19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Laik Cumhuriyet Ne Demek?

Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak beni en çok rahatsız eden, en çok üzen konuların başında yıllar önce çözülmüş olması gereken temel konuların ülkemizde hala gündemi işgal eden temel konular olma özelliklerini korumaları. 

Türkiye’nin temel özelliklerinin başında sorunlara kalıcı çözüm üretememesi gelir der isem acaba yadırgar mısınız?
Temel sorunların başında da hiç kuşkusuz laiklik, milliyetçilik, demokrasi gibi günümüzde çoktan üzerilerinde mutabakat sağlanmış olması gereken konular geliyor. 

1923’de kurulan Cumhuriyet’in hemen ilk yıllarında ülkemizin temel gündem maddeleri, Şeyh Sait isyanı bağlamında şeriat ve kürtçülük.
Aradan yaklaşık 83 sene geçmiş olmasına rağmen hala aynı kavramların ve kavgaların ülkemizde veriliyor olması gerçekten çok düşündürücü ve üzücü. 

Yıllar önce, 1990’ların ilk yıllarında “Yeni Yüzyıl” gazetesinde yazdığım bir köşe yazısında Türkiye’nin temel sorununun antibiyogram yaptırmayı reddetmesi olduğunu vurgulamış idim, yıllar sonra bir kez daha açmaya çalışacağım. 

Ülkenin bir alanda, siyasi, ekonomik, diplomatik sorunu mevcut ve bizler bu sorunu çözmek istiyor isek (bazen çözmek de istemeyebiliyoruz) soruna yani rahatsızlığa karşı bir yöntem, bir silah, bir ilaç kullanıyoruz. 

Şayet sorunun çözümüne yönelik kullandığımız yöntem, silah, ilaç çare üretmiyor ve bu çözümsüzlük zaman ile kesinleşiyor ve perçinleşiyor ise yapılması gereken mutlaka yöntemi, silahı ya da ilacı değiştirmek, çözüm üreten bir ilaç, bir alet kullanmak.
Oysa biz şayet bir yöntem çözüm üretmiyor ise çözüme yönelik olarak eski mevcut yöntemin dozajını artırmayı daima tercih ediyoruz ve genellikle de hüsrana uğruyoruz. 

Galiba antibiyotik kullanımında da durum aynı, şayet antibiyotik ateşi düşürmüyor ise dozajı artırmanın faydası yok, bir antibiyogram yaptırıp etkili antibiyotiği saptamak önemli olan. 

Toplumumuzda da durum aynı yani temel bir soruna mesela laiklik karşıtı yönelimlere 1923’den beri uygulayageldiğimiz kısmen de zecri önlemlere rağmen laiklik meselesi bu ülkenin tartışma ortamından çıkamamış ise bir yerde hata yapıyor olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. 

Oysa biz çözüm üretmeyen, mikrobu yok etmeyen çözümlerin, antibiyotiklerin dozajını, şiddetini artırarak boşuna çözümler peşindeyiz.
Yapılması gereken bir antibiyogram yani çok kapsamlı bir demokratik tartışma ortamı, bir tür ulusal bir arama konferansı.
AKP karşıtı cephenin son aylarda sürekli temel korunması gereken değer olarak “laik cumhuriyet” ifadesini seçmeleri de bana hem manidar hem de itiraf edeyim sevimsiz geliyor zira bu talep bana artık Türkiye’ye yakışmayan minimalist bir talep izlenimi veriyor, açmaya yine çalışacağım. 

Anayasamızın ikinci maddesi Cumhuriyetin niteliklerini tanımlar iken “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” ifadesini kullanıyor ve bu umdeler arasında hiyerarşik bir ilişki yok. 

Laik Cumhuriyet mutlaka ve mutlaka savunulması gereken bir hedef ama yukarıda belirttiğim gibi bize yakışmayacak kadar minimalist bir hedef zira laik cumhuriyet hedefi demokratik hukuk devletini dışarıda bırakabilecek bir hedef niteliğinde yani demokrasi ve hukuk devleti olmadan da laik cumhuriyet mümkün (Irak, Suriye vs.) ve bizler bu minimalist talep içinde yokuz. 

Oysa demokratik hukuk devletinin savunulması bize daha yakışacak maksimalist bir talep ve hedef zira matematiksel bir düşünce sistemi içinde laiklik zaten demokrasinin ve hukuk devletinin gerekli koşulu olduğu için demokrasiyi savunmak mantıksal bir zorunluk olarak laikliği savunmayı da gerektiriyor. 

Oysa tersi geçerli değil yani laikliği ön plana çıkardığınız zaman bu mantıksal zorunluk olarak demokratik hukuk devletinin savunulması anlamına gelmeyebiliyor zira demokratik hukuk devleti olmadan da laiklik olabiliyor ama laiklik olmadan demokratik hukuk devleti olamıyor.
Bu temel mantıktan bazıları nasıl laikliği ön plana çıkarabiliyor anlamıyorum ama işin doğrusu ve daha çağdaşının laikliğin gerekli koşulu olduğu demokratik hukuk devletini savunmak olduğu ortada. 

Türkiye, 1960-1961, 1971-1973, 1980-1983 arasında hep laik cumhuriyet niteliğini demokratik hukuk devleti ilkesini ayaklar altına alarak korudu ve bizler bu kepaze çerçeveler içinde bir daha yer almak istemiyoruz. 

Taleplerimiz çok daha maksimalist yani demokratik hukuk devletini hedef olarak gösteriyoruz, AB’yi tüm kurum ve kuralları ile destekliyoruz ve böylece laiklik savunmamızı çok daha çağdaş bir çerçeve içinde yani demokratik hukuk devleti çerçevesinde ortaya koyuyoruz. 

Kendi adıma itiraf etmekten, açık açık söylemekten çekinmediğim konu demokratik hukuk devleti niteliklerini yitirmiş bir Cumhuriyet’te laiklik ilkesinin de çok ama çok önemli olmayabileceği. 

Toplumsal taleplerimizi artık 2006 senesinde çok daha yukarılara, çok daha nitelikli seviyelere çekmemiz ve laikliği demokratik hukuk devleti bağlamında savunmamız gerek. 

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Siyasal hedef olarak laik Cumhuriyet hedefini gösterenler ve israrla bu ifadeyi kullananlar belki de bilinç altında demokratik hukuk devletini laiklik uğruna feda edilebilecek bir değerler manzumesi olarak görüyorlar ve bu anlamda gerçekten çok minimalistler ve 21. yüzyılda Türkiye’nin bu tür minimalistlere tahammülü pek yok.
Yayın Tarihi : 30 Haziran 2006 Cuma 09:33:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
a.sami akyüz IP: 88.224.170.xxx Tarih : 26.11.2006 19:08:15
sayın Eser Karakaş, köşe yazınızı ne yazıkki üzüntüyle okuduğumu söylemek zorundayım. Nedenmi,çünkü, Son bir kaç yıldır ama özelliklede AKP iktidarı süresince cumhuriyetin temel ilkelerinin nasıl olurda sarsılması ve yıkılarak yerine islami bir sistemin yani yaşamdaki tüm kuralların dini esaslara dayandırılmasını baz değil esas alacak olan şeriat düzeninin getirilmesi mücadelelerinin siz değerli aydın ve laik demokratik Cumhuriyet rejiminin nimetleriyle bu güne gelmiş olan vede özellikle mücadelede ön saflarda yer alması gerektiğini düşündüğümüz kalemşörler tarafından hala görülememesi ve farkına varılamamamış olmasını düşünmek benim gibi belkide milyonlarca sezsiz çoğunluk tarafından hem kaygı hemde üzüntüyle izlenmektedir.Sizi yanlış yorumladıysam lütfen bağışlayın ancak yazınızdan Türkiye de artık laiklikle ilgili bir sorun olmadığı ve olmayacağı bunun bildik derin yerler,kurumlar tarafından bir çatışma yaratmak amacıyla sürekli gündeme getirildiğini ve bu konunun artık bu kadar küçük boyutlarda düşünülmemesi gerektiğini söylediğinizi anlıyorum.Ne gariptirki ya bizler halk olarak yanlış yaşıyoruz yada sizler kendinizi halkın dışında kendi elit topluluğunuz ve çevrenizde halkın yaşamakta olduğu tehlikeleri görmezden gelerek (yada size gösterilenlere inanarak) mevcut tehlikeyi değerlendiriyor (aslında değerlendiremiyor demek daha doğru olacak sanırım) ve demokrasi kuramını kendi amaçları için araç olarak kullanan kesimlerin emellerini gerçekleştirmelerinde kendinizi bilerek yada bilmeyerek alet olarak kullandırıyorsunuz. Ancak şu örneği hiç bir zaman unutmamanızı önemle öneririm. Yıllar önce bir toplantı için İstanbul a geldiğimde toplantı sonrası havaalanına dönüşte (ki o zaman Tayyip Erdoğan daha İst.B.şehir belediye başkanıydı) beni havaalanına götüren taksi şöförüyle yaptığımız sohbette, Türkiyenin çok fazla uzun olmayan bir sürenin sonunda yönetim ve rejim bakımından ciddi tehlikelere maruz kalacağı ifade edilmiş,sebebininde bir hafta önce taşıdığı iranlı yolcularla yaptığı buna benzer sohbette, İranlıların o günkü Türkiyenin durumunun aynı şah dönemi sonrası İran gibi olduğunu ve her şeyin ne zaman nasıl böyle değiştiğinin farkına bile varamadıklarını, Türkiyedeki değişiminde aynı İrandaki gibi olduğunu ifade ettiklerini, ve iranda islami rejime geçtikten hemen sonraki ilk eylemlerin kendilerine demokratik sistem içerisinde destek vermiş olan demokratik köşe yazarları ve örgüt üyelerinin ortadan kaldırılarak karşıt görüşlerin ilk aşamada temizlendiğini anlatmışlar. Bilemiyorum bu örnek sizi ve sizin gibi düşünen ve demokratik ortam nedeniyle bu insan ve görüşleri savunanları ned derece etkiler ama şu bir gerçekki böyle bir rejim değişikliğinde ilk temizlenecek olan yine maalesef onlara rejimi ele geçirmede payanda olarak kullandıkları sizlere gibi kişiler olacaktır.Çünkü şereiat karşısında hiçbir muhalif görüş ve düşünce kabul etmez.Nedenmi siz bu düşünceye sahip olanların yaptıklarının yanlış olduğunu iddia etmekle tanrının yanlış olduğunu iddia etmiş olursunuz. Çünkü onların uygulayacakları sadece ve sadece Tanrının emirleri olacaktır, ve Tanrının emirlerine değil karşı gelmek onları eleştirmek bile allah adına ortadan kaldırılmanız için yeterli sebeb olacaktır.Ve ne yazıkki artık o zaman süresince sizi ve siziin gibileri vede bizim gibileri savunacak hiçbir güç kalmayacaktır. Bundan sonrası sizin yorumlarınıza kalmış durumdadır. Başınızı ağrıttığım için özür diler iyi günler dilerim.

fidan ocak IP: 88.251.168.xxx Tarih : 20.10.2008 12:30:44

29 ekim bütün öğrenciler için önemli o yüzden iyi değerlendirelim


.......................... IP: 78.171.101.xxx Tarih : 29.10.2008 17:27:55

bence çok güzeldi eger bu site olmasaydı ödevimi yapamazdım


abdullah condoğan IP: 78.173.133.xxx Tarih : 27.10.2008 08:49:28

kanlarımızlan kurduk, koruyacağız elbet. bu vatan atamızdan emanet. seni yüceltecekbu millet. bayrağımız ay ve yıldız, ülkümüz cumhuriyet. vatanamız canımız sevdamızdır hürriyet. en kutsal dileğimiz vatan için sahadet. sınırların bitmeyecek bu nöbet. örfümüz,adetimiz,tutkumuz cumhuriyet