Turkcell Süper Liginin 31. haftası eşine belki de bir daha kolay kolay rastlanamayacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı ile başladı. Galatasaray üç puan önde başladığı maça rakibine oranla çok daha avantajlı çıkmıştı. Fenerbahçe’nin ise V. Manisa yenilgisinin moral bozukluğunu üzerinden atıp atamayacağı bilinmiyordu. Ligin düğümü bu hafta büyük ölçüde çözülecekti. Galatasaray maçı beraberlik veya galibiyetle bitirecek olursa matematiksel hesaplar bir yana şampiyonluk ipini göğüsleyecekti.

Maçın başlama saati yaklaştığında sanki zaman durmuştu. Fenerbahçe mutlak kazanmak zorundaydı. Maça her iki taraf temkinli, stresli başladı. Taraflardan birinin bulacağı gol maçın seyrini değiştirecek nitelikteydi. Galatasaray ilk dakikalarında iki net pozisyon yakaladı ise de bunlardan yararlanamadı. Ardından Fenerbahçe sahaya yayıldı, orta alana hâkim oldu ve bir anda yepyeni bir takım görünümü kazandı. Bu dakikalarda da Appiah, Tuncay’dan aldığı pası gerçekten çok nefis bir vuruşla Montragon’un kapattığı köşeden ağlara gönderdi. Ardından Tuncay’ın vuruşu Mondragon’dan geri geldi ve fırsatçı Luciano ikinci golü kaleye yuvarladı. İkinci yarıda da Fenerbahçe fırtına gibi esti, Alex ve Anelka’nın birbirinden güzel iki vuruşu ile skoru ortaya koydu: 4-0.

Fenerbahçe son yılların en güzel futbolunu oynadı. Bu arada üç topun direkten dönmesi, Tuncay’ın akıl almaz bir vuruşla dışarı attığı top olmasa Fenerbahçe’nin 8-0’lık galibiyeti işten bile değildi. İyimser bir tahminle de bu maç 9-2 olabilirdi. Bu arada ilk yarıda Ferhat’ın çizgiden çıkardığı top da göz ardı edilmemelidir. Kısacası Fenerbahçe bu maçta tarihi bir farkı kaçırdı.

Yıllardır diğer yazılarımın dışında spor kritikleri yazmış, bunların hiç birisinde de objektif olmaktan uzaklaşmamışımdır. Ancak bu maçtan sonra Fenerbahçeli, Fenerbahçe Genel Kurul üyesi olmakla onur duyduğumu söylemeden de edemeyeceğim.

Şükrü Saraçoğlu Stadyumuna gelenler, televizyonları başında maçı izleyenler son yılların en muhteşem Fenerbahçe’sini seyrettiler. Nobre’nin sakatlanması ile yerine giren Anelka ise tam anlamıyla bir gösteri yaptı.

Galatasaray ligi bu maçta bitirebilme şansını yakaladı, ancak E.Gerets’in cesaretli davranamayışı ile de bu şansını yitirdi. Galatasaray, gol umudunu geriden atılacak toplara ve Hasan Şaş’ın yapacağı ortalara bağlamıştı. Haftalardır oynamayan Uğur ve Ferhat gibi deneyimsiz ve genç futbolcular ile bu maça başlamak da hata idi. Nitekim E.Gerets 22. dakikada Uğur’un yerine İliç’i almak gibi yerinde bir karara vardı. Uğur ve Ferhat’ın ileri çıkışlarda Song ve Tomas ile mesafe ayarını yapamadıkları da açıkça görülüyordu.
Maçın hakemi Cüneyt Çakır oyunculara hâkim olarak iyi bir yönetim gösterdi. Bence maç boyunca tek hatası Saido’ya gösterdiği ikinci sarı ve sonra da kırmızı kart idi. Ancak Saido ilk yarının sonlarına doğru ikinci sarı kartı çoktan hak etmiş, ancak bu kartı görememişti.

İstanbul Valiliği de emniyet tedbirlerini yerinde almış, gözle görünür bir olayın olmasını engellemişti. Bununla beraber maç sonrası özel bir güvenlik görevlisinin Hasan Şaş’ı yumruklaması son derece çirkindi. Bu tür akılsız, sorumsuz güvenlik görevlilerine güveniyorsak vay! başımıza gelenler... Bu arada futbolun bir oyun olduğunu, bunda kazanmanın yanı sıra yenilmenin olabileceğini hala anlamayan zavallıların kavga etmeleri de maçın çirkin yüzü idi. Statda bekletilen Galatasaraylı seyircilerin tribünlerden söktükleri koltukları stadı terk eden Fenerbahçelilerin üzerine atması da spor adına utanç verici idi. Yaralananlar arasında kadınlar çocuklar olabilirdi. Bunun göremeyecek kadar cahil olan bu tür seyircilerin tribünlerden uzaklaştırılmasının zamanı çok gelip geçti.

Fenerbahçeli yönetimi, futbolcuları ve taraftarları temkinli olmalı zafer sarhoşluğuna kapılmamalıdır. Önümüzdeki hafta yapılacak Fenerbahçe-Trabzonspor maçı ligin düğümünü büyük ölçüde çözecektir. Ligin asıl dönüm noktası Fenerbahçe-Trabzonspor maçıdır. Trabzon’daki maçlar daima zorlu geçmiştir. Trabzon’un fanatik seyircisi, Trabzonspor’un üçüncülük iddiası, Fatin Tekke gibi bir golcünün yanı sıra eski durumuna ulaşan Gökdeniz, Yattara ve orta alanda Hüseyin, geride Fatin Akyel, Lee Young, Stepanov gibi futbolculardan oluşan Karadeniz ekibi kolay yenilir yutulur bir lokma değildir.

Beşiktaş İstanbul’daki maçta Sıvasspor önünde 1-0 yenilerek hem taraftarlarını üzdü, hem de üçüncülük şansını tehlikeye attı. Başka bir deyişle bu sezon kendi sahasındaki puan kayıplarına bir yenişini daha ekledi. Beşiktaşlı futbolcuların sürekli şikâyet ettiği seyirci baskısı bu maçta görülmedi. Beşiktaş seyircisi sürekli takımının yanında oldu ama onlara yanıt verebilecek futbolcular sahada yoktu. Takımı sürüklemesi için bel bağlanan Sergen ise bu maçta sahada hiç yoktu. Sürekli ağrasif davranışları takımına faydadan çok zarar getirdi. Beşiktaş’ın havaya kaldırdığı toplar hep Sıvas defansında kaldı ve oradan da kontratak akınlar başladı. Cordoba da form düşüklüğü gözlenirken sürekli kalesini tek etmesi Beşiktaş savunmasında tehlikeler yarattı. J.Tigana’nın kalecisini bu konuda uyarması gereklidir. Beşiktaş’ın gol umudu Gökhan Güleç belki de en kötü futbolunu oynadı. Takımda ayakta duran ve biraz da şanssız olan bir tek Bobo vardı. Diğer taraftan Balili attığı gol dışında biraz şanslı olsa idi Beşiktaş kalesi en az üç golü çok rahat görebilirdi. Kenarları kullanamayan Beşiktaş ta Ahmad Hassan ve Mehmet Sedef kenarlar yerine ortada oynamayı tercih edince de Sıvas savunması arasında sıkışıp kaldılar. Bu arada korner atışlarında ikinci yarıda hakemin görmediği anlarda Avrupa’da oynamış bir futbolcu olan Okan’ın rakipleri ile itişmesi ve tokat atması hiç de hoş görüntüler değildi. Kısacası Sıvas İstanbul’da hakkı olan bir galibiyeti aldı ve üç puana ulaştı.

Maçın bitiminde yine iki taraf seyircileri arasında arbede çıktı. Koridorlar da futbolcular arasında gerilimler kavgalar yaşandı. Balili tünelden çıkarak polise “İmdat bizi kurtarın “ diye bağırması futbolda seviyenin ne duruma düştüğünü göstermesi yönünden çok acı idi.

Fenerbahçe’yi yenen iki takımın V.Manisapor ile Ankaraspor’un maçında gülen taraf Ankaraspor oldu. Geçtiğimiz haftaki oyununu ortaya koyamayan Manisa ikisi penaltıdan olmak üzere rakibine 3-1 yenildi. Böylece Ankaraspor son dört haftada aldığı 10 puanla kümede kalma engelini büyük ölçüde aştı.

Karadeniz’in biri üçüncülük diğeri de düşme hattının korkulu rüyasından uzaklaşma mücadelesi veren iki takımının maçında Trabzonson Ç.Rizesporu’u gol yağmuruna tuttu ve rakibini 6-1yendi. Her iki tarafın istekli, hırslı ve tempolu başladığı maçta Trabzon kaleci Zdravkov’un akıl almaz hataları ile ilk yarıda 3-0 galip duruma geçince Rize çözüldü ve kalesinde ikinci yarıda üç gol daha gördü. Bu maçta saha dışında yine çirkin olaylar yaşandı. Rize ve Trabzon seyircisinin birbirleri ile koltuk savaşına başlamasını güvenlik güçleri ve çok zor önleyebildiler. Bu arada Rize seyircisinin Fenerbahçe lehinde sloganlar atması olayları daha da kızıştırdı. İki takımın başkanlarının tribünlere kadar gelerek seyircilerden sakin olmalarını dilemeleri de pek bir işe yaramadı. Bu nedenle hakem Kuddisi Müftüoğlu ikinci yarıyı güvenlik nedeniyle 20 dakika geç başlattı.

Rize ve Trabzon arasındaki maçlarda sürekli bu tür olayların çıkması gerçekten üzücüdür. Birbirlerine 70 km uzaklıkta olan Karadeniz’in bu iki ekibi arasındaki spor alanındaki çekişmelere bir son verilmelidir.

Ligin düşme hattındaki takımların mücadeleleri en az şampiyonluk kadar önem taşıyor ve maçlar büyük bir stres ve hırs içerisinde oynanıyor. Düşme hattındaki takımların bu hafta kazanmış olmaları onları üzerindeki takımlara da korku salmaya başladı. Kısacacısı bu hafta da kimin düşüp kimin kalacağı açıklık kazanamadı. Sanırım bu durum son haftaya kadar sürecek.

Düşme hattındaki takımlardan Samsunspor Ankara’da Ankaragücü karşısında 1-0 yenik duruma düşmesine rağmen Rafael’in ayağından iki gole ulaşarak maçı 2-1 kazandı. Malatyaspor ise Konya deplasmanında Konyasporu 2-0; Gaziantepspor Kayserisporu 1-0; Diyarbakır ise Kayseri Erciyessporu 2-l yenmeyi başardı. Son haftalarda puan kaybeden Denizlispor da üçüncülük mücadelesi veren Gençlerbirliği ile 3-3 berabere kaldı.




erdemyucel2002@hotmail.com