7
Mayıs
2024
Salı
MARDİN

(D)ayak Dansı


İstanbul’da polisin 1 Mayıs nedeniyle yurttaşlarımıza şiddet kullanmasını savunan hükümete dünyada herhalde Türkiye’de rastlanır(dı). Taksim Meydanı’na yürüyüşü engellemek için tekme, tokat, cop, su kullanılması yetmedi polise. Bomba attı, turistleri dövdü-sanırım sırtları açık, omuzları gösteren elbiseler giymelerine kızmış olabilirlerdi-,parti ve sendika binalarını bastı, o da yetmedi hastaneye bomba attı. Bu gözü dönmüş vahşi durum ancak mezhep çatışmalarında ya da Afrika’daki kabile savaşlarında görülen düşmanca zihniyetlerde bulunabilirdi. Biz bunu başardık. Bravo bize(!)

Kaldırımda biberli gazdan kendinden geçmiş bir şekilde oturan bir genç kızın başına, koşarak gelen polis olanca hızıyla tekme vuruyor. Sırtüstü yere uzanmak zorunda kalan kıza bu kez yanından koşarak geçen başka bir polis copla vuruyor ve bir üçüncü polis kızın yanından koşarak geçerken kıza ne oldu diye-ben öyle düşünüyorum! Kalbim öyle söylüyor-geri dönüp bakıyor. İstanbul’daki 1 Mayıs polis dayağını görüntüleyen tv’lerde gösterilen bu sahne dikkatimi çekerken bir başka gerçeği de deklere ediyordu: 12 Eylül sonrası polis teşkilatının içinde büyük ölçüde Fettullahçı ve ülkücü polis doldu. Kıza tekme atan ve cop sallayan polis böyle polislerdi. Ve içlerinde tek tük merhametli, kendi halinde-eğer kalmışsa!-polis kendini kamufle ederek kalmış; dönüp geriye bakan öyle bir polis olmalıydı.

Türban ve AKP’nin kapatılma davasıyla kıyametleri koparan AB’nin, emekçilerin kendi bayramlarını kullanamamalarına ve ayaklar altında ezilmesine tek söz söylememesi gariptir. Aydınlanma ve burjuva demokratik devrimlerini yapmış Avrupa’nın Türkiye’deki işçi ve emekçi düşmanlığına, sembol olmuş işçi bayramının kutlanmamasına göz yumması, bizim açımızdan AB düzeyinde bir demokrasi istemesi doğru mu diye sorgulanmalıdır. İstenen acaba-Amerikancı-Ilımlı İslamcı bir hükümet modelinin iktidarda olduğu bir sistem ve Türkiye’nin Ortadoğu, Afganistan veya her nere düşman olacaksa orada asker olarak kullanılabilmesi mi? Avrupa Yahudilerinin toplandığı İsrail örneği gibi tüm Müslümanların Avrupa’ya tabi olmasını sağlayacak aldatmaca demokrasi mi? Derin devlet faaliyetleri devam ediyor… Hrant Dink cinayeti, rahip ve misyoner cinayetleri, Ergenekon, Sauna tarzı operasyonlar, Diyarbakır’da duraklarda bombaların patlaması, işçilerin, emekçilerin düşman sayılması… Evet, derin devlet 1977 yılının 1 Mayısı’nda Taksim’de işlediği 37 cinayetin anısına 2008’de 1 Mayıs kutlaması yapılmasını istemedi. Kendini bu memleketin sahibi gören derin devlete göre işçiler, memurlar, çalışanlar, emekçiler, garibanlar, kimsesizler, Kürtler, yurtsever Türkler, ilericiler, demokratlar düşmandır. Oysa bu memleketin emperyalizme, faşizme, işgale karşı koyacak asıl sahipleri devrimcilerdir.

Taksim Meydanı bariyerlerle kapatıldı, trafik durdu, işçiler falso yaptılar ve yanıtını aldılar-zaten onlar ayak takımı değiller miydi?-ve emekçiler yenildiler. Devletin ceberut tavrı işçiyi yerlerde süründürdü. Ayak takımı ayaklar altında çiğnendi. Özgürlüğün ve demokrasinin sadece bir sınıf için (burjuva) geçerli olduğunu yedi düvel gördü. AB’ye uyum yasalarına rağmen özgürlüğün salt yeni yetme İslamcı burjuva, liberal burjuva için geçerli olduğu, bu ülkede ayak takımı ve düşüncesinin tehlikeli sayıldığı bir kez daha görüldü. Ve askerin AKP hükümeti ile uyum içinde olduğu görüldü. Toplatılmış bunca polis yetmiyormuş gibi ordunun jandarmasıyla da ayak takımına gözdağı verildi. 12 Eylül zihniyetlerinin hâlâ geçerli olduğu ve AB illüzyonuna rağmen devam ettiği görüldü. Ama bir şey daha görüldü: Emekçilerin dünya hükümetlerince önemsenmediği… Emeği ve emekçileri savunan dürüst bir sivil kuruluşun bile dünyada var olmadığı…

Yayın Tarihi : 14 Mayıs 2008 Çarşamba 19:34:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?