23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Hava açık ve güneşli, saha provakasyon için son derece müsait


"Şifresiz" ve "siyah beyaz yılların" en büyük pazar keyfiydi TRT 1 radyosunda maç dinlemek. Önce Halit Kıvanç vardı. Biz tam da radyodan maç dinlemeye alışmışken Halit Kıvanç bırakıverdi mikrofonu.

Halit Abi’nin veliahtlarından Orhan Ayan’la sürdü maç keyfimiz. Şiir gibi anlatırdı maçları:

"Ben Orhan Ayhan. İsmet Paşa Stadyumu’ndan selam sevgiler. Sayın dinleyenler, İstanbul’da hava açık ve güneşli. Trübünler tıklım tıklım dolu. Saha futbol oynamaya son derece müsait..."

Adı "Süper" olsa da oynanan fotbolun kalitesi bakımından pek de o düzeyde olmayan ligdeki Fenerbahçe - Beşiktaş derbisine kilitlenen Türkiye’nin içinde bulunduğu ortama bakınca, Orhan Ayhan’ın o unutulmaz ananosunu anımsayıverdim nedense.

21 Mart’ta Mersin’de yaşanan bayrak provakasyonundan sonra, olacakların sızısını hissedip, bu sütunlarda "Provakatörler 12’den vurdu" diye yazmıştık. Sonrasında yaşananlar, ne yazık ki bu öngörüyü doğruladı.

Bir kaç gün sonra Trabzon’da TAYAD’lıların protesto gösterisi sırasında yaşanan olaylar, provakatörlerin kolay kolay "işin" peşini bırakmayacağının göstergesiydi. Ardından Sakarya’daki linç girişimi geldi.

Diyarbakırspor - Trabzonspor maçından sonra MHP örgütü taşlandı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin "Ülkücüleri sağduyuya çağıran" sözlerini ardından bu kez de İstanbul ve Adapazarı’nda MHP örgütleri bombalandı. Beşiktaş’ta ses bombası patladı. İstanbul Bahçelievler’de Adalet Bakanlığı tesisleri önüne bırakılan bomba patlamadan imha edildi.

Bir gerilim filmi gibi. Olaylar giderek tırmandırılıyor.

Provakatörler için "hava açık ve güneşli" Türkiye’nin "zemini" provakasyon için son derece el verişli. Toplumun her kesimi barut fıçısı gibi, en ufak kıvılcımda telafisi olanaksız patlamalara gebe.

Bu "maçın" benzerini 12 Eylül öncesinde izlemiştik. Türkiye kan gölüne dönmüştü. Sağcı - solcu binlerce genç, gök ekinler gibi biçilip, kara toprağa gönderilmiş, kaç ana yüreği yanık, gözü yaşlı kalmıştı.

Ardından, Amerikan Merkezi Haber Alma Örgütü’nin (CIA) "Bizim oğlanlar becerdi" dediği 12 Eylül darbesi yaşandı. Bir süre öncesine kadar "göğüs göğüse" çarpışan ve birbirlerini "en büyük düşman" gören solcular ve ülkücüler aynı cezaevlerine tıkıldılar. Aynı işkence aletlerinde, aynı yöntemlerle işkenceden geçtiler.

Irak, Ortadoğu, Avrupa Birliği, Kıbrıs, Ermeni soykırımı iddiaları gibi birbirinden hassas konuların ekseninde bulunan Türkiye, yeniden kaos ortamına doğru itiliyor.

Kapalı kapılar ardında ne tür pazarlıklar dönüyor, Türkiye’den ne tür ödünler isteniyor bunları şu anda bilemiyoruz. Ama Türkiye’den istediği ödünleri "nazlanmadan" almak isteyenlerin, "düğmeye" basıp cadı kazanını kaynatmaya başladığı kesin.

Dedik ya, "hava açık ve güneşli, saha ve zemin provakasyon için son derece müsait..."
Türkiye’nin önünde iki yol var. Bunu görmek için, fincanı kapatmaya gerek yok. Her şey ayan beyan ortada.

Ya, bu coğrafyada yaşayan herkes aklını başına devşirip, bağımsız, demokratik, insana ve insan haklarına saygılı özgür bir toplum için çaba harcayıp, aydınlık yarınları el ele kurmanın yollarını arayacak.

Ya da, provakatörlerin oyun sistemine boyun eğip, kötü bir mücadele ile 12 Eylül döneminde olduğu gibi "sahadan" hezimetle ayrılacak. "Yenilginin" şoku ile trübünleri kederle boşaltan kalabalıklar da, peş peşe kurulan "mendil" fabrikalarına işçi yazılmak için sıraya girecekler.

Çünkü, sağduyu galip gelmez, bilinen oyunlar tekrar edilirse, önümüzdeki dönemde anaların yine bol bol mendile gereksinimi olacak. Kaybettikleri oğulları için döktükleri göz yaşlarını silmek için...

Yayın Tarihi : 19 Nisan 2005 Salı 00:55:31
Güncelleme :19 Nisan 2005 Salı 01:01:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
BULUTHAN IP: 195.33.208.xxx Tarih : 27.04.2005 12:02:46
O dönemi hatırlayanlar iyi bilir. Bugün de aynısı oluyor zaten. Sağ-Sol çatışması değildi yaşananlar, "Sol" diye anılan kesim haklar ve özgürlükler için demokratikleşme için mücadele ediyorlardı; "Sağ" diye bilinen kesim de durumdan vazife çıkarıp "Sol" culara saldırıyorlardı. "Sol" denilen kesim de meşru müdafaa olarak kendisini faşist teröre karşı savunuyordu. Bugün de aynısı: Devlet hak ve özgürlük mücadelesi ne zaman yükselse bu "Sağ" denilen grubu kullanıp, bayrak, ezan, cami edebiyatıyla "Sol"cuların üzerine salar. Sonra da tarafsızmış gibi izler "Sol"cuların linç edilmelerini. Bu "Sağ" denilenlerin tarihi de kullanılmanın tarihidir. Hala uyanacak bilinçleri de yok gördüğüm kadarıyla.

T.Y IP: 81.215.58.xxx Tarih : 19.04.2005 12:30:27
ZANNEDİYORUM MENDİL FABRİKASINDAN ZİYADE KAPUT BEZİ FABRİKASINA İHTİYAÇ OLACAK SENİN DE DEDİĞİN GİBİ HERKESE SAĞDUYULU OLMA ÇAĞRISINDA BULUNUYORUM.KİMSE O ESKİ GÜNLERİN GERİ GELMESİNİ İSTEMEZ.SAYGILARIMLA

Nuri BAYRAKTAR IP: 85.96.219.xxx Tarih : 21.04.2005 16:17:29
İSTANBUL'da İSMET PAŞA ADINDA BİR STAD YOKTUR. DEMEK Ki ORHAN AYHAN iŞi HİKAYE. SAYGILAR Nuri BAYRAKTAR