3
Mayıs
2024
Cuma
SPOR

Galatasaray’ın Utanç Gecesi


Turkcell Süper Liginde geçtiğimiz hafta şampiyonluğun düğümü çözülmüş, Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan ederek İzmir Atatürk Stadında şampiyonluk turunu atmıştı. Bu haftaki Fenerbahçe-Galatasaray maçı ise sarı-lacivertliler için prestij, Galatasaray için de Beşiktaş’ın kaybedeceği puana göre ikincilik üçüncülük maçından öteye gitmiyordu. Bu bakımdan Galatasaray her türlü durumda UEFA Kupasına gitme hakkını önceden elde etmişti. Bu bakımdan maçın gerilmesine hiç ama hiç gerek yoktu.

Maçtan günler öncesi son derece yersiz bir durum yaratıldı. Yazılı ve görsel basında buna alet edilerek anketler düzenlendi. Şampiyon Fenerbahçe sahaya çıktığında Galatasaraylı futbolcular onları tebrik etsin mi, etmesin diye...

Oysa İngiltere’de Chelseli futbolcular şampiyonluğu son arda kaptırdıkları Mancester United sahaya çıkarken alkışlarla karşılamıştı. Almanya’da ise şampiyonluğunu ilen eden Stutgart da aynı şekilde karşılanmıştı.

Sporun ne olduğunu bilen ülkeler ile bilmeyen ülkeler arasında bazı farkların olması kaçınılmazdır. Nitekim de öyle oldu...

Ne var ki, Fenerbahçe-Galatasaray maçında tam bir utanç gecesi yaşandı. Aslında bu yazımın başlığı bir çok gazetenin yazdığı gibi futbolumuzun utanç gecesi olmalıydı. Ancak tüm çirkinlikler, Ali Sami Yen Stadında kendilerini Galatasaraylı sanan bir yığın güruhun çıkardığı olaylardı. Ancak bu maçın sonucuna Galatasaray kulübü katlanacak, en azından önümüzdeki sezon dört maç seyircisiz oynayacak, zor durumdaki kasasına da bir yığın mali külfet binecektir. Bu yüzden yazımın başlığının “Galatasaray’ın Utanç Gecesi” olarak koymayı uygun gördüm.

Toplum olarak tartışırız; AB bizi niye kabul etmiyor? Tribünleri dolduran bir kısım kuş beyinliler (Aslında kuşları bu sözcükten arındırmak, onlardan özür dilemek gerekir) AB’ye neden giremediğimizin yanıtını sahaya yağmur gibi su petleri, meşaleler, çakmaklar, parçaladıkları koltukların parçaları, taşlar atarak ve tribünde polis döverek verdiler.

Fenerbahçe-Galatasaray maçı dünyanın en büyük derbilerinden biri olarak kabul edilmişti. Bu yüzden Avrupa spor basını ve yayıncı kuruluşları bu çirkin olayları görüntülediler. Türkiye’nin bu kafa ile AB’de yeri olmadığını bir kez daha gösterdiler. Sanırım bu konuda en güzel yakınmayı Ermen Toroğlu yaptı;

“Bizi niye AB’ye almıyorlar? Bizi AB’ye MB’ye değil, ben yetkili olsam YZ’ye bile almam”

Türkiye’de futbolu bu duruma kimler getirdi? Öncelikle bunun üzerinde durulmalıdır. İleriyi görmekten aciz, insan psikolojisini bilmeyen, hele hele eğitimsiz insanları kullanma eğiliminde olan klüplerin küçük yöneticileri, amigo denen ne oldukları bilinmeyen tribün liderleri, bundan çıkar sağlayanlar, sporu bilmeyen spor basını futbolda kaosu bu ortama sürükledi. Unutmadan ekleyeyim sporu siyasetin içerisine sokanların da bu karmaşada büyük payı vardır.

Cumartesi akşamı çıkarılan olaylar organize mi değil mi? Öncelikle bu araştırılmalıdır . Organize ise bunu yapanlar ortaya çıkarılmalı ve bir daha sporun içerisine sokulmamalıdır.

Taraftar deniliyor? Taraftan denilen kişi kimdir? Ne tür eğitimi vardır? Kulüple bağlantısı nedir?

Yıllar öncesi Galatasaray olmanın bir ayrıcalığı vardı. Galatasaray’a gönül verenlerin çoğu eski ismi ile Mektebi Sultani, bugünkü ismi ile Galatasaray Lisesinden yetişmiş, eğitim sistemimizin en iyi yerinde öğrenim görkmüş kişilerdi. Bugün bakıyoruz Galatasaraylıyım diyen baldırı çıplaklar böyle bir eğitim kurumunun ismini bile bilmiyor. Kaldı ki, pek çok ünlü futbolcu bu liseden yetişmişti.

Yazımızın sonuna geleceğiz nerede ise Fenerbahçe-Galatasaray maçından hemen hiç söz edemedik. Türk futbolunun en büyük rezaletlerinden birisinin yaşandığı dehşet verici maçta olaylar maç öncesinden başlandı. Fenerbahçe kafilesi şişe, taş, yumurta yağmuruna tutuldu. Tribünlerde polisler ile taraftar denilen ne idüğü belirsiz güruh kavgaya tutuştu. Sahaya ısınmak için çıkan Fenerbahçeli futbolculara, teknik heyete öteberi atıldı. Bu arada bunlardan bir Japon gazeteci de nasibini aldı. Deivid’in yüzüne bir bardak geldi. Maçın ilk gerilimini tribünden sahaya inen Hasan Şaş yarattı.Isınan Lugano’ya saldırmak istedi ise önlendi. Buna Hasan’ın sinirli hali denildi; aslında yanlış kullanılmış bir sözcük bunun adı olsa olsa spor terbiyesinden uzak bir kişilik denilir. Maç bu gergin havada başlandı. Tribünlerden sahaya yağmur gibi su petleri atılmaya başlandı. Fenerbahçe bu yüzden kanatları hiçbir şekilde kullanamadı. Oysa takımın kuruluşunda savunma ağırlıklı olduğu açıkça görülüyordu. Ancak Galatasaray’da oyunun hakimiyetini kuramadı ve karambolde Fenerbahçe iki savunma oyuncusu olan Lugano ve Edu’dan iki gol bulunca rahatladı. Ancak yağmur gibi yağan maddelerden ötürü hakim Bülent Demirlek’in anons yaptırması gerekiyordu. Tribün korkusundan olacak bu anonsu geciktirdi ve sonunda durum çok daha vahimleşince de maçı 56.dakikada tatil ederek soyunma odasına yardımcıları ile birlikte gitti. Maça yaklaşık 15 dakika ara verildi. Bu arada saha içerisinde tribündekilerin ders alması gereken olaylar yaşanıyordu. Fenerbahçeli ve Galatasaraylı futbolculara birbirleri ile dostça sohbet ediyor. Tribünlerdeki sözde taraftara! aldırmıyorlardı.

Maçın ikinci yarısı aynı tribünden atılanlara geçti. Bu yarıda Fenerbahçe temkinli, Galatasaray ise dağınıktı. İkinci yarıda oyuna giren Arda’nın hakeme ve rakip futbolculara karşı şımarık davranışlarına Fenerbahçeliler karşılık vermediler. Arda’nın karambolde attığı bir golden sonra Kezman kaleci ile karşı karşıya kaldı ise de yapılması zoru başardı ve topu kalenin birkaç metre üzeriden dışarı attı. Ancak bu vuruşta Kezman bu topu isteyerek mi dışarı attı ?

Bakın maçtan sonra Kezman ne demiş; “Yaşamımda böyle bir şey görmedim. Sahada taşlar gördüm, bıçaklar gördüm, her şeyi gördüm. Çok şaşırdım. Böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Hayatta kaldığım için ve galip geldiğimiz için sevindim.”

E.Gerets son kozlarını oynayarak milletvekilli adayı Hakan Şükür ile Hasan Kabze’yi oyuna aldı ise de bu değişiklik bir yarar sağlamadı. Saha içerisinde de Galatasaray’ın bir amigosu olduğu dikkati çekiyordu. Bu da Gerets’in bir türlü dışarı almaya cesaret edemediği Sabri ide. Ayrı şekilde Cihan’da agresif hareketleri ile seyircinin hareketlenmesini sağlayan bir diğer futbolcu idi. Hakem Bülent Demirlek ise bu maçın ağırlığını kaldıracak nitelikte değildi. Bütün inisiyatifini itirmiş, tribünlere göre oyunu oynattı.

Maçı durduruyor, sonra kendisine olay çıkmayacağı teminatı veriliyor, maç başlar başlamaz değişen bir şeyin olmadığı görülüyordu. Eğer gerçek bir hakemsen maçı devam ettirmez, tatil eder ve bir daha da sahaya dönmezsin arkadaş...

Bu arada Emniyet Müdürü elinde telefon ile polislerine ne direktif veriyordu bilemeyiz. Ama gelişen olaylar karşısında ya söyledikleri yerine getirilmedi ya da yerinde talimat veremedi...

Fenerbahçe ile Galatasaray’ın oynadığı bu derbi futbolumuzun kara bir lekesidir. Bu maç şampiyonluğu belirleyecek olsaydı acaba neler yaşanırdı. Düşünmek bile istemiyorum...

Şampiyonlar ligine katılabilmek için Galatasaray ile yarışa başlayan Beşiktaş, rakibinin Fenerbahçe’ye yenilmesinden sonra İnönü stadın Ankarasporu’u 2-1 yendi. Tigana ile yollarını ayıran Beşiktaş bu maça eski futbolcusu Tayfur Havutçu’nun yönetiminde çıktı. Çok sayıda gol pozisyonuna giren Beşiktaş bunlardan Nobre ve Bobo’nun gollerine karşılık Murat Tosun’dan bir golü kalesinde gördü. Tribünlerin Luce lehine tezahüratında Samet Aybaba’yı istemiyoruz söz ve pankartları dikkati çekiyordu. Ne acıdır ki, taraftar yıllarını Beşiktaş’a vermiş, onunla bütünleşmiş eski kaptanını istemiyordu. Gariptir; vefa bir semtin, bir lisenin ve bir futbol takımının isminden öteye gidemiyor!..

Haftanın diğer maçlarından Gençlerbirliği ağırlığını koyduğu maçta haftalar öncesinde düşmesi kesinleşen Sakarya’yı tek golle 1-0 geçti. Sakaryaspor ise sanki düşen takım ben değilim havasında maça baştan sona kadar asıldı ve bir çok da gol pozisyonuna girdi. Sakarya’nın bu davranışı takdirle karşılanmalıdır.Trabzonspor geçen hafta Beşiktaş’ı net bir sonuçla yenen Bursaspor’u 3-1; Sivasspor’da Ankaragücünü 4-1 yendiler.

Ligin alt sırasında ise Sakaryaspor’dan sonra düşecek iki takımın kimler olacağı hala belirsizliğini koruyor. Yalnızca bu hafta kendi sahasında Antalyaspor ile golsüz berbere kalan Kayseri Erciyesspor büyük bir avantajı yitirdiğini söylemek doğru olacaktır. Son derece çekişmeli, süratli geçen oyunda Antalyaspor bir puan, Erciyes ise üç puan almak zorunda idi. Oyuna heyecanlı ve telaşlı başlayan Erciyes özellikle ikinci yarıda en azından eline geçen üç pozisyondan yararlanamadı ve kaderine razı oldu. Türkiye kupası finalini oynamış, önümüzdeki yıl UAFA Kupasında yer alacak Erciyes ligden düşecek olursa gerçekten üzüntü vericidir. Erciyesspor kendi sahasında Kayserispor’a, Ankaragücü’ne ve Ç.Rizespor’a puan vermemiş olsaydı bugün ligin orta sıralarına yakın yerde olacaktı.

Ne var ki, futbolda her şey oluyor...

Düşme hattındaki takımlardan Denizlispor Kayserisporu 2-2; Ç.Rizespor Konyaspor’u 1-0 yenerken Gaziantep ile ile V.Manispor golsüz berabere kaldılar.

Önümüzdeki hafta yapılacak V.Manispor-Denizlispor; Antalyaspor-Gençlerbirliği, Erciyesspor-Sivasspor maçları düşecek iki takımı belirleyecektir. 


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 20 Mayıs 2007 Pazar 23:03:55
Güncelleme :21 Mayıs 2007 Pazartesi 20:04:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süleyman KARAEL IP: 85.101.193.xxx Tarih : 21.05.2007 23:43:41
Sayın Hocam hiç şüpheniz olmasın ki; haberin başlığı gayet uygundur. Hatta "Galatasaray'ın ve Yöneticilerinin Utanç Gecesi" de deseniz olabilirdi. Bu derbi dünyanın önemli derbileri arasında yer aldığından yazılı ve görsel basının bu maç üzerinde durması gayet normal. Hiç kimse Adnan Polat'ın boğazına sarılıp da kamera karşısına getirerek sahaya bayrak dikilmesi hakkında polimik yapmaya zorlamamıştır. Bir takımın başında böyle yöneticiler olduğu sürece Galatasaray Takımı Fenerbahçeyi kesinlikle alkışlamaz. Avrupa Birliği bizi nasıl kabul etsin? "Bu adamlar hiç bir olağan üstü durum olmadığı halde bu utanç gecesini yaratıyorlarsa, ileride bir avrupa takımı ile oynarken kim bilir neler yaparlar" diye insanın aklına değişik sorular gelmez mi. Eğer bir yönetici maç öncesinde TV'lede ve Gazetelerde saçma sapan mesajlar verebiliyorsa, saha içinde oluşan gerginliği önlemek adına hiç bir şey üretemiyorsa daha hiç bir şey söylememize gerek yok. Adnan Polat'ın yerine başka biri olsaydı; o seyircinin yaptığı rezilliğin daha da utanç verici bir hal almaması için takımı takımı sahadan çekerdi. Şimdi ne oldu? O olayları yaratanlar ya da yaratanlara engel olmayanlar(yöneticiler) ne kazandılar acaba. Yazık günah değil mi onca emeğe? Yazık günah değil mi bu ülkeye? Bizler bu Ülkeyi böyle mi temsil edeceğiz, insanlık bu mudur? Umarım yaşanan bu utanç tablosu herkesin kulağına küpe olur! İnşallah ileriki tarihlerde bu olayların benzerleri ile karşılaşmayız. Çünkü ileride daha çok Fenerbahçe-Galatasaray maçları, Fenerbahçe-Beşiktaş maçları, Beşiktaş-Galatasaray maçları seyredeceğiz. Son pişmanlık fayda etmez...