bizim ne aslan ne de kaplan gibi pençelerimiz var? Bir ABD, İngiltere, Rusya değiliz. Tilki de değiliz, AB ülkeleri ve diğer gelişmişler gibi politik değiliz. Ama bizim başka bir durumumuz var: Biz kendi yurttaşımızı afili türbanlarla, imam hatiple, din, ezan, bayrak, milliyetçilik nutuklarıyla kandırıp kendimizi varsıl ederken onları sömürüyoruz. En büyük İslamcı diye geçiniyoruz, kadınlarımızın başlarını her gün başka bir desenle kapatıyor, onları(kadınları) kendimize saklıyoruz. İmam hatip deriz ama çocuklarımızı Amerika’larda okuturuz, dünya bankalarında, IMF’lerde çalıştırırız. Bir yediğimizi bir daha yemeyiz, ciplerimiz, villalarımız, fabrikalarımız, şirketlerimiz, milyon dolarlarımız var. Biz İslam’ın sosyal adalet anlayışıyla ilgilenmeyiz, biz onu sadece kendi çıkarımız için kullanırız. Yani biz öyle bir yaratığız ki kendi çocuklarımızı yiyoruz.

Biz öyle bir İslamcıyız ki işgale karşı savaşan bir gerilla liderinin ölümünü, kameralar önünde o ülkenin bakanına elimizi uzatarak kutluyoruz. Bizim milliyetçiliğimiz yurtsever gençlerimizi, aydınımızı, çizerimizi linç etmek, mahkemelerine katılıp protesto etmek. Biz Ergenekon’u-belki bir Moğol efsanesidir, belki de öyle bir efsane yoktur-yeniden ulus olma, yeniden doğmak sevinci, dağları delerek yaşamak mücadelesinin büyük ruhu olarak almıyoruz. Biz Ergenekon’u çete olmak ve komprador burjuvazinin uşağı olmak için kullanıyoruz. Biz ne aslanız, ne kaplanız ne de tilki… Biz kendi çocuklarımızı yiyoruz.

Yayın Tarihi : 3 Şubat 2008 Pazar 13:31:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?