8
Mayıs
2024
Çarşamba
MARDİN

Sevgi Duvarı


Çiftçiler arasında her yıl yapılan “en iyi buğday” yarışmasını hep aynı çiftçi kazanırmış. Sormuşlar: “Bu işin sırrı nedir?” Yanıt: “Sırrım çok basit: Her yıl kullandığım buğday tohumlarını komşularımla paylaşırım.” Şaşırmışlar: “Yani kendi buğdaylarınızı rakiplerine mi verirsiniz? Bu nasıl olur?” Yanıt: “Veririm, çünkü rüzgâr olgunlaşmakta olan buğday polenleri alır ve onları tarladan tarlaya taşır. Eğer benim ekinlerime kötü polen gelirse, bu benim buğdaylarımın da kötü olacağı anlamına gelir.” Soru: “O halde?” Yanıt: “Eğer iyi ve kaliteli buğday yetiştirmek istiyorsam komşularımın da iyi buğday yetiştirmiş olmaları gerekir. Bu nedenle komşularıma da yardım ederim.”

Bu küçücük öyküden alınacak bolca dersler vardır. Toplum da böyledir. Çevremiz kaliteli insanlarla doluysa bizim de-etkileşimden dolayı-kaliteli bir insan olmamız doğal olur. İyi bir işadamı ülkede aç ve sefil insan olmasını istemez. Böylesi bir durum onun zararınadır. Eğer varsıl bir insanın yaşadığı ortam sefillerle, ezilenlerle doluysa zamanla onun için de tehlike sinyalleri başlar. Hırsızlık, gasp, soygun, tehdit, yaralama, öldürme gibi eylemlerle karşı karşıya kalabilir. Dünyanın en büyük ihtilallerinin nedeni açlıktır. Bu öyküden çıkarılacak en önemli ders, hepimizin aynı gemide yolculuk ettiği gerçeğidir. Geminin su alıp batması hepimiz için-aynı ölçüde-tehlikedir. Akıllı davranan bazı varsıllar bu gerçeği göz ardı etmez.

Ve ne-yazıktır ki-bugün fakir fukara edebiyatı üzerinden siyaset yapanlar salt kendilerini varsıllaştırdılar. Fakir fukara yaşantısını empatiyle duyumsamayanlar o yaşantının acılarını anlayabilir mi? Büyük sermaye sahipleri ve partilerinden bazıları, hayatından bezmiş aç ve yoksulların hayalleriyle oynadılar. Onları adaletsiz bir toplumda kendilerinin peşinden koşturarak kandırdılar. Ve büyük sermaye sahiplerinin yararına olan düzenleri yoksullar ve açlar savundu. Oysa ancak sosyal adalet mutlu bir toplum yaratabilirdi.

Ve ne tuhaftır ki, toplum barışı ve ilerlemesini gören bazı büyük işadamları da-ezilenlerin tersine!-sosyal adaleti savundular. Ülkede sosyal adaleti bazı varsıllar ve aydınlar savunuyor bugün! Ve bu tuhaflıklar içinde sapla samanı ayırmak olanaksızlaşmıştır!

Birlikte yaşadığımız yurttaşlarımızın yoksul ve sefil yaşantıları bize üzüntü vermiyor ve düşündürmüyorsa insan olma değerlerinden epeyce uzaklaşmışız demektir. Bu tür insanlık ayıbını çözmek, biz birlikte yaşayan insanların ve onları yöneten devletin görevidir.

Biz AB yolunda giden-aslında-öyle bir Asya ülkesiyiz ki, fakirin hakkını burjuvazi, burjuvazinin çıkarını da yoksullar koruyor. Yoksulun tavrı varsılların ebedi iktidarını garantiliyor. Burjuva sınıfına yükselen bazı alt (ezilen) grupların kültür yapısı ve burjuvazinin tarihten (Moskovacılıktan) kalma kanaatleriyle, ülkemde burjuva ilerici rol oynamamaktadır. Lâik olması gereken burjuvazi, Avrupa’da ruhban sınıfını ve krallığı iktidardan düşürmek için özgürlükçü oldu! Ama ülkemde burjuvazi lâik olamıyor… İşin kötüsü hak ve özgürlüklerini savunmak durumunda olan halk da(alt kesim) tam lâik değil. Yani lâikliğin dini politikadan ayırması yanında halkın özgürlüğünü savunan özelliği bizde gelişmemiştir. Ve işte öylesi bir arabesk gelişimde ülkemizde oluşan İslami burjuvazi var oluşunu devletten çarptığı milyon dolarlara borçludur. Ve bu borcunu da katı din kurallarını-sözde-uygulayarak, burjuva yaşam keyfinden de ödün vermeyerek, devlet biçimini kendi yönetimine alarak düzenlemek istiyor.

İşte bu hengâmede Ali Dibo tipi ihale aşırmaları, cip, villa, fabrika, ticaret, dolar, borsa, hisse senedi-faizin haramlığını nasıl helal ediyorlarsa?-düzenini kendi devlet biçiminde ele almak istiyor. Ve insanları paraya, tarikatlara, derneklere, vakıflara, partilere, takımlara bağlayarak bireysellik ve ulusal çilede sarsmakla, din politikacıları bizdeki sevgi duvarını yıkmaktadırlar. O sevgi ki kişiliğimizi, bireyselliğimizi-kendimizle barışıklığımızı-koruyarak bizi başkalarıyla birleştiren güçtür. Ve o sevgi ki, artık içimizde olmayınca bizi cansız varlıklarla özdeş görür.

Yayın Tarihi : 26 Ocak 2008 Cumartesi 11:08:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?