18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

CHP’nin utanç kurultayı

E Posta: ozkanyusuf hotmail.com

Dünyanın her yerinde, sol, gelişimin, modernleşmenin öncüsüdür. Umuttur.

Bir çok ülkede, özellikle de bir parçası olabilmek için çırpındığımız Avrupa’da, gelişmenin, çağdaşlaşmanın altında sol sosyal demokrat partilerin imzası vardır. Sol, sürekli yeniliğin, sosyal adaletin bir diğer adıdır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde de çağdaşlaşmayı, ümmetten ulusa geçişi Cumhuriyet Halk Partisi kadroları gerçekleştirdi. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının en büyük miraslarından biri olan CHP, çalkantılı çok partili yaşam deneyimi sürecinde özellikle 1970’lerde yeniden halkın “umudu“ oldu.

12 Eylül askeri darbesi ile kapatılan CHP, yeniden siyasal yaşama dönüşünden bu yana, giderek kan kaybetti. İlkelerinden, var oluş nedeninden saptı. Kısır politik çekişmeler ve hiziplerin partisine dönüştü.

“Kurultaylar partisi“ haline gelen CHP’de, belki de ilk kez bu kadar düzeysiz bu kadar içler acısı bir kurultay yaşandı. Demokrasi adına utanç vericiydi. Divan başkanı yumruklandı. Genel başkan adayı adam dövdü. Kan döküldü.

Türkiye’nin sorunları, CHP’nin politikaları yerine, bir “sol partide“ hiç olmaması gereken rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık tartışmaları gündemin baş köşesine oturdu.

Türkiye’yi yönetmeye aday, ’aslan sosyal demokratların’, daha kendi aralarında insanca konuşma, tartışma yeteneğinden yoksun olduğunu dünya aleme gösterdiler.

Kurultay salonunda yaşananların hiçbirisi sürpriz değildi oysa. Beklenen şeylerdi. Nitekim, kurultaydan bir kaç gün önce yaptığımız telefon konuşmasında Hürriyet gazetesi yazarlarından ustam, ağabayim Yalçın Bayer’e de söylemiştim bu kavgaların yaşanacağını.

Kurultayın tarafları belliydi. Bir yanda “Baykalcı“ kesim, diğer tarafta Mustafa Sarıgül’ün “adamları“... İki kesimin birbirine gireceği, kan dökeceği belliydi.

Çünkü CHP’nin gerçek sahipleri çoktan terkkettiler partiyi. Bir dönem CHP nin itici gücü olan, dağları, taşları parti sloganlarıyla donatan gençlik yıllar yıllar önce sürülmüştü partiden.

Aydınlar, düşünürler “ayakbağı“ görülüp dışlandılar. Emekçi kesim sahipsiz bırakıldı.

CHP’nin eski kurultaylarının değişmez görüntüsü kasketli, poturlu çiftçiler, köylüler küstürüldü. Geriye Baykal’ın ve Sarıgül’ün, lümpen alışkanlıklarından arınamamış fanatik kitlesi kaldı.

Bu yüzdendir ki, birbirinden yararlı fikirleri yarıştırmak yerine kurultayda ne çocuklar, ne eşler bırakıldı. Tüm kirli çamaşırlar döküldü ortaya.

Ümmetçi bir gelenekten gelen AKP, tek başına iktidar olmanın avantajıyla acısı ilerde çıkacak bir sürü uygulamaya imza atarken, “gümbür gümbür“ muhalefet yapması gereken CHP, “kayıkçı kavgaları, elti çekişmelerinin“ esiri oldu.

Baykal, “kurt politikacılara“ has üslubuyla, Sarıgül’ü adeta yerden yere vurdu. Ne rüşvetçiliğini bıraktı, ne yolsuzluğunu. Oysa, çok değil bir kaç yıl önce anlı şanlı törenle Sarıgül’ü partisine çağıran kendisi değil miydi?

O zaman bilmiyor muydu tüm bu iddiaları?...

1993 yılının 30 Ocak günü, Baykal, Hasan Fehmi Güneş, o zamanki Genel Sekreter Ertuğrul Günay, eski İzmir Milletvekili Sabri Ergül ile birlikte Hakkari’ye gitmiştik. Van Havaalanı’nda, CHP’nin il örgütü yöntecileri karşıladılar Baykal’ı. Küçük bir çay molası sırasında, yaklaşan yerel seçimler öncesi aday gösterilmesi için bir aşiret resini tanıştırmaya getirdiler Baykal’a.

“Aşireti güçlü, aday gösterirsek kesin alırız belediye başkanlığını“ diye.. Baykal, yılların politik deneyimi ile getirilen kişiye hiç yüz vermedi. O kişi, halen hapiste olan eski ANAP ve RP Milletvekili, uyuşturucu kaçakçısı Mustafa Bayram’dan başkası değildi....

Baykal, onca yılın deneyimiyle, olacakları önceden kestirip, en başından “kırmız kartı“nı göstermişti Mustafa Bayram’a...

Yani, Baykal kurt politikacıdır. ’Kül yutmaz’, kimin ne olduğunu iyi bilir...

Ama partide güç tazelemek için Sarıgül’ün çıkışı iyi bir fırsattı.. Hakkında çeşitli iddialar ortaya atılan Sarıgül kolay lokmaydı, “hodri meydan“ dedi.

“Dostlar kurultayda görsün“ anlayışıyla, olağanüstü kurultay çağrısı yaptı.

Bu yazı, seçimler başlamadan yazıldı. Büyük olasılıkla, Baykal yeniden genel başkan seçilecek. Partide kendisine karşı yükselen sesleri “budamak“ için güç tazeleyecek.

Herkes “eteğindeki taşı“ bir süreliğine de olsa dökmüş olacak. Partideki huzursuzlukların “gazı“ alınacak ve her şey yine eskisi gibi devam edecek. Yine hizipler olacak, yine kurultaylar yapılacak, yine herşey eskisi gibi “küçük olsun, benim olsun“ anlayışı içinde sürüp gidecek.

Sarıgül kazansa da, pek farkeden bir şey olmayacak CHP açısından. Çünkü, partinin sorunu, genel başkan sorunundan öte bir boyutta. Uzun süreden beri, kolay kırılamayan ’delege kastları’ oluşturuldu. Partinin, demokratik yapısı aşındırılarak, lider sultası egemen kılındı. “Öldürücü son darbe“, bir önceki kurultayda, şimdi Baykal’a bayrak açan kimi isimlerin de aralarında bulunduğu delegelerin “evet“ oyu ile gerçekleştirilen tüzük değişikliğiyle vuruldu.

CHP’nin asıl sorunu, demokratik yapısını, kimliğini, var oluş nedenini yitirmesidir.

Acilen yapılması gereken, partiyi demokratik bir yapıya kavuşturup, köklü bir delege ve tüzük değişikliği gerçekleştirmek, küstürüp uzaklaştırılan halk yığınlarını yeniden kazanmak, politikalarını gözden geçirip, Türkiye nin sorunlarına köklü çözümler üreten yeni çıkış yolları üretmektir.

Bunlar yapılmadan, CHP’nin yeniden ’umut’ haline gelmesi düşten öteye geçemez ve aynı kısır çekişmeleri, aynı kurultaycılık oyunlarının filmini bilmem kaç kere yeniden izlemeye devam ederiz...
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2005 Pazar 03:02:27
Güncelleme :30 Ocak 2005 Pazar 03:14:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
atilla kartal IP: 212.174.15.xxx Tarih : 31.01.2005 08:30:03
Her dürürüst vatandaşın düşündüğü ve olmasını istediği bu güzel yazı dizisindeki tüm fikirlere katılıyorum ve yazıdaki ilkelerin gelişmiş ülkelerde sağcı solcu demeden önce vatanları sonra kendilerini düşündüklerinin göstergesi olarak böyle durumlarda şereflice bırakıp gittiklerini görüyoruz ama bizde nerede gitmek işte böyle gitmemek için biri birlerini yediklerini iktidarlarda da biribirlerinin yolsuzluklarını örttüğünü görürüz.

açelya ç. IP: 212.175.112.xxx Tarih : 22.05.2006 12:08:24
chp Atatürk'ün kurduğu bir parti olduğu için ve bizler Atatürk ilkelerini benimsemiş gençler olduğumuz için chp ye sonuna kadar destek verme taraftarlarıyız aslında.ancak bu yazmış olduğunuz yazı herşeyi okadar güzel özetliyoki;sayın Baykal Atatürk'ün kurmuş olduğu bu partiyi malesef ayakta taşıyamıyor tüm türkiye önunde yumruk yumruğa kavgaya giriştiği mustafa sarıgülle,aslında chp yi daha ileri taşıyıp umut haline getirmek bi kenara şu zamana kadar gelmiş olduğu noktadan daha geriye göturmeyi başarmıştır...saygılarımla