ozkanyusuf@hotmail.com
Dumanlı havalara özgü o iç karartan manzara yine sahnede...
Bir yandan DEHAP binaları basılıp, camları kırılıyor, bir yandan Türk Bayrağının yakılması girişimleri aferinlerle kutlanıyor.
Yüzyıllardır aynı havayı soluyan, aynı topraklarda yaşayan, Ahmed Arifin şiirindeki gibi, birbirinden kız ve erkek alıp vermiş, tavukları birbirine karışan insanların arasına yeniden öfke ve kin tohumları ekiliyor.
Türkiye göz göre göre biryerlere sürükleniyor.
Türkiye, PKK terörürünün en yoğun olduğu dönemde bile bu denli bir gerilim yaşamadı. O karanlık dönemde bile kimse bayrağı yakmaya kalkışmadı. Ama deyimi yerindeyse provakatörler bu kez hedefi tam 12den vurdular.
Haberi ANKA Ajansı geçti. Mersin'deki nevruz gösterisinin ardından Türk Bayrağı'nı yere vuran çocuklar Mahkemeye verdikleri ifadede, takım elbiseli birisinin kendilerinin eline Türk bayrağını tutuşturduğunu ve "Bu bayrağı yakın" dediğini anlatmışlar. 14 yaşındaki V.S., şunları söylemiş:
"Grup, 'Biji Serok Apo' şeklinde sloganlar atıyordu. Taş atıyordu. O sırada, iyi giyimli, kravatlı, 25-30 yaşlarında biri amcaoğlum C.S'nin yanına gelerek, Türk bayrağını eline verdi ve 'Alın bunu yakın' dedi. C.S de yere attı. M.A ile ben de üzerine bastık. Polis gelince kaçtık."
Türk Bayrağının yakılmak istenmesi, ayaklar altına alınması hiç bir koşulda kabul edilemez. Bu yüzdendir ki, hiç bir dönemde hiç bir kesim bunu yapmaya cesaret edemedi. Aziz Nesin ustanın, mutfağımız ve rakımızla birlikte dünyaca ünlü üç şeyimizden biri olarak tanımladığı Ay yıldızlı bayrak, ulusal onurumuzdur. Emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş savaşının simgesidir. Bu nedenle, yalnız Türkler değil, Anadalu topraklarında yaşayan hiç kimse buna izin vermez.
İşte bu gerçeği iyi bilen ve işinin ehli olduğu anlaşılan provakatörler, kritik bir dönemde, toplumu en hassas noktasından yakaladılar. Bayrak olayı, 12 - 14 yaştaki çocukların boyunu çoktan aştı.
Bayrak olayı, hem Türk hem de Kürt milliyetçilerinin içindeki hıncı yeniden ateşledi.
Bir tarafta her türlü kirli çıkarlarına bayrağı paravan yapan ve ne zaman başı sıkışsa Bayrak inmez, ezan susmaz sloganına sığınanlar, diğer yanda bölünmeden medet uman, emperyalistlerin dümen suyuna girmiş Kürt milliyetçileri... Hep birlikte 12 Eylül askeri darbesine kılıf hazırlamak için oynanan kirli oyunu yeniden sahneye taşıma çabasındalar.
Ülkücülerin Mersindeki protesto gösterisi sırasında yaşanan gerginlik ve asılsız ülkücülere ait dersane basıldı haberleri, 12 Eylül öncesindeki Maraş, Malatya, Çorum olaylarını anımsatıyor.
Türkiye, yeniden katliamlara, linç girişimlerine ve toplumsal kavgaya sürükleniyor. Bu dumanlı havada, bu hengamede sağduyulu, aklı selim sahiplerini sesi cılız kalıyor.
Türkiye, son 20 yılda hiç bir şeyden çekmedi terörden ve toplumsal provakasyonlardan çektiği kadar. Bu gerçeği bile bile yine toplumca aynı tuzağın pençesine doğru sürükleniyoruz.
Artık şapkaları önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor.
Bugün bayrak olayıyla başlayan gerilim, yarın bir başka provakasyonla daha büyük patlamalara gebe.
Mutlu yarınların, Türkiyenin barış içinde, demokraktik ve özgür bir toplum olmasından geçtiği gerçeğine inanan sağduyu sahiplerinin artık sesini yükseltmesi şart.
Hem de hemen..
Yoksa yarın çok gel olacak...