8
Mayıs
2024
Çarşamba
MARDİN

Hepimiz Mutluyuz


Ağa sormuş: “Haa Gurri (Kürtçe kel, uyuz anlamında)! Sen ne iş yapabilirsin?” “Her şey yapabilirim Ağa! Elimden her iş gelir!” “O halde şu davarları güt!” Gurri o gün davarları otlağı çıkarmış. İnekler, öküzler osurmaya başlamış, pislik yapmışlar. Gurri o gün dayanamamış, akşam Ağa’ya söylemiş. “Bu iş hoşuma gitmedi! Her tarafa sıçıyorlar! Bol bol osuruyorlar! Üstelik sağa sola koşuyorlar. Çok yoruldum. Bu işi yapmam!” “Peki Gurri! Başka ne iş yapabilirsin?” “Her işi yapabilirim!” “O halde atlara bak!” Atları otlağa çıkarmış. Özellikle taylar sağa sola çok koşmuşlar. Onları geri getirmek Gurri’yi çok yormuş. O akşam da işi bırakmış. “Bu iş bana göre değil Ağa! Yavrular çok yaramaz, onların peşinden gitmek beni çok yoruyor. Üstelik bunlar da pislik yapıyor!” “Peki,” demiş Ağa. “Başka ne iş elinden gelir?” “Her işi yapabilirim Ağa! Hangi işi söylersen onu yapabilirim!” “Şu koyunları güt bugün!” Koyunları otlağa götüren Gurri, kuzuların çok koşmalarından, yaramazlık yapmalarından yorulmuş. Bu işten de bıkmış. Aynı akşam bu yeni işinden de istifa etmiş. “Olmuyor Ağam!” demiş. “Bu işten de bıktım. İşim gücüm kuzu peşinde koşmak oluyor. Bunlar da pislik yapıyor. Bu işi yapmam!” “Peki,” demiş yeniden Ağa. “Gurri, sen başka ne iş yapabilirsin?” “Aklına gelen her işi yapabilirim!” Ağa biraz düşündükten sonra Gurri’ye formalite bir iş vermek istemiş. Maksat dostlar alışverişte görsünler… “Sen kadınların arasına git! Onların yanında kal!” Gurri’yi kadınların arasına yollamış. Gurri kadınların arasında o gün zor kalmış. Akşam yine istifasını vermiş. “Bu iş bana göre değil Ağa! Ben kadınların dırıltısını, dedikodusunu çekemem! Durmadan konuşuyorlar. Bu işi yapmam!” “Peki,” demiş Ağa bu kez daha yardımcı olmak isteyerek. “Sen ne iş yapmak istersin?” “Elimden her iş gelir Ağa! Hangi iş olursa olsun yaparım!” “Bu kez yapmak istediğin işi sen söyle Gurri! Sen söyle, ben de seni o işe vereyim! Hangi işi yapmak istersin?” Gurri gülümsemiş. “Senin şu oturduğun döşekte (Ağa’nın makamını işaret etmiş), senin yerinde oturmak istiyorum!” “Hastir!” demiş Ağa ve Gurri’yi kovmuş.

Bu, tembellik üzerine anlattığım öykü hepimizin üzerinde var gibidir. Kolaycı bekleyişler, çaba ve mücadele vermemek, zamanı boşuna harcamak… Halk-öykümüz benzetimiyle-hem her işi yapabilir, hem de hiçbir iş yapamaz. Tembel ve bezmiş bir insanın çok yıl görmesi, yaşlanması onu tecrübeli yapmaz. Çünkü o hep seyretmiştir ve kafa yormamıştır. Yazgısı başkalarınca çizilmiş, tesadüflerle bir yere varmıştır. İşin garibi de yaşlı başlı bir alay insan kendi ayağıyla kurban olmaya gidiyor.

Salt emekliler mi yüreklerindeki duyguları kabartmıyorlar, onlar mı pek bir iş yapmak istemezler, bir iş gelmez ellerinden… Genç bir ruha sahip olmaları şeytanvari bir rüyadan uyanmamakla engellenmiş (mi?). Uykuda ne çok kâbuslar, bir sürü düşler, bir sürü olaylar görürler, uyanmazlar… İşte halk olarak böylesi bir tavır içinde özgürlüklerimiz, geleceğimiz, yaşamımız elimizden alınsa da “benden sonra tufan” diyoruz. Öyle bir huy ediniyoruz ki insanlara ve şeytanlara ait olanlar birbirinden uzak değil. Hamletvari bir tavır da beklediğimiz yok. Ama telekulak, dinlenme, operasyonlar salt Anayasa Mahkemesi veya ana muhalefet partisi gibi, sıradan yurttaşların ulaşamayacağı noktalara gelince şaşmaz adaletten söz ediyoruz.

Tembelliğimiz, güçsüzlüğümüz, seyrimiz, Tanrı kadar güçlü insanlar örneği az sayıda insanların gücü ve yeteneğine bizleri bağımlı kıldı. Bunların birçoğu zeki ve kurnaz kimselerdir. (Yalınayak başıkabak sokağa atılınca da milyonlarca küçümser bakışları hissetmeyiz. Düşünce fakirliği içindeyiz… Oysa yalancılar, takiyyeciler bizlerin sokağa düşmesini isterler. Çünkü bir sürüngen öbür sürüngeni sömürür…) Özgürlüklerimizi, düşüncelerimizi-Tanrıvari güçteki böylesi insanlar örneği-bu insanlara teslim ettikçe, onların gösterdikleri yoldan yürümekle kendimizi özgür ve mutlu hissediyoruz.

Yayın Tarihi : 18 Haziran 2008 Çarşamba 11:33:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?