ozkanyusuf@hotmail.com
Tarih boyunca, barbarların ilk hedef kitap olmuş hep.
Aydınlanmanın en önemli aracı olan kitaplar, iktidar sahiplerini her zaman korkutmuş.
Bu korku ve zorbalık da, tarih sayfalarında silinmesi güç utanç gölgeleri bırakmış.
Canım İskenderiye Kütüphanesinin, birbirinden eşsiz kitapları, yozlaşmış saltanatın hamamlarını ısıtmak için kullanılmış.
Ama en acı verenleri daha yakın tarihte yaşandı. Örneğin, Hitler Almanyasında. Kitaplar dağ gibi yığılıp, cayır cayır yakıldı. Kitaplar bitince de sıra insanlara geldi. Bu kez bebek, genç, yaşlı demeden milyonlarca insan gaz odalarına, kara kara fırınlara gönderildi. Tarih, hiç unutamayacağı kadar büyük bir utanca gömüldü.
Örneğin, 12 Eylül Türkiyesinde...
12 Eylül denince aklıma gelen ilk şey yakılan kitaplar ve birden büyüyüverip, abimin bana emanet ettiği kitapları saklama derdine düşüşümdür. Okuma ve kitap sevgisini o günlerde, abimden öğrenmiştim. Kitap kutsal ve korunması gereken bir şeydi benim için.
Kitaplar, ulusal televizyon kanalında "Suç unsuru" diye sergilendi. Okuyan insanlar, "anarşist, terörist" ilan edildi. Gece yarısı kapıları tekmelenerek basılan evlerde kitap bulundu diye, kaç kişi işkencelerden geçti.
Çoğu, dünyaca ünlü yazarların klasikleşmiş romanları olan binlerce kitap, 12 Eylül faşizminin hışmına uğrayıp, kalorifer kazanlarında yakıldı. Hitler faşizminden sonra, tarihin utanç sayfalarına bu kez ne yazık ki benim ülkem geçti. Kitap yakma utancı, kapkara bir leke gibi Türkiyenin alnına sürüldü.
Ve ne acıdır ki, aradan geçen bunca süreye rağmen, Türkiyede hiç bir şey değişmemiş. 12 Eylül karanlığında kaldığını sandığım utanç görüntüleri şimdilerde yeniden boy vermeye başladı.
Önce, Ağrı Kamu-Sen İl Temsilcisi Kamil Taşdemir, yazar Orhan Pamukun kitaplarını okumama kararı aldıklarını ve "ellerinde mevcut bulunan kitapları da yaktıklarını" büyük bir övünçle açıkladı.
Ardından da, ayıbın en büyüğü yaşandı. Hem de, kitapları kurtarmak için çocukluktan vazgeçtiğim topraklarda, Ispartada. Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altınpınar, Orhan Pamukun kitaplarının toplatılıp "imha" edilmesi emrini verdi.
Sütçüler Kaymakamı, en ufak bir eleştiriye dahi karşı olan ve karikatüristler hakkında açmadık dava bırakmayan Başbakana layık bir bürokrat olduğunu kanıtlarken, Türkiyeyi yeniden Hitler Almanyası ile yan yana getirdiğini hiç düşündü mü acaba?
Demek ki 12 Eylül darbesinden bu yana bir arpa boyu yol alamamışız.
Kimse kalkıp, demokratikleşme nutukları atmasın. Kağıt üzerinde yasa çıkarmakla, genelgeler yayımlamakla demokrat falan olunmuyor. Demokrasinin önce beyinlerde, vicdanlarda başlaması gerekir. Bunu başaramdığınız sürece ağzınızla kuş tutsanız boşuna.
Orhan Pamukun, İsviçrede yayımlanan bir dergiye verdiği röportajda, "Türkiyede 1 milyon Ermeni ile 30 bin Kürt öldürüldüğünü" iddia etmesi, hiç bir şekilde kitap yakmayı haklı göstermez.
Pamuka bir tepki gösterilecekse bu daha uygar yöntemlerle olmalı. Tartışarak, konuşarak, belgere ortaya koyarak... Bunun yerine, ucuz kahramanlıklar yapıp kitap yakmak, bizi tarihin utanç sayfalarından başka hiç bir yere götürmez.