Televizyonlarda, İstanbulu felç eden kar görüntülerini izlerken, çocukluğum geldi aklıma.
Karla ilgili ne çok anım varmış meğer. Okuduğumuz ortaokul 4 kilometre uzaktaydı. Karın lapa lapa yağdığı, ayazın insanın suratını bıçak gibi çizdiği kış günleri, erkenden düşerdik yollara. Belimize kadar yükselen karın tadını çıkara çıkara, sırılsıklam ulaşırdık okula. İlk dersi, soba başında ısınarak ve giysilerimizi kurutarak geçerdi. Bir yetkili de çıkıp, Okullar tatil oldu demezdi. 3 yıl boyunca her kış, karın çilesini çocukça bir mutluluğa çevirerek yaşadık, ben ve mahalledeki arkadaşlarım.
Lisede de Davraz Dağının kente kabus gibi çöken ayazının yanı sıra, şiddetli kar yağışlarında da Ispartada 1 gün olsun okulların tatil edildiğini anımsamıyorum.
Kar ve soğuk, kış mevsiminde yıllardır yaşadığım Ankaranın da bir parçası. Şiddetli yağış ve soğuklarda son yıllarda Ankarada okullar tatil edilir. Ama trafiğin tıkandığı, insanların evlerine gidemediği durumlara hiç tanık olmadım.
TVlerde İstanbul görüntüleri arasında zap yaparken, Erzurumu, Karsı düşündüm. Hayatımda ilk kez, kar kalınlığının 5 6 metreye ulaştığına oralarda tanık oldum. Haber peşinde koşarken, kara saplanan araçlar içinde kaç kez donma tehlikesi geçirdim. Ama oralarda da İstanbuldaki hazin manzaraya tanık olmadım.
Peki, İstanbulu son 2 günde bu acınası görüntülere mahkum eden neydi? Sadece kar mı? Hayır! Bu manzaraların sorumluları basiretsiz yöneticilerden başkası değil.
Düşünün, kış mevsiminin en olağan durumu, kar fırtına yaşanıyor. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul, sanki ağır bombardıman altında kalmışçasına çaresizliğe düşüyor. Türkiyenin en büyük kendine elektrikler, sular kesiliyor, insanlar yollarda perişan, 30 saat boyunca kurtarılmayı bekliyor. 100 150 metrelik üst geçidin tuzlanmaması nedeniyle Zincirlikuyudan Mecidiyeköye 3,5 saatte ancak ulaşılabiliyor.
Belediye Başkanı, yeniden aday olma derdinde. Vali, zaten canı burnunda olan halkı suçluyor. Ankaradan bir Allahın kulu çıkıp da, tek kelime açıklama yapmıyor.
Oysa daha yakın zaman öncesi kimse mangalda kül bırakmıyordu. Deprem kenti İstanbulda her türlü önlemin alındığı masalları anlatılıyordu.
Demeye dilim varmıyor ama, ya deprem olsaydı... 1 günlük kar yağışında kenti elektriksiz, susuz bırakan, yollarda karmaşaya neden olan bu yöneticilerle, bu planlarla, depremi düşünmek bile istemiyorum. O zaman tam felaket olurdu durum herhalde...
Tam da yerel seçimler öncesi yaşanan kar felaketi sanki İlahi bir uyarı. Doğa, kendi yöntemleriyle en iyi mesajı verdi İstanbullulara:
28 Martta sandığa giderken bu olanları ve bu basiretsiz yöneticileri unutma!