17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

İnsanlık Onuruna Çiş ya da Köpekleşmenin Tarihi

İnsan olan herkes, tiksinerek izledi Irak’tan dünya basınına yansıyan o iğrenç görüntüleri.

“Mide bulandırıcı” sözcüğü yetersiz kalıyor.

“Güç”ün “İnanca” olan sözde üstünlüğü. Çaresiz insanlara, tecavüzden, dövmeye varan bir sürü insanlık dışı olay.

“Yurdum basını” her ne kadar “albino karga”dan daha önemsiz görüp, ilk sayfasına taşımasa da, “insanlığını, meslek onurunu, duyarlılığını” yitirmemiş, biraz da olsa özgürlüğe inancı kalmış basın kuruluşları sayesinde, tüm dünya tanık oldu Irak’taki insanlık utancına.

İngiliz askerleri, ABD askerleri, sadece Iraklı çaresiz tutsakların üzerine değil, “insanlık onuruna” işediler.

Öfkelendim, üzüldüm, kanadım. Ama çok da “sürpriz” bulmadım bu görüntüleri.

Hatta biraz da şaşırdım, akan ajans haberlerinde, gelen tepkileri gördükçe.

Aklı selim sahibi, sağ duyulu insanları bir yana bırakın, ABD Başkanı Bush ve onun sadık suç ortağı İngiltere Başbakanı Tony Blair’in bile midesini bulandırmış gelen görüntüler.

İşte beni en çok şaşırtan olay buydu. İşkenceden çok, Bush ve Blair’in tepkisiydi.

Nasıl göz yaşartıcı bir duyarlılık değil mi?

“Gücün” verdiği Şımarıkça bir tepki. Tiksindirici, iki yüzlü...

Petrol uğruna, kendi çıkarları uğruna “işgal” emri verenlere özgü, yapay bir duyarlılık. “Timsah gözyaşları..” Üstelik, İngiliz askerlerinin “çiş”inden daha acı verici. Her damlayışında, insanlık onuru üzerinde “cızz cızz” diye sesler çıkartan, göz yaşları.

Saddam Hüseyin döneminde de gördüm Irak’ı. Kiminle konuşursam konuşayım, ağzını açan “Faşist Bush, Katil Amerika” diye başlıyordu söze. El Reşid Oteli’nin girişine, mozaikle, kocaman “Baba Bush”un portresi işlenip, altına “Bush is kriminal” yazılmıştı.

Hastaneler, açlıktan, mamasızlıktan boyunları çöp gibi incelmiş bebeklerle doluydu. Ambargo yüzünden ilaç ve tıbbi malzeme yoktu. “Kimyasal silah yapılır” korkusuyla Irak’a narkoz girişi yasaktı. Bağdat’taki Saddam Hastanesi’nde, trafik kazası geçiren bir gencin narkozsuz ameliyat edilişine tanık oldum. Akrabaları, hemşireler, kollarını bacaklarını tutmuş gencin, orta yaşlı doktor, insanın içini eriten bağırışlara aldırmadan yaralı bacağı dikmeye çalışıyordu.

Hastanenin yaşlı baş hekim yardımcısı kadın hekim, - Rahmetli Nazire Halama benzetmiştim. Çok sevimliydi, bir o kadar direnç abidesi- “Allah belasını versin Bush’un” demişti, “Şu manzaranın tek sorumlusu o…”

Binbir Gece Masalları’ndan kalma bir güzelliği barındıran güzelim Bağdat, önce ambargo altında ezildi. Ardından da, çağın en büyük utançlarından biri olan işgalle.

İşgalin emrini verenler bugün “timsah gözyaşı” döküyorlar. Oysa, işgal, bugünkü yaşanan işkencelerden bin kat daha onur kırıcı, bin kat daha aşağılıkçaydı.

“Demokrasi, insan hakları” sosuyla süsledikleri “petrol sevdası” uğruna Irak kan deryasına çevirenler, koltuklarında oturuyorlar. Fotoğrafı basına yansıyan işkenceciler, göstermelik de olsa cezalandırılacak. Ama ya diğerleri?

Onlar hala işbaşında. Direnişin merkezlerinden Felluce’de mezarlıklar dolmuş, kentin tek futbol sahası mezarlığa dönüştürülüyor. Oluk oluk insan kanı akıyor.

Öyle bir kan ki, Bush ve Blair’in bile midesini bulandıracak kadar yoğun ve o kadar kötü.

Ama bu duruma alkış tutanlar da var. Hem de, yukarıda eleştirdiğimiz Türk Basını’nın bir bölümünü masum bırakacak kadar, aşağılık biçimde.

İşte en güzel örnek; Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani’nin açıklaması.

İşgalin, kanın aktörlerinden ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell bile, Irak'taki Amerikan askerlerinin Iraklı tutsaklara yönelik kötü muamelelerini "alçaklık" diye tanımlarken, Talabani diyor ki;

“Iraklı tutsaklara işkencelerin çok fazla önemsenmemesi gerekir. Kötü muamele dünyanın her ordusunda oluyor. Mesela Irak ordusunda Saddam Hüseyin zamanında benzer işkenceler oldu. Tutsaklara yapılanlar yüzünden ABD siyaseti değiştirilmek zorunda değil. ABD, ülkemizi kurtardı. Demokrasi ve insan hakları için zemin hazırladı. İşkence yapanlar tabii ki cezalandırılmalı. Mazaret olamaz. Ancak çok çok abartılmamalı."

Sevgili köpeğim Cesi affetsin, ama başka söz bulamıyorum. “Köpekleşmenin tarihi” bu olsa gerek. O Talabani değil miydi, yıllarca “ezilen bir ulus” söylemiyle dünya başkentlerini arşınlayan ve üstüne üstlük Sosyalist bir kültürden geldiğini savlayan kişi?

Acı verici ve aşağılıkça... Hem de çok. Bush’un ve Blair’in timsah gözyaşlarından bile çok...
Yayın Tarihi : 5 Mayıs 2004 Çarşamba 17:40:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
MEHMET NECATİ IŞIK IP: 62.29.69.xxx Tarih : 27.05.2004 23:23:11
Bu Talabani bende nedense herzaman bir (İKİ YÜZLÜ ADAM) intibaı , bir (ŞEYTAN) duygusu yaratmıştır. Şanına lâyık konuşmuş...Efendisine sadakatini isbat etmiş,(Sahibinin Sesi) plaklar gibi...Doktor sıfatı taşıyan bu yaratığın eline düşen insanların vay haline derim!.... 4612 üye M.NECATİ IŞIK

açelya ç. IP: 212.175.112.xxx Tarih : 22.05.2006 13:03:05
eğitim aldığım bir kültür merkezinin fuayesinde bulunan panolara ırakda işkence gören halkın,cesetlerin fotoğrafları asılmıştı.gördüğüm manzara karşısında çok kötü olmuştum bi yanımda arkadaşım o savaş işkence ağnında annesinin kucağına sığınmış ve yüreğindeki acıyı yüz ifadesiyle bizlere çok rahat veren bir kız çocuğuna senelrdir görmediği kardeşini ebnzettiği için ağlıyordu diğer yanımda o fotoğrafları gören ve sadece fotoğraflardan gördüğü kadarıyla baygınlık geçiren bir arkadaşım vardı.tek bi kişi dikkat çekiyordu kollarını gövdesine birleştrmiş dimdik fotoğrafların karşısnda duran ve bu kadar abartmanıza gerek yok bizlerde böyle bir tehlike altındayıs şuan heran türkiyedede yaşanabilr bu vahşed diyordu.kardeşine benzediği için içli içli ağlayan arkadaşım bir hışımla döndu o yüreği hiç acımayan kişiye ve şöyle dedi:sen evinden kolunu sallaya sallaya buraya gelebiliorsun,gunun herhangi bir saatinde rahatca bakalla gidip karnını doyurcak bişeyler alabiliosun ama bu insanların bunları yapma şansları hiç yok...işte özetliyodu bütün bu sözler yüreğindeki acıları