7
Mayıs
2024
Salı
MARDİN

Ayak Takımı


Ayaklar baş olursa kıyamet kopar… Başbakan 1 Mayıs için işçilerin çıkışını bu nevi sözlerle küçük gördü. Oysa proletarya bir ara dünyayı yönetiyordu. Şimdilerde işçi, memur, emekçi, esnaf, gariban, alttaki, ezilen, ayak takımı sayılıyor doğrusu. Emekçiyi düşük veya düşkün görmek büyük bir yükseklik kompleksinin ürünü sayılır. Nerede simit satılan günler, yoksa bunlar yalan mıydı?

Biz-kendi adımıza-ayak takımının sesi olmaya devam edeceğiz. Emeğin kutsallığına ve namusuna inanan insanlarız. Emeğe gerekli saygı ve önemi göstermek üretimden yararlanan herkese düşer. Mal ve üretime gereksinim duymayan insan var mı? Parlamentoları kim inşa etti? Başbakanın bindiği aracı, uçağı kim üretti?

Türkiye tipi demokrasilerde(!) dezenformasyon ve manipülasyona uğrayan kitleler kendi çıkarlarını koruma yerine bir avuç burjuvanınkileri korur. Zaten kitlelerin muhalefetini burjuvazinin çıkarları doğrultusunda pasifize edecek “sarı” sendikalar bu kitleleri uyutmak için kurulmuştur. İşte bundan dolayıdır ki ayaklar kendine (kendi çıkarına) oy vermez, baş hep yüksekte kalır(!) Doğrusu Memur Sen, Kamu Sen, Türk İş kime hizmet ediyor, emekçiye mi(?!)

Bir tv dizisi olan “Hatırla Sevgili”yi izlerken-bu medyanın mevcut haliyle nasıl yayınlandığına şaşıyorum ya!-sol gençliğin acımasızca yok edilişini ibretle görüyoruz. Sistem 60’lı yıllarda çoğunluğa güven duymazken, 68’li ve 78’li gençlik rüzgârlarının dahi vatan, millet adına tehlike sayılması (gençliğin yutulması) garip bir sağcı sistem oluşturdu. Dünya özgürlük ruhundan-kısmen-esinlenmiş gençlik, sistemin kurumları ve sözde koruyucularından işkence gördü, katledildi, işsiz bırakıldı. Hapishanelere sığmaz oldular. Kimi kadınların, kızların ırzına geçildi. “Hatırla Sevgili” bu dramı (trajediyi) romantik bir anlatımla gerçeğin şurasından burasından kalan kırıntılarla anlatabiliyor (mu?). Darbeler yalan dolan içinde hep darbeciler tarafından anlatıldı, gerçekler anlatılmadı. Bu garip sistem-doğrusu aranırsa!-nasıl oluyor da AB ve ABD tarafından-övgüye layık-demokrasi olarak kabul görüyor. Bu sistemde ayak takımı (alttakiler) sınıf bilincinde olmadan salt ırkçılığın ve dinciliğin gönüllü fanatikleri yapıldılar. Böylece başların ayakların altında ezilmesi duyumsanmadıkça ayaklar kendini baş saydı.

Ayak takımı halkını sömürmek isteyen bir sistemin bakış tarzıdır. Halkı tüm tüm siyasi sürecin dışında tutarak ondan salt oy deposu olarak yararlanmak. Ve bu yöntem, din, milliyetçilik gibi kavramları-kendi çıkarları doğrultusundaki anlatımlarıyla-gariban insanlarımızın beynine kazınmasıyla sağlandı. Böylece ayak takımı suya sabuna dokunmayan bir seyirci olmuştu. Ve sözde memleketin sahipleri-Türk İslam Sentezi gibi uyduruk bir ideolojiyle-ayak takımını aldattı. Artık ayak takımı burjuvazinin ayaklar altında ezdiği gönüllü İslamcı, milliyetçi sağcılardı.

Bize gelince… Ayak takımı güzeldir, çirkindir, iyidir, kötüdür… Güçlüdür, güçsüzdür, cesurdur, korkaktır; övülür, yerilir… Ayak takımı gençtir, yaşlıdır, cahildir, okuyandır, bilendir, bilmeyendir ama milyonlardır… Biz yine de Onlar’ı şairin betimlemesiyle analım. “(…)Demir,/ kömür/ ve şeker/ ve kırmızı bakır/ ve mensucat/ ve sevda ve zulüm ve hayat/ ve bilcümle sanayi kollarının/ ve gökyüzü/ ve sahra/ ve mavi okyanus/ ve kederli nehir yollarının/ sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı/ bir şafak vakti değişmiş olur,/ bir şafak vakti, karanlığın kenarından/ onlar ağır ellerini toprağa basıp/ doğruldukları zaman./ En alim aynalara/ en renkli şekilleri aksettiren onlardır./ Asırda onlar yendi, onlar yenildi./ Çok sözler edildi onlara dair/ ve onlar için/ ‘Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur’ denildi.”

Yayın Tarihi : 8 Mayıs 2008 Perşembe 11:17:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?