17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Yobazlığın önlenemeyen yükselişi ve Avrupa!

ozkanyusuf@hotmail.com


Hiç başınıza geldi mi, bilmiyorum.. İçinizde hiçbir kötülük yok. Tüm nezaketinizle elinizi uzatıyorsunuz, karşınızdakinin elini sıkacaksınız. Oldukça insani bir girişim. Ama eliniz öylece havada kala kalıyor. Karşınızdaki kişi, “dinen sakıncalı olduğu için“ elinizi sıkmayı reddediyor.

Ben bir kaç kez yaşadım. Tatsız bir durum. Kendinizi kötü hissediyorsunuz.

Aynı tatsız durum, geçen cumartesi Soesterberg’de yaşandı. Hem de, Hollanda’da Müslümanlara yönelik tepkilerin önlenmesi amacıyla düzenlenen bir toplantıda.

Yabancılar ve entegrasyondan sorumlu bayan Bakan Rita Verdonk, Hollanda da yaşayan 50 imamla, düşünce özgürlüğü konulu bir toplantıda bir araya geldi. Toplantı öncesi, bayan bakan tek tek imamların elini sıkmaya başladı. 49 imam bakana elini uzatıp, tokalaştı. Sıra, Tilburg kentinde yaşayan Suriye kökenli imam Ahmed El Selam’a gelmişti. Verdonk gülümseyerek elini uzattı. Ama eli havada kaldı. El Selam, elini geri çekerek, el sıkışmayı reddetti.

Suriyeli imamın bu davranışı, salonda buz gibi bir hava estirdi. Uzatılan elin reddedilmesini büyük bir nezaketsizlik olarak gören Batı toplumu için, şaşırtıcı bir durumdu bu. Hollanda kamuoyu ve bayan bakan bu hareketi bir hakaret olarak algıladı.

Davranışının haklılığını savunan imam Ahmed El Selam’ın gerekçesi de akıllara durgunluk verecek türdendi:

“Kadınla erkek arasındaki kontağın stabil hale gelmesini ve baştan çıkarmayı önlemek için elimi uzatmadım.“

Yaşanan olay, tepkileri dindirmeyi unutturuverdi. İslamla ilgili tartışmalar yeniden manşetlere oturdu.

Hollanda ve Avrupa’nın tamamı, Türk, Arap, Endonezyalı, Malezyalı nereli olursa olsun, tüm Müslümanları aynı görüyor.

Gazete manşetlerine yansıyan bu olaydan sonra, Türk olduğumu öğrenince elini uzatmakta tereddüt eden Hollandalı bir kadına, “Bizim kültürümüzde böyle bir şey yok. Kadın eli ya da erkek eli sıkmamak gibi bir durum, biz de hakaret olarak algılanır. Bunların sayısı azınlıkta“ diye dil dökmeye uğraşıyorum. O an, o kadına derdimi belki anlatıyorum. Ama, konuşamadıklarım, anlatamadıklarım yine farklı düşünmeye devam ediyor.

Ben ve benim gibi düşünenler, kendilerini anlatmak için çırpınırken, bir başka gelişme, tüm çabaları alt üst ediveriyor. El sıkışma ile ilgili haksız ön yargıları gidermeye uğraşırken, TBMM Adalet Komisyonu’ndaki tartışmalar ajanslara düşüverdi. Hani şu, sanık ve mağdur kadının kadın doktor tarafından muayene edilmesi konusu...

Türkiye de, sırf kocasının, “Ben erkek doktora götürüp karımın orasını burasını elletmem“ demesi yüzünden kaç tane kadının göz göre göre ölüp gittiğini biliyor musunuz? İnanın tahmin ettiğinizden çok fazla. 12 Eylül’den sonra giderek kök salan yobazlığın iyice egemen olmaya başladığı Anadolu’da buna benzer çok olay duydum.

Anadolu’nun birçok yerinde hala tek hekim vardır. Çoğunluğu da erkektir. Gece gündüz demeden canla başla çalışırlar. Kıt olanaklar içinde, halkın derdine derman olamya çabalarlar. Ama gelin görün ki, kendilerine gereksinim duyan birçok hastaya bu yüzden ulaşamazlar.

Nasıl ikna etsinler ki hasta sahiplerini. Halka önderlik etsinler diye seçilip Ankara’ ya gönderilen vekilleri, bağnazlıkta onlardan daha ilerideyken.

TBMM Adalet Komisyonu’nda yaşanan rezil tartışmadan haberiniz vardır mutlaka. AKP’li Milletvekili Recep Özel, ’’Eşimin kadın doktor tarafından muayene edilmesini istememden daha doğal ne olabilir? Bu, kadının mahremiyeti ve ahlaken uygun bir düzenlemedir. Bu ayrıca geleneklerimize, örf ve âdetlerimize daha uygundur’’ diyor.

AKP’li Hüsrev Kutlu ise, tartışmayı daha da çirkinleştiriyor. şüpheli, sanık ve mağdur kadının kadın doktor tarafından muayene edilmesini öngören tasarıya tepki gösteren CHP lire şöyle yanıt veriyor:

’’Rusya’da kadın ve erkeklerin bir dönem beraber hamama gittikleri söylenir. Herhalde CHP’liler bunun özlemi içinde...’’

Yobazlığın pervasızca ilerlediğini gösteren haberler, Avrupa basınında anında yer buluyor. E bir taraftan da her gün yüz yüze geldikleri gerçekler var. Avrupa’daki Türklerin büyük bölümü, tarikatların pençesine düşmüş durumda. İnanılmaz bir örgütlenme içine giren tarikatlar, üyelerini adeta haraca bağlamışlar. Her toplantıda, akıl almaz paralar topluyorlar. Parası olmayana senet imzalattırıyorlar. Yarı cahil tarikat imamlarının ’’bu gavurlar’’ diye başlayan vaazları ve bundan etkilenen bilinçsiz kesimin davranışları, Avrupa toplumu ile içlerinde yaşayan Türklerin arasını giderek açıyor.

Kendi ülkemizde yaşananları anlamakta güçlük çekerken, Avrupalıya kendimizi anlatmak da giderek zorlaşıyor.

Yayın Tarihi : 28 Kasım 2004 Pazar 23:41:14
Güncelleme :29 Kasım 2004 Pazartesi 00:26:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?