7
Mayıs
2024
Salı
MARDİN

Yalnızlık Rüzgârı


Yurttaş sadece seyirci olacak: Bakacak ve seyredecek. Ve üstelik ona davul zurna çaldırtacaksın; oynayacak! Sömürgecilerin Afrikalı yerlilere İncil’i okuması gibi onu kutsal değerler ritüeline yönlendireceksin. Yaşadığı toplumda eşit, özgür ve bağımsız (düşünen) bir birey olmasını sağlayacak istemleri istememesi için onu bu dünyanın dışındaki konulara yollayacaksın. Su, ekmek, hava, toprak, aşk, iş, çalışma… Her konuda dünyevi (seküler) değil ruhani açıklamalarla o an onu yaşamdan uzak tutacaksın…(Yaşayan bir varlıktır belki ama istemleri hep şu an olmayan (öbür) dünya ile ilgilidir.) Ve sen bu söylediklerini yapıp gözüküp bu dünya için mal-mülk toplayacaksın! Bu mal-mülkle ilgili dünyevi işleri-sıra sana gelince!-bırak öbür dünyaya, öbür güne bile ötelemeyeceksin! Kardeşim, o halde sana ne denir? Senin gibilere ne ad verilir?

Sen ne-tip-cismani varlıksın: Ağzından din, iman, Allah kelimeleri eksik olmayacak ama yaşamın vahşi bir ticaret ve politika içinde geçecek. Bütün kapıları sen tutacaksın. Mülki makamlar, polis, ticaret, bürokrasi,-orduyu da istiyorsun herhalde!-siyaset, her şeyi elinde tutmak istiyorsun. Bir türban takacaksın ama çocukların ABD’de, Avrupa’da, Avustralya’da okuyacak! O türban söyleviyle dünyayı idare etmeye kalkacaksın! İmam hatip diyeceksin ama senin çocukların-yurtdışında ya da özel üniversitelerde okuduğundan-oralarda okumayacak. Beynini yakaladığın garibanların çocuklarını o okullarda oyalayacaksın! Kardeşim sen nesin?

Sen ağzını din, iman, cami, bayrak, vatan ile açacak ama tek yaptığın iş ticari politika olacak. Mehmetçik diyeceksin ama nedense senin çocukların bir yolunu bulup bedelli yapacaklar askerliği. Yoksul ve gariban çocukları da gerçek Mehmetçik olacak? Senin çocukların yurtdışında yaşadıklarından Gabar’da, Cudi’de şehit düşen yine gariban çocukları olacak. Kardeşim, sen ne biçim insansın?

Dinlerin inme ve peygamberlerin gönderilme çağı çoktan bitti. Senin sanki bir tebliğ görevin varmış gibi insanlara korku, kendine bir kutsiyet verirsin. Günah, sevap, mahrem, namahrem peşinde koşar gözüküp hem yöneten ve hem de bu fani dünyada mal-mülk toplayan olursun. Senin dindarlığın mal-mülk için değil midir? Bu nasıl iştir? Kardeşim sana nasıl inanabilirim? Nesin sen?

Dini siyaset sahnesine soktunuz. Dini siyasetin her çeşidiyle yarıştırdınız. Ve size helal olsun(!), din partisini en büyük yaptınız. Din partilerini ticari şirketlere dönüştürüp partizanlarınızla varsılaşırken, gariban çoğunluğu cennet-cehennem korkusuyla doyurdunuz. Garibanlar, büyük çoğunluk, ezilenler, kimsesizler sizden başkasına inanmaz oldu! Siz kazandınız! Kardeşim sen ne biçim tacirsin?

Ve bu sözlerim hiç kimseyedir. Bu sözlerim banadır aslında. Aydın geçinip size yol gösteren bana! Bu sözlerim benim ülkemde beni yabancılaştıran banadır! Seninle bir davam yok! Sen ticaretine bakıyorsun! Ben aslında kendime soruyorum: Kardeşim, ben nasıl bir insanım?

Yayın Tarihi : 9 Şubat 2008 Cumartesi 19:42:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?