19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Hüzünlü bir yanı var bayramların

 
 
O narin, içli şarkıdaki gibi, “büyünce gerçekten kirlendi mi” dünya?
Bayramlar, o eski tadını yitirdi mi?
O tanıdık tadı ve coşkusunun yanında hep biraz da hüzün getirir nedense bayramlar.
Oğlu, kızı uzaklardaki annelerin gözlerinden yaş eksilmez bayram sabahları. Babaların gülümseyişi hep acıya çalar.
Ve büyükler, nedense hep çocukluğundaki bayramlara özlem duyarlar durup durup. Binlerce anı canlanır gözünde.
Bu satırları yazarken, bana olduğu gibi.
Her bayram, o karaşın çocuğu anımsarım...
Babası iflas etmiş. Eve 1 kilo domates bile girmez. Baba onurlu adam. Eve hissettirmek istemez sıkıntıları. Ama elinden pek de bir şey gelmez.
Yine bir kurban bayramı gelmiş. Karaşın çocuğa, her zaman en güzel giysileri, ayakkabıları alan babanın bu kez boynu bükük.
Karaşın çocuk, arife günü öğleden sonra, yepyeni bayramlıklarını giyip sokaklara dökülen arkadaşlarını içi ezilerek izler. “Hani, bayramlıklarını giymemişsin” sorularından sıkılır. “Abim getirecek benim bayramlıklarımı. Onu bekliyorum” diye bahaneler bulmaya çalışır.
Sonra herkesten kaçıp, çevre yolunun kenarından bir ağacın dibinde oturup, umutla gelip geçen araçlara bakar. Çocukça düşler kurar, “Ah şimdi şu araba dursa, içinden abim iniverse..”
Ama abi gelmeyecek. Bunu da biliyor. Akşam ezanı okunurken, ablası arayıp bulur, o yalnız ağacın altında karaşın çocuğu. “Hadi eve” çağrısına, “abimi bekliyorum” diye yanıt verir çocuk. Abla, duymak istemediği o sözleri haykırır, gözleri dolu dolu: “Gelmeyecek işte. Hadi eve!”
İkisi de ağlayarak dönerler eve.
Keşke sabah olmasa, bayram gelmese diyerek, içini çeke çeke uykuya dalar karaşın çocuk.
Sabah, ağlamaktan şişmiş gözlerle uyandığında, yatağının içinde poşetler hışırdamaya başlar. Önce düş gördüğünü sanır. Ama düş değildir. Yatağın içinde bir sürü poşet. Heyecanla birini açar poşetin. Beyaz, keten bir pantalon çıkar. Diğerinden şık bir mont, bir çift yepyeni postal, oyuncaklar...
Yataktan, sevinçle, haykırarak fırlar: “Abim Gelmiş!”
Öğrencilikle birlikte iş hayatını da sürdüren abisi, “Gelemeyeceğim” demesine karşın, son anda karar değiştirip, gece yarısı çıkagelmişti...
O bayram, önceki ve daha sonrakilerden daha bir anlamlı oldu karaşın çocuk için. O bayramı, onca kırgınlığın ardından gelen o sevinci hiçbir zaman unutamadı.
 
Bayram günü için fazla iç karartıcı mı oldu bu öykü?
Ama dedim ya, hep bir hüzünlü yanı var bayramların.
 
Neyse, yine de boşverin hüznü. Ekonomik sıkıntıları, ağırlaşan yaşam koşullarını, birkaç günlüğüne yok sayın. Sadece çocuklar değil, sizler de erken kalkın bu bayram. Sımsıkı kucaklayın sevdiklerinizi.
Tüm sıkıntılara, acılara rağmen. Hiç olmazsa şu 4 günlüğüne mutlu olmaya çalışın. Bayramı gerçek bir bayram tadında yaşayın. Eminim, o zaman, o eski bayram tadları canlanacaktır damağınızda ve o zaman yepyeni pencereler açılacaktır yaşamınızda.
 
İyi bayramlar!...
 
 
 
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2004 Cumartesi 20:25:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?