18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bu Kaçıncı Ders?

Bu kaçıncı ders?
 
Yusuf ÖZKAN
E Posta: ozkanyusuf@hotmail.com
 
Bugüne kadar gördüğüm, en renksiz, en biçimsiz seçimdi; 28 Mart yerel seçimleri.
 
Sonucu baştan belliydi.
 
Beklenen oldu. AKP, deyimi yerindeyse “sildi, süpürdü.”
 
Seçim öncesi, “solda birlik” çağrıları, çabaları sonuçsuz kaldı. O yüzden solun yaşayacağı “hezimet” de sürpriz değildi.

Gerçi CHP yöneticileri çoktan “zafer”lerini ilan ettiler bile. Bu da sürpriz olmadı. Böyle olması da bekleniyordu. Çünkü artık “pişkinlik” had safhada. Bizim Isparta’nın Demirel tarafından dillendirilen  meşhur deyimiyle, bunların “yüzü gön” olmuş. Kısır siyasal çekişmeler, küçük hesaplar uğruna, seçmenin tepkisin, seçimin sonucunu yine görmezden geliyorlar.  Geçen seçimlere göre, oy oranını bir kaç puan artırdılar ya. Hemen “büyük başarı” sloganı atmaya başladılar.
 
Oysa başarının ölçütü, tek başına iktidar, yerel seçimlerde üstünlük değil midir?
 
Ama bunu sadece bizim “aslan sosyal demokratlar” anlamadı. Tüm dünyada, yoksul, ezilen kitlelerin tek umudu sol iken, Türkiye’de kitlelerin „yaka silktiği“ bir olguya dönüştü.
 
Başta Sayın Deniz Baykal ve „solculuk“ iddiasındaki basiretsiz politikacılar sayesinde.
Cumhuriyet’in Başkenti Ankara’da, belediye başkanlığı  2 dönem  boyunca Melih Gökçek’e  adeta „gümüş tepsi“ içinde sunuldu. Son seçimdeyse, artı solu ciddiye bile almadı Gökçek.  Hayatının en rahat seçimiyle, üçüncü kez koltuğa oturdu.
 
Ya İstanbul’a ne demeli? Gaziantep’e, Adana’ya?
 
Kaleler bir bir göçtü. Hem de ne göçüş!
 
Bir yanda „ahı gitmiş vahı bile kalmamış Ecevit’in“ DSP’si, (Kimse kızmasın. Benim çocukluğum, 12 Eylül öncesinin o en hareketli günlerinde Isparta’da geçti. Ve evden elimde altı oklu bayrakla,  Karaoğlan posteriyle çıktığım her gün, dayak yiyerek geri döndüm. O yüzden hakkım var bunları yazmaya. Abilerimle birlikte dağlara daşlara „umudumuz Karaoğlan“ yazanlardan biriyim. O yüzden alacaklıyım hala)
 
Diğer yanda, siyasal ideolojiyi, „medya ratingi“ne endekslemiş ve içindeki „artiz olma hevesini“ hala törpüleyememiş „Antalyalı domates yanaklı çocuk“ günlerinde yaşayan Deniz Baykal’ın CHP’si.
 
Bir tarafta, „romantik isyancı çocuklar“ın partisi YTP, öte yanda İP, ÖDP, EMEP, SHP...
Bölük pörçük bir sol tablo.
 
İçler acısı bir durum.
 
 
Oysa sol, „Kimsesizlerin kimsesi, garibanların arkası“ydı... Sonra başta Baykal ve Ecevit olmak üzere bir sürü „solcu“ iddiasındaki isimler çıkıp, yeni tanrımlar uydurmaya başladı: „Anadolu solu, Ortanın solu, Demokratik sol, bizim sol, en bi öz sol, en hakiki sol...“
Kendi kafa karışıklıklarını, kendi vicdan azaplarını yutturmaya çalıştılar „sol“ diye.
Washington „menşeli“ Kemela Dervişler’le, ANAP kökenli politikacı eskileriyle, solculuğu faşizanlıkla harmanlamış „neo-Türk“lerle „sol“ adına çıkış aradılar. CHP’nin geçen kongresi öncesi konuştuğumuz, delegeler, ne güzel de ifade etmişlerdi:
„Giresun’da fındık üreticisen gidiyoruz, ‚Kemal Derviş’in partisi geldi’ deyip sırtını dönüyor, işçiye gidiyoruz ‚Bayram Meral’in partilileri gledi’ deyip kaçıyorlar, camiye gidiyoruz ‚Yaşar Nuri tayfası geldi’ deyip sırt dönüyorlar. Ne yapacağımızı biz de şaşırdık. Oysa CHP’nin, solun bir kimliği vardı...“
 
Oysa Amerika’yı yeniden keşfetmeye hiç gerek yoktu. Program belli, gidilecek yol belliydi.
Gitmediler, gidemediler. Öyle kuru laflara gerek yok.
 
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün resmi verileri söylüyor bunu. İHA Ankara Bürosu’ndan Hasan Esen’in haberi:
 
„Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre derlenen bilgiler doğrultusunda, Türkiye'de gelir düzeyi yüksek kesim CHP'yi, orta kesim AKP'yi, gelir düzeyi en düşük kesim ise DEHAP'ı destekliyor.
Dünya genelinde sol partiler, toplumda geliri düşük kesimden oy alırken, Türkiye'de bu durumun tersi yaşanıyor. Türkiye'nin en güçlü sol partisi olarak kabul edilen CHP, geliri en yüksek kesimden oy alıyor. Türkiye'deki dar gelirli vatandaşlar 1970'li yıllarda sol partilerin oy potansiyeli olarak kabul edilirken, 1980'li yıllarda ANAP'ı, 1990'lı yıllarda ise milli görüşü iktidara getiren 'sessiz çoğunluk' olarak tanımlandı. Solun yıllardır bu kesimlerden oy kaybetmesi, bu partilerin sosyal demokrat politikalardan uzaklaşmasına bağlanıyor. Dünyanın birçok ülkesinde sol partiler ülkedeki 'ezilmiş, yoksul' kesimi temsil ederken, Türkiye'deki en önemli sol parti olarak kabul edilen CHP, gelir seviyesi yüksek kesimlere hitap ediyor. Ekonomik krizlerle birlikte solun oy kaybetmesi de halkın gelir seviyesinin düşmesine bağlanıyor.“
 
İşte gelinen nokta:
 
AKP’nin zaferi.
 
Bu kaçıncı ders? Daha kaç hezimet gerekli? Daha kaç yıl bu ülke geriye gitmeli? Sayın Baykal, Sayın Ecevit, Sayın Karayalçın, Sayın Cem gece yatınca rahat uyubalicekler mi acaba?
 
Hiç şüphe yok ki uyuyacaklar. Eğer en ufak kaygıları olsa, en ufak duyarlılıkları olsa, zaten bu tabloya izin vermezlerdi.
 
29 Mart sabahı, gürbüz uykularının, mükellef kahvaltılarının ardından, en sevdikleri işi yapacaklar; kameraların karşısına geçip, başarı nutukları, mazeret beyanları  sıralayacaklar.
 
Ama artık bu böyle gitmesin. Gitmemeli. İzin vermesin artık bu ülkenin aydını, düşüneni. 29 Mart sabahı kolları sıvamalı, bu ülkenin geleceğinden, aydınlığından umudunu kesmeyen insanlar. Hani o Demirel’den daha çok gurur duyduğum sevgili hemşehrim Cahit Berkay’ın şarkısında haykırdığı gibi:
 
“Bişey yapmalı!”
Yayın Tarihi : 29 Mart 2004 Pazartesi 07:10:24
Güncelleme :29 Mart 2004 Pazartesi 07:16:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?